Üzüm Çeviri İspanyolca
1,333 parallel translation
Kafası sapından kopan üzüm gibi koptu. Vücudu oyuncak gibi döne döne inmeye devam etti.
La cabeza saltó como una uva, y el cuerpo cayó como un molinete.
Anthony, sevgili Tonuzzo'm, çok yakışıklısın, güçlüsün..... ve bir o kadar da Amerikalısın ama çocukken şurada, köylülerin ağaları için ter döktüğü üzüm bağında, bana ve babana su getirişin hâlâ gözümün önünde.
Anthony, mi "Tonuzzo". Te veo así, fuerte... americano..... y me acuerdo cuando eras niño, que nos llevabas agua..... a tu padre y a mí, allí, en la viña...
Yetişkin bir adama kuru üzüm servis edecek birine benziyor muyum?
¿ Pan con pasas para un hombre hecho y derecho?
İki üzüm, bir fındık ve bir izmarit.
Dos uvas, un mani y una pastilla.
Kirazlar var ağzına layık, üzüm salkımları.
Ignorásteis a los enfermos y desesperados campesinos que viven en la miseria.
Madem üzüm ve şaraptan konuşuyoruz...
Para tratar de vinos y viñas...
Burada gördüğünüz şey ikinci nesil üzüm olarak adlandırılıyor, koruk suyu ya da çavuş üzümü. Bölgeden bölgeye değişiyor.
Eso que ve ahí, es la uva de segunda generación la llaman Recluta.
Meraklı bir üzüm yetiştiricisi olan Jean Laplanche'in başka bir lakabı daha var : psikoterapist.
Jean Laplanche viticultor apasionado, ejerce otro oficio es psicoanalista.
- Hayır. 1 Kasım itibariyle üzüm bağlarından üzüm toplayabiliriz.
- No. Pasado el 1 de noviembre, está permitida la recolección.
- Yaban domuzları üzüm sever mi?
- ¿ Los jabalíes comen uvas?
Seralar sebze yetiştirilen tesislerdir. Hasat toplandıktan sonra geride bazı şeyler kalır. Birkaç domates, biraz üzüm, havuç ya da kereviz.
Los invernaderos son medios para la cosecha y cuando ésta ha pasado siempre queda algo, tomates, uvas, zanahorias.
Chateauneuf Du Pape'ın gerçeği 13 farklı üzüm karışımından yapılır.
El original era una mezcla de 13 mostos diferentes.
Şimdi gündüz seninkilerle mi ilgileneyim? Ben Firavun'un sarayındaydım, üç eski asmanın olduğu bir üzüm bağında. Hayır.
Ahora quieres atormentarme con el tuyo?
Dün gece, Allison'la Martha'nın üzüm bağındaki evimizle ilgili konuşuyordum ve ona insanların misafir evimizde kalmalarından hoşlanmadığını söyledim.
Anoche hablaba con Allison sobre nuestra casa en Martha's Vineyard y le dije que no te agradaba que la gente se quedara en la casa de huéspedes.
Çünkü Maggie ve Mike Martha'nın üzüm bağına gidiyorlar.
Porque Maggie y Mike van a ir a Martha's Vineyard.
Karım hiç Martha'nın üzüm bağındaki evimizde misafir istemediğimi söylememeliydi.
¿ Sabes qué? Mi esposa nunca debió haber dicho que no quería invitar a nadie a la casa de Martha's Vineyard este verano.
- Ama Martha'nın üzüm bağı - - Umurumda olduğunu mu sanıyorsun?
- Pero, lo de Martha's Vineyard- - - ¿ Crees que me molesta?
Bir saniyeliğine Martha'nın üzüm bağı konusuna dönelim.
Volvamos a lo de Martha's Vineyard por un momento.
Martha'nın üzüm bağına yıllardır gideriz.
Hace años que vamos a Martha's Vineyard.
Martha'nın üzüm bağında sizinle toplanmayacağız.
No buscaremos almejas en Martha's Vineyard.
Ama madem buradayım, belki bana hangi dahinin yiyecek makinelerindeki çikolataları alıp yerine üzüm ve pirinç keki koyduğunu söyleyebilirsin.
