Şeyy Çeviri İspanyolca
664 parallel translation
- Şeyy, ben...
- Bueno, yo...
Şeyy, ben....
Bueno, yo...
- Kim bizimle kalıyor? - Şeyy, ben...
¿ Quién se aloja con nosotros?
Şeyy, eğer hava sıcaksa ve nehir kenarındayasan, evet. Böyle olursa hayır demem.
Hombre, si hace calor y estás cerca de un río, no tengo nada contra ellos.
Şeyy, North Platte deki küçük olaydan beri kendini özlettin.
Te hemos echado de menos desde aquel asuntillo en North Platte.
Şeyy... Ben gitmedim.
Realmente no he ido...
Şeyy, Tashiro-sama döndü, ama yine çıktı.
Sí, el Sr. Tashiro regresó, pero ha vuelto a salir.
- Şeyy...
- Bueno...
- Şeyy, ben...
- Uh, por favor.
son öyküm - şeyy, editörler, Somerset Maugham gibi yazmak güzel..... ve Truman Capote gibi yazmak da güzel... ama ayni zamanda ikisi gibi değil, diyorlar.
Mi último cuento... El editor dijo que estaba bien escribir como Somerset Maugham... y estaba bien escribir como Truman Capote... pero no al mismo tiempo.
Şeyy, ama önce benimle akşam yemeği yemek için seni ikna edebilir miyim?
¿ Podría persuadirla de que cene conmigo primero?
- Evet, şeyy biz...
Sí. Hemos...
Şeyy, annemin ölümünden sonra beni orada tutacak bir şey kalmadı.
Después de que mamá murió, no había motivo para quedarme.
şeyy, burası ucuz değil mi?
Bueno, ¿ no es barato aquí?
şeyy, tam zamanı.
Ya era hora.
- Sen de, şeyy, Conrad'ı sever misin?
- ¿ Le gusta Conrad?
- Hem de çok iyi.Ben, şeyy -
- ¿ Lo conoce? - Muy bien.
şeyy, anlamadım aslında.
En realidad, no lo sé.
şeyy, bilmiyorum, şüphesiz... muhtemelen vardır.
Pues, no lo sé, desde luego, pero es una frase estupenda.
Skeç, eeee şeyy... -
Es...
şeyy, niyetlendim, Nancy, ama sonra çok işim çıktı... Zaman bulamadım.
Tenía la intención de hacerlo... pero he estado muy ocupado y no he tenido tiempo.
- şeyy, gündüzleri burada çalışmasına izin veriyorum.
La he dejado trabajar aquí de día.
ben şeyy - Daha sonra sana söylerim.
Te lo contaré más tarde.
şeyy, en son gün hariç.
Salvo esa vez.
Ah, şeyy, o biraz farklı bir durum.
Ésa es una situación un poco distinta.
Oh, şeyy, sadece karım telefonda konuşurken çiziktirdiği şekiller.
- TOMATES ESPÁRRAGOS - CAFÉ No, son garabatos que mi esposa hace al teléfono.
şeyy, önce hiç kimseden bahsetmedi.
Bueno, no dijo nombres al principio.
Şeyy, otelime dönüyorum. Grenada'dayım.
Regresaré a mi hotel, el Grenada.
- Şeyy, orası biraz tuhaf.
- Eso es lo extraño.
şeyy, saat 2 civarında beni aradı.
Eran como las 2 : 00 cuando me llamó.
şeyy, çıktığında onunla konuşmayı planlıyordum. iş için.
Planeaba hablar con él cuando saliera, sobre un papel.
Şeyy...
. Ah, Bueno.
- Şeyy, ben...
- Verás...
Şeyy, nasıl tarif etsem, uzun boylu, iri yarı bir adamdı...
Bueno, era un hombre alto ¿ ¡ De aspecto rudo! ?
Eğer bugün buradan... Bu otel yıkılmadan sağ çıkar ve gün ışığını görürsem... Şeyy.. yemin ederim bir daha asla içki kadehine dokunmayacağım.
Si salimos de esta si la casa se mantiene en pie y puedo encender el cartel otra vez, te juro que no vuelvo a tocar un vaso.
Şeyy, madem ısrar ediyorsunuz.
Bueno, si insistes...
Şeyy, anlamadım.
Bueno, de hecho hoy no lo encontré.
Tamamen yalan. Angela... Yani, şeyy, Angela'nın bir sorunu var.
Ángela es....... bueno... verá...
Şeyy... Saati kurarken ayağım kaydı ve oraya çarptım.
Bueno, iba a poner el reloj en hora y se me cayó.
Şeyy -
¿ Sabes?
Tüm komşular burada. Bir yüzünü göster. Şeyy, ben...
Fue porque me abriste la ventana.
Şeyy, bunu- -
Bueno, me gustaría...
Şeyy... bir miktar tenkit alacağımı sanıyorum. Tenkit mi? Çarmıha gerileceksiniz!
Supongo que me criticarán.
- Bir hanımefendi mi? - Şeyy,
¿ Una señorita?
Şeyy...
Bueno...
- Şeyy, Lottie nerede? - Oh, buralarda bir yerde...
- ¿ Dónde está Lottie?
- şeyy, tanrı aşkına.
- Cielo santo.
Skeç, eeee şeyy...
Sí, desde luego.
- ve, şeyy, Mr.Mullen.
- Y el Sr. Mullen.
- Evet. - şeyy, beni almaya geldiler, ama kaçtım.
- Fueron por mí, pero huí.
Seyy...
Bueno...