Üne Çeviri İspanyolca
412 parallel translation
Sizi üne ve paraya boğacağım.
Los haré ricos y famosos.
Mükemmel tekniği ve arı notalarıyla kıskanılacak bir üne sahip.
Una reputación envidiable por su intachable tono y brillante técnica.
Gecenin 3.00'üne kadar bunu tartıştık durduk.
Estuvimos con esto hasta las 3 de la mañana.
Ama kötü bir üne sahibim.
Pero tengo mala fama.
Koca Jule gibi haklı bir üne sahip bir konuğa kabalık ettiğim görülmüş şey mi?
¿ Por qué, Harry, di la impresión de ser grosero con un invitado... que tiene una reputación tan bien merecida como Gran Jule?
İyi bir isim yapmak yolunda olan Lola iyi bir üne sahip olmanın söz konusu olmadığını anlamıştı.
Lola quería hacerse famosa y entendió que no era la cuestión el mantener buena reputación.
Ayın 23'üne ait değerli emrinizi az önce aldım.
Acusamos recepción de su pedido del día 23.
Billy 13'üne girdiğinde olayın üstünden iki ay geçmişti.
Billy tenía 13 años y aquello le afectó mucho.
Herhalde aklımdan çıktı, ama Purple Pit hak ettiği üne asla kavuşamadı.
Se me habrá olvidado porque el Purple Pit no es lo que se supone que es.
Büyük bir üne kavuştun, ama benim için hâlâ aynısın, soğuksun.
Te hiciste famoso, pero conmigo eras frío como el mármol.
- Onlar üne, sen paraya kavuşacaksın.
- Ellos obtienen fama, tú dinero.
Ben de üne kavuşacağım.
Yo obtendré fama también.
Nükleid asit üretimi, normalin % 33'üne düştü.
Producción de ácidos nucleicos reducidos al 33 % de normalidad.
O 100'üne geldiğinde, sen ancak 124'ünde olursun.
No. Cuando tenga 100 años, tú sólo tendrás 124.
Ayın 3'üne Cenevre uçağına yer ayırtın.
Resérveme un pasaje el jueves para Ginebra.
Sakandallara karışmış bir üne sahip.
Ha tenido que ver con muchos escándalos.
Hergün öğlen 12'den sabahın 4'üne kadar içiyor.
Borracho cada día, de 12 del mediodía a 4 de la mañana.
Bu, uluslararası üne sahip tasarımcı ve
Ese fue el momento de Nobile.
Ayın 23'üne kadar dolu olurduk önceden.
Antes, durante todo el mes había clientes.
Cinsellik dünyasındaki görülmemiş keşiflerimi burada yapıyorum. Birgün beni büyü üne kavuşturacaklar.
Aquí es donde estoy descubriendo nuevos hechos respecto al sexo... que algún día me convertirán en un gran hombre.
İnsanlarımız, bu yaptıklarımız için ölürlerse, üne kavuşurlar.
Si nuestra gente muere por lo que hacemos, se harán famosos.
Hatta Proust gibi, özenle seçilmiş kelimelerle uzun uzun anlatmak gerekirse kötü üne sahip ev.
Incluso Proust, en su "recherche" nos dio una descripción detallada de un burdel.
1930'ların başlarında Japon ordusu kötü bir üne sahipti. Ordu mensuplarının birçoğu, yurtseverlik adına hiç düşünmeksizin suç işleyebilecek potansiyeldeydi.
El ejército japonés fue desacreditada hasta principios de los años 30 y luego se recuperó través de las llamadas Sociedades patrióticas.
Simülasyon modelinden önümüzdeki 20 yılın çelik taleplerinin verilerini elde edecek ve ayın... - 23'ü. - 23'üne kadar bana ileteceksiniz.
Usted deducirá de los datos del modelo de simulación... la demanda de acero para los próximos 20 años, y tiene de plazo para entregarlos en este despacho... hasta el 23.
Gizemli ünlü, önce dünyaca bilinen bir üne kavuşuyor... ve sonrasında özel hayatındaki mahremiyet çabalarıyla... daha da ünlü oluyor.
La celebridad súper secreta hizo todo lo necesario para obtener fama mundial, la consiguió, y luego se hizo aún más famoso intentando tener privacidad.
Bones, uzman psikolojik görüþüne ihtiyacým var.
Huesos, necesito la opinión psicológica de un experto. ?