Aunque ya que estoy aquí, ¿ puedes decirme qué genio ha cambiado las chocolatinas por pasas y tabletas de arroz?
Değişiklik olsun diye kuru üzüm ve tarçın katarız.
Le pondremos unas pasas, canela, y lo mezclaremos un poco.
O şarap Bordeau.x'da yetişen çok özel bir üzüm cinsinden...
Bueno, papá, el Chateau Petrus es un Bordeaux de excelente cosecha...
İlk önce balon gibi şişer sonra kuru üzüm gibi buruşur.
Primero, se infla como globo... luego se encoge como pasa.
Tatlım, Ben hangi meyve suyunu sevmiyorum.. Elma mı üzüm mü?
¿ Qué jugo no me gusta, de manzana o de uva?
Bakın ben ilk senemde bir oturuşta 3 kilo üzüm yemiş biriyim
Mira, hace mucho comi 7 libras de papas fritas en una ciudad
10 küçük bıçak gözümü bir üzüm gibi kesecek.
Así... Suena bastante mal.
Çikolata kaplı kuru üzüm gibi. Ya da kovboy kıyafeti giymiş bir maymun gibi.
Como una pasa cubierta con chocolate o un mono vestido de vaquero.
Yani, üzüm mü? Uva?
¿ Con sal?
Çünkü üzüm yeşili pantolonuma uyacağını sanmıyorum.
Porque no creo que vaya con mis pantalones grosella.
Cesedin altında üzüm sapı vardı.
Había un ramito de uvas bajo el cuerpo.
Mesleği ne olursa olsun, Whitechapel'de kimsenin üzüm alacak parası yoktur.
Ni el tendero más próspero de Whitechapel podría comprar uvas.
Yine üzüm. Neden üzüm?
Otra vez uvas. ¿ Por qué uvas?
Sadece Polly ve Esmer Annie'ye üzüm verildi.
Sólo a Polly y a Annie, la Morena, les dio uvas.
Evet, ama neden üzüm?
Sí, ¿ pero por qué uvas?
Onlara önce üzüm veriyor.
Antes de matarlas les ofrece uvas.
Her iki cesedin üstünde de üzüm sapı buldum.
Encontré un ramito de uvas junto a ambos cuerpos.
Yine üzüm.
Otra vez uvas.
Neden üzüm?
¿ Por qué uvas?
- İşiniz neden bu kadar uzun sürdü? - Yedi mükemmel üzüm bağı bulduk.
Encontramos siete viñedos adorables de camino.
Neyse ki üzüm sipariş etmemişsiniz!
No le pidas grosellas.
Çünkü yaz boyunca üzüm bağında çalışıyor olacağım.
Porque voy a trabajar en Vineyard todo el verano.
Ön merdivenlere kadar kavisli bir iz bırakarak üzüm çekirdekleriyle onu kandırmalı ve ön pencerelerden taze narlar sarkıtmalıydım. Rengarenk bir çiçek çelengi yapsam iyi olacaktı. Sundurmanın eski tırabzanlarında koşmalıydım.
Debería haber trazado con pepitas de uva... una senda sinuosa hasta la escalera, y colgado granadas frescas en las ventanas de la fachada, haber puesto una guirnalda de flores... en la vieja balaustrada de la galería...
Consuelo! Yere biraz üzüm suyu döktüm!
¡ Consuelo, tiré jugo de uva al piso!
Yukarıda yere biraz üzüm suyu döktüm.
Tiré jugo de uva arriba.
Orada üzüm, ceviz ve incirler vardı.
Y había uvas y nueces e higos.
" Kalk ve Naboth'un sana para karşılığı vermeyi reddettiği üzüm bağına el koy!
MALDAD BAJO EL SOL " Levanta y toma posesión de la viña de Naboth, que se negó antes a vendértela.
Beni durdurabileceğini mi sanıyorsun aşırı gelişmiş üzüm?
¿ Crees que podrías pararme? , ¿ Me cubrirás de uva?
- bilirsin üzüm benim favori tadım.
- Sabes, la uva es mi sabor favorito.
Hiç taze üzüm yedin mi?
¿ Alguna vez comiste una uva fresca?
Ben taze elma yedim ama hiç taze üzüm yemedim.
Comí manzanas frescas, pero nunca una uva fresca.