English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ü ] / Üçkağıtçı

Üçkağıtçı Çeviri İspanyolca

647 parallel translation
Ama kodeste senin gibi üçkağıtçılarla nasıl başa çıkılabileceğini öğrendim.
Pero en la cárcel aprendi a lidiar con pillos como tú.
Bir iki tane üçkağıtçı müfettişimiz vardı.
Teníamos uno o dos inspectores corruptos.
O üçkağıtçıyla iş mi yapıyorsun?
Haciendo mandados para ese mafioso.
Seni üçkağıtçı.
Gracias.
İşte bu sebeple üçkağıtçı oldum.
Este es el motivo que explica mi carrera criminal.
Şu kaptan öyle üçkağıtçı ki, asıl onun hapiste olması lazım.
Ese capitán es tan corrupto que debería estar preso.
Zannederim ki şu Yanki üçkağıtçıları bile Missisipi etrafında dönecek kadar akıllı değiller.
Ni los más habilidosos yankis pueden quitarnos el Mississippi
- İzci üçkağıtçıymış demek.
- El guardabosque tenía una trampa.
O üçkağıtçının iki kira borcu var.
Ese estafador me debía dos meses de renta.
- Buna üçkağıtçılık denir, patron.
Fue una jugada sucia, jefe.
- Kimin payı? - Evlendiği şu üçkağıtçının.
- El canalla de su esposo.
Sen ve üçkağıtçı atın.
Vosotros y vuestro caballo de pega.
Üçkağıtçılık, Komutan, düpedüz üçkağıtçılık.
Con trucos, Comandante, sólo con trucos.
Şu ana kadar ufak çaplı bir üçkağıtçıydım.
Era un ladrón de poca monta hasta este momento.
Artık büyük çaplı üçkağıtçı oldum.
Ahora soy un gran criminal.
Patronunun karısını aradan çıkarıp onunla kendisi evlenmek isteyen üçkağıtçı dişilere alerjim vardır.
Les tengo una alergia a las mujeres engañadoras... que quieren matar a la esposa del jefe para casarse con él.
Onlar da tıpkı bizim gibi üçkağıtçı.
Todos son estafadores como yo.
Ve üçkağıtçı bir avukat için ilginç oluyor.
Y un abogado tan taimado, también.
Sen de kendine karşı üçkağıtçısın, değil mi?
Tu también eres bastante taimada.
Sahtekâr, üçkağıtçı ve bir çeteci.
Un estafador, un timador y un gángster.
Bu üçkağıtçılar kolay korkarlar.
Además, él tampoco querrá trabajar conmigo,
Bay Meacham, siz terbiyesiz, yalancı, iki yüzlü ve pis kokular yayan bir üçkağıtçısınız.
Es Ud. un canalla mentiroso e hipócrita. Y una lacra para la gente decente.
Charles aptal, budala, üçkağıtçının teki.
Carlos es un estúpido y un bellaco.
Bir üçkağıtçı.
Sólo chanchullos.
- O üçkağıtçı mı?
- Ese ladrón.
- Bana bakın, üçkağıtçılar —
- Escuchad, ladrones...
Bu kanunlara ters ise sanırım o zaman ben bir üçkağıtçıyım.
Si eso es ilegal, supongo que seré un ladrón.
Fig, koca bir üçkağıtçısın.
Fig, eres un ladrón.
O 14 yaşındayken, bana üçkağıtçılık numaraları öğretirdi.
Sí, ya de niño sabía valerse de toda clase de triquiñuelas.
The Furies'te üçkağıtçı bir kumarbaz olmayacak ve benim Darrow diye bir oğlum yok.
Aquí no quiero a ningún jugador cínico, ni al hijo de un Darrow.
Bazıları bana "üçkağıtçı bir kumarbaz" der.
Algunos me llaman un jugador cínico.
Buradan Santa Fe'ye altın ya da gümüş tırtıklamak için gelmiş dolar yağmacısı bir üçkağıtçı olduğunu.
Un esquirol avaricioso que se arrastraría desde aquí hasta Santa Fe por tres dólares en oro en plata.
Senin ne üçkağıtçı paragöz biri olduğunu göstereceğim. - Baba!
- Me prometió que puedo exponer lo lamentable y avaricioso que es.
- Bence adam üçkağıtçının biri.
- Es un criminal.
Seni yaşlı üçkağıtçı!
¡ Viejo bobo!
Senin hatırına bir üçkağıtçı oldum. Kendim için olmayacağım.
He sido un impostor por su bien, no lo seré por el mío.
üçkağıtçı, aşağılık, engerek yılanı, alçak!
¡ Canalla, sinvergüenza, bribón, villano!
Tam bir üçkağıtçıydı, herzaman hile yapar, aşırırdı.
Nunca paraba. Siempre estaba gorroneando, trapicheando.
Benim yüce mutluluğumun ne olduğunu anladığın zaman, senin için de küçük bir üçkağıtçılık payı hep olacaktır.
Cuando piensas en mi felicidad, siempre hay algo en ello para ti.
- Minik Judy'de bile üçkağıtçı bir yan var.
- La pequena Judy se las sabe todas.
Herkeste bir üçkağıtçı yan vardır.
Todo el mundo tiene algo de malo.
Ben ve kız kardeşim üçkağıtçılık yapmayız.
Mi hermana y yo no vamos de listas.
Demek istediğim, benim kadar gösteri dünyasının içindeyseniz,... üçkağıtçı insanlara alışıyorsunuz.
Cuando lleve en el mundo del espectaculo tanto tiempo como yo, se acostumbrara a que la gente trate de aprovecharse.
Bunun bir tür üçkağıtçılık olduğunu düşünecek.
Seguro que no pensara que es una estratagema?
Bir üçkağıtçı, diğerine.
Entre nosotros no debe haber secretos.
Koether onun biraz üçkağıtçı olduğunu düşünüyor.
Koether parece pensar que es un tanto sospechoso.
Burada üçkağıtçılara yer yok bayım.
Aquí no nos gustan los tramposos.
O bir üçkağıtçı.
Es un sinvergüenza.
Charlie üçkağıtçı Donelli için çalışmayı bıraktı!
Charlie ya no trabaja para Donelli.
Sen çok üçkağıtçısın.
Eres muy hábil, ¿ no?
Adi, üçkağıtçı, dolandırıcı bir serseri. Ally'nin de öyle olmasını istemiyorum. O yüzden onu da yanınızda götürün.
No quiero que Ally sea así, así que llévenselo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]