Thiess şirketinin borcunu zamanında ödeyememesi durumunda Franz Biberkopf alınmış borçlar üzerinden toplam borcun % 100'üne kadar bir hak iddia edebilecek.
Si la sociedad incurriera en demora de pago, el Sr. Franz Biberkopt tendría derecho a disponer de participaciones por valor de hasta 100.000 marcos.
O 33'üne vardığında saçları tamamen ağarmıştı.
Tenía su cabello todo gris cuando cumplió treinta y tres.
Başlarım 300'üne lan!
¡ Me cago en tus 300!
Ama ne olursa olsun 1. Hava Bölük'üne 48 saat içinde yetişmek zorundayız.
Pero, pase Io que pase debemos llegar hasta los muchachos del 1 º en 48 horas.
Muhteşem Salome, Rumba'nın kraliçesi ve sınırların ötesinde bir üne sahip, Çingene Kral.
La fabulosa Salomé La reina de la Rumba, el internacionalmente conocido Señor Gitano,
14'üne basacak.
Va a cumplir 14 años.
Korkunç bir üne sahiptir.
Él tiene una terrible reputación.
13'üne geldiğinde Baden'de Karlsruhe askeri lisesine gitti.
A los 13 años ingresó en la escuela de cadetes de Karlsruhe, en Baden.
- Long uluslararası bir üne sahipti.
- Long era una figura internacional.
Yaban pirinçlerine dayalı bir diyet sürerek üne sahip olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden... Lezzetli mercimekler, Karahindiba salatası.
Dudo que te hayas ganado tu reputación siguiendo una dieta de arroz, así que... delicia de lentejas... ensalada de diente de león... queso de cabra.
- Belli bir üne sahipler.
Tienen su reputacién.
Oh, zafer kazanan üne de sahip olacak Diana.
Este vencedor tendrá sus laureles, Diana.
İyi şeyler. İyi bir üne sahipsiniz.
Me refiero a cosas buenas.
Beni... en erken 22'si ya da 23'üne kadar beklemesen iyi olur.
No me esperes hasta el 22 o el 23.
Gözeten yok, minimum ışık ve sabahın 4'üne kadar Dixie.
No paga entrada, mín. De copas y Dixie hasta las 4 a.m.
Balo bizi üne, servete, yıldız olmaya ve sahne ışıklarına yaklaştıran yegâne şey.
Es lo más cerca que llegaremos a estar del mundo de la fama y el dinero, del estrellato y las luces.
Bak, gerçek şu ki, bu program büyük bir üne sahip, ve, Üzgünüm, Steve Sanders güvenilir haber kaynağı olamayacak şımarık biri.
Pero tiene una gran reputación. Y lo siento. Steve Sanders es un mimado que no puede ser una fuente creíble.
Bölge başsavcısı olduğum zamanlar eski sorunlara yeni çözümler bulmak gibi bir üne sahiptim.
Cuando fui fiscal, tuve la fama de resolver viejos problemas.
Acaba ödediğimiz vergilerle kayda değer yeni kanıtlara ulaştı mı? Yoksa sadece ulusal düzeyde üne kavuşmak için bilgileri saklıyor mu?
¿ Ha descubierto nuevas pruebas con el dinero de los contribuyentes... o está guardando la información para conseguir publicidad a nivel nacional?
Kuzey Afrika sahilinde, kötü üne sahip bir limanda oluşturulmuş Interzone içerisinde bir organizasyon. Dünyadaki tüm pislikler için bir cennet. Batının kanını emen bir parazit.
Una organización con base en la Interzona, un puerto muy conocido de la costa norteafricana, un refugio para la escoria desterrada de la Tierra, una herida infesta en el bajo vientre de Occidente.
Çocukken, annemin imkansiz bir sey tarafindan öldürüldü? üne sahit oldum.
Cuando era un niño, vi a mi madre ser asesinada por algo imposible.
Genç bir kıza adamın kötü bir üne sahip olduğunu söylemek hiçbir işe yaramaz.
No sirve nunca de nada decirles a las chicas que un hombre tiene mala reputación, ¿ verdad?
Komşunuz sabahın 3'üne kadar gürültü yapıyorsa ne yapabilirsiniz?
¿ Qué hacen cuando un vecino hace mucho ruido a las 3 de la mañana?
Kuş Göl'üne varacağız.
Llegaremos al Lago de los Pájaros.
Neredeyse Nisanın 4'üne kadar.
Recuerdo un 4 de julio...