Armé Çeviri Fransızca
37,007 parallel translation
- Daha çok silahlı yanlış anlaşılmaydı.
Non, plus un malentendu armé.
Sorun yok.
- Pose ton arme.
Çünkü savaşta sürpriz, müthiş bir silahtır.
Et dans une guerre, la surprise est une arme formidable.
Taktiksel avantaj, gizli bir silah.
Un avantage tactique, une arme secrète.
Sen henüz gizli silahımla tanışmadın Danvers. Bunun için teşekkür etmelisin.
Tu n'as pas rencontré mon arme secrète, et pour ça tu devrais me remercier.
Bu iyi haber. - Bir karşılığı var.
Tu dois suivre un stage de gestion de la colère, un stage de port d'arme, et suivre 30 réunions des AA.
Kanıt odasından ateşli silahı ben çıkardım.
J'ai retiré une arme de la salle des preuves.
- Birinin öldürüldüğü silahı.
Une arme qui a tué quelqu'un.
Kızılderili baltası ise bir silah.
Le tomahawk est une arme.
Böyle şeyleri seviyor.
Et il préfère cette arme.
Kirk'ü tutuklayacağını mı?
Lâchez cette arme.
Kafana dolu bir silah dayıyor ve devamlı tık sesi duyuyorsun.
Tu t'es pointé une arme chargée sur la tête, tu n'as qu'à appuyer.
At silahını!
Baisse ton arme!
Bir daha uyarmayacağım.
l'arme... Je ne te le redemanderai pas.
Silahını bırak
Jette ton arme!
Öf be Han ağız kokunun gizli silahın olduğunu bilmiyordum.
Purée, Han, je n'avais pas réalisé que ta mauvaise haleine était ton arme secrète.
- Silahını indir.
- Pose cette arme.
- Silahını indir Alice.
Baisse ton arme, Alice.
Butch buraya kadar geliyor ama sadece bir adam silahını çekiyor.
Butch pénètre et avance dans la pièce, mais un seul homme sort son arme.
İyi ki silah taşımıyorum o zaman.
C'est une bonne chose que je ne porte pas une arme.
Şimdi silahını tepsiye koy ve otur.
mettez votre arme sur le plateau et asseyez-vous.
Şimdi de sen silahını at.
Maintenant pose ton arme.
- Aynı silahla öldürülmüş.
Il a été tué par la même arme.
Silahını indirip bu iğrenç manzaraya sebep olduğundan dolayı seni affetmem için yalvarırsan belki buradan canlı çıkmana izin verebilirim.
Tu baisses ton arme et tu implores mon pardon pour cette insubordination, et peut-être que je te laisserai sortir d'ici en vie.
Fakat bana bir daha silah tutarsan Olga beynini yerden temizlemek zorunda kalır.
Mais si tu repointes une arme sur moi, Olga nettoiera le sol recouvert de ta cervelle.
- Silah gibi bir şey mi yani?
Une sorte... d'arme?
Brahmastra adında bir antik Hintli silahıyla ilgili Oxford Üniversitesi'nden bir tez buldum.
J'ai une dissertation de l'Université d'Oxford sur le mythe d'une ancienne arme hindoue nommée Brahmastra.
Görünüşün yanıltıcı olabileceğini biliyorum ama bu bir silaha benzemiyor mu?
Eh bien, je sais que les images peuvent être difficiles, Mais cela semble être une énorme arme à feu, à droite?
Bende bu varken kimin silahla rozete ihtiyacı olur ki...
Qui a besoin d'une arme et d'un badge quand j'ai...
Şimdi keşke silahım olmadığı için üzülüyor musun, dedektif?
C'est la partie où vous souhaiteriez que j'ai une arme.
Bizim nükleer silahımız var.
On a une arme nucléaire.
Cinayet silahında parmak izlerin bulunmuş.
Vos empreintes étaient sur l'arme du crime.
Evet ama Kimo'nun parmak izini cinayet silahına nasıl bulaştırabildi.
Mais comment il a mis les empreintes de Kimo sur l'arme du crime pour pouvoir le piéger?
Lütfen silahını indir.
S'il vous plait, posez votre arme.
O bıçak onu mevcudiyetten siler.
Cette arme la balaiera complètement de notre existence.
Bizim nükleer silahımız var.
On a une arme atomique.
Jason'ın saldırganı görmüş olma ihtimali var. Silahı gitar çantasıyla içeri sokmuş olabilir.
Il est possible que Jason ait vu notre tireur, et il a dû transporter son arme dans un étui de guitare.
Balistik iki atışta da aynı tüfeğin kullanıldığını doğruladı ama çatıdan hiç parmak izi çıkmadı.
Le rapport balistique confirme que c'est la même arme utilisée pour les deux fusillades, mais aucune empreinte sur le toit.
En azından bunu kullanmak zorunda kalmadım yani.
Au moins je n'ai pas eu à utiliser ça. Vous avez volé mon arme et mon badge?
Hemen silahını bırak.
Jetez votre arme.
Anladın mı? Silahlı olabilir.
Il pourrait avoir une arme.
- Ve silah da onun üzerinden çıktı.
Et il avait l'arme utilisée lors de la fusillade.
Balistik cinayette kullanılan silah olduğunu doğrulamış.
La balistique a confirmé l'arme du crime.
O bıçak kendisini mevcudiyetten siler.
Cette arme la tuera, définitivement.
- Hayır ama silah gözüküyor, baksana.
Non, mais regarde... on a l'arme du crime. Assez fou.
Sanırım Ölüm Meleği'nin bıçağı fani ellere düştü.
Je crois bien que l'arme de l'Ange de la Mort est entre les mains des humains.
Cinayet silahı ortada yok mu?
Aucun signe de l'arme du crime?
Büyük ihtimalle bıçak ebelemece oynarmış gibi elden ele gezdi.
Plus comme si une arme était passée d'une personne à l'autre comme dans un jeu meurtrier de patates chaudes.
Yaraların ön incelemesine göre Duncan kapıdan girmiş Maddie Howard'ı öldüren silahla ikinci maktule saldırmış gibi duruyor.
Duncan a dû passer par cette porte, a attaqué la victime numéro deux avec la même arme utilisée pour tuer Maddie Howard.
- Cinayet silahı nerede?
Où est l'arme du crime? Quoi?
Önce, bizimkilerden biri cinayet silahını belgelemeden çıkarmış, şimdiyse kayboldu.
D'abord, un technicien a trouvé l'arme du crime sans documentation, et maintenant on l'a perdu.