Artış Çeviri Fransızca
18,970 parallel translation
Fiyat bir sent artış öfke indeksinde 6 puan demek.
Chaque cent de plus, c'est 6 points de colère en plus.
Anketler % 12 artış gösteriyor.
Les sondages montrent un gain de 12 %.
Artık yapamadığı için ayrılmış.
Elle part parce qu'elle n'en peut plus.
Nasıl kazanılır biliyorum, ama artık işler öyle yürümüyorsa belki de bildiğini yapmalısın, Bryan.
Je sais comment gagner. Mais, si ça ne marche plus ainsi, alors... Faites-le à votre manière.
Anne, beni her şeyin yolunda olduğuna inandırmaya çalışmayı bırakmalısın artık.
Mère, tu dois arrêter d'essayer de dire que tout va bien, d'accord?
Bunu söylemen ilginç oldu. Florida pