Amac Çeviri Fransızca
16,476 parallel translation
Senin Japonya'daki amacın ne?
Qu'en est-il du tien au Japon?
Evet. Uzun hikaye ama turun amacı Darhk'ın büyüsüne karşı koymayı öğrenmeden Darhk ya da Andy'nin peşine düşmenin tehlikeli olduğunu düşünmesi.
C'est une longue histoire, mais en gros il pense que c'est trop dangereux de courir après Darhk ou Andy jusqu'à ce qu'il ait le savoir-faire magique.
Hayır. Darhk'ın amacı sen değilsin, seni zaten yakalamıştı.
Si tu étais l'objectif de Darhk il t'aurait déjà eu.
Kötü adamın plânlarını meşrulaştırmak değil amacım fakat Darhk dünyayı yok etti diyelim, sonra ne olacak?
Je ne veux pas essayer d'appliquer de la logique à un méchant mais Darhk détruit le monde, et alors quoi?
Tamamen yetişemeyen ve bu dünyadaki gerçek amacını gerçekleştiremeyen bir hayat bu dünyadan çok erken alınmış demektir.
Une vie qui n'a pas eu la chance de s'épanouir pleinement et d'atteindre son objectif en ce monde est une vie qui a été retirée de cette terre trop tôt.
Tam da bu an için belediye binasına erişim sağlamaktı amacı.
Pour avoir accès à l'hôtel de ville à ce moment exact.
- Öyle bir amacım yok zaten.
C'est pas mon intention.
Amacımız bu. Onları indirirsek herkes işlerine kavuşur.
On les vire et tout le monde a du boulot.
Lash'in amacının Hive'ı öldürmek olduğuna inanıyorum.
Je crois que l'objectif de Lash est de tuer Hive.
Sadece bir kereliğine, tanrılar aynı amacı taşıdı.
Une fois, et seulement une fois, les dieux ont travaillé tous ensemble.
Bizim amacımıza uygun bir araçtır.
Cela pourrait servir notre cause.
Tanrılarla başetmek için hile yapmış olabilirim, ama seni temin ederim, şu an gizli bir amacım yok.
Je peux être fourbe à un niveau qui rivalise celui des dieux, mais je vous assure, en ce moment, je n'ai aucun but secret.
- Hepimizin amacı aynı Bayan Vaughan.
On veut tous la même chose Mlle Vaughan.
Amacımız ne?
Qu'est-ce qu'on veut?
Verilme amacı da buydu, Kutsal Babamız.
C'était exactement son but.
Evet, amacım size Tanrı'nın varlığını kanıtlamaktı.
Ayant entrepris de vous prouver l'existence de Dieu,
Her Nainsan'ın bir amacı var.
- Tout Inhumain a un but.
Delilik bu. Benim amacım bu.
C'est ma raison d'être.
- Amacım bu değildi benim.
Ça n'a jamais été mon intention.
Kim olduğumu ve amacımı öğrenmek için zamanım oldu.
J'ai eu du temps pour apprendre qui je suis, et à quoi je suis destinée.
Ra's al Ghul'un hayatındaki amacı Birliğin bütün geleneklere uymasını sağlamak.
Le but de Ra's al Ghul dans la vie est de voir que la Ligue continue avec toutes ses anciennes traditions intactes...
Umarım kaleye izinsiz girişiniz için bir bahane uydurmak amacıyla seyirci toplamamışsınızdır.
J'ose espérer que votre demande d'audience n'a pas pour but de justifier votre intrusion ici.
En nihayetinde, bu rutinin bütün amacı, o gidene kadar aklı başında kalmaktı ve gittiğinde, tekrar gerçek ben olabilirim.
Après tout, c'est la seule raison de ma routine, restez le plus clairvoyant jusqu'à ce qu'il parte, et quand il sera parti, je serai à nouveau moi-même.
Ki buraya gelme amacının zaten bu olduğunu düşünüyorum.
Je crois que c'est pour ça qu'il est venu ici au départ.
- Amaç da bu değil mi? - Neyin amacı?
- C'est pas la raison d'être de tout ça?
- Neyin amacı?
La raison d'être de quoi?
Yeniden Doğuş'un tek amacı istediğini değil ihtiyacın olanı bulmak.
La raison d'être de Renaissance, c'est de découvrir ce dont tu as besoin, pas ce que tu veux.
Biz kâr amacı gütmüyoruz. - Para gibi mi?
- On est une association.
Şirketin birincil amacı oyuncuların ihtiyaçları olan dikkati çekmelerini sağlayıp finansal güvenlerinin emeklilikte devam etmesini sağlamak.
L'objectif principal de la compagnie est de répondre aux besoins des joueurs et de leur assurer une retraite convenable.
Bir amacın her tür insana ihtiyacı vardır Katie.
Une cause a besoin de toutes sortes de personnes, Katie.
Kurnaz bir sapkın o, çaresizleri toplayıp, amacına hizmet etmeleri için etki altına alır.
C'est un pervers rusé, connu pour contraindre des hordes de démunis pour l'aider dans ses affaires.
Bahsi geçmişken benim amacıma değerini kanıtlayana kadar hayalet olarak kalacağını unutma.
En parlant de ça, tu es le bienvenu pour rester un fantôme à moins que tu ne te montres utile à ma cause.
Bu soruların amacı ne?
Quel est le point de ces questions?
Elijah, evin tapusunu Freya'nın adına yapmanın tek amacı burayı güvenli hale getirmekti.
Elie, le point entier de mettre l'acte au composé au nom de Freya était de faire de cet endroit impénétrable.
Onu amacım dışında kullanamayacak olmam.. Çok yazık olacak.
Une telle honte je ne le vois jamais que plus d'un moyen pour une fin.
Onu amacım dışında kullanamayacak olmam çok yazık olacak.
Une telle honte que je ne serai jamais le voir comme plus d'un moyen pour une fin.
Para kazandırmayan bu işleri yapmayacağım demiştin. Şu daha geniş kitlelere ulaşma amacıyla yaptıklarını.
T'as dit que t'arrêtais les trucs qui payaient pas pour toucher un public plus large.
Amacımızın her çeşit insana ihtiyacı var Katie.
Notre cause a besoin de toutes sorte de personnes.
Elimde sizinle aynı amacı gerçekleştirmeye çalışan yetenekli adamlar var.
J'ai un groupe de talentueuses personnes qui essaient de faire comme vous.
Bu amacı ondan alırsan adam genelde kabullenir.
Si tu lui enlèves ça... L'homme part souvent avec.
Amacı ne?
Dans quel but?
Ayrıca telefonunu sessize almayacaksan görünmezlik mührünü kullanmanın amacı ne?
Et quelle est l'utilité d'une rune d'invisibilité si tu ne mets pas ton téléphone en silencieux?
En azından delirmeden önce iyi bir amacı olduğunu öğrendim.
Au moins maintenant je sais qu'il en avait un... avant que sa folie, la vue mondiale dénaturée s'est installée.
Hayatıma amaç veriyor.
Elle lui donne un but.
Belli bir amaç için yapılmış.
C'est peut-être un outil pour notre cause.
- Bu amaçla tasarlanmadı ama... - Bu amaç da olanak dahilinde.
Ce n'était pas conçu pour l'être, mais... potentiellement.
Amaç, insanların izlemesini sağlayıp yapım maliyetinden daha çok reklam alarak para kazanmaktı. Bunu başardı.
Il fallait de l'audience, pour que la chaîne vende de l'espace pub et que la série rapporte plus que ce qu'elle avait coûté.
Her Nainsan'ın bir amacı var.
Chaque Inhumain a une raison d'être.
Bu lanet şey bir amaç için tasarlandı.
J'ai construit ce truc pour une raison.
Eğer ölürsek en azından daha büyük bir amaç için ölmüş oluruz.
Si nous mourrons, au moins, ce sera pour une grande cause.
Ortak bir amaç için çalışan farklı adamlar.
Un drôle de tandem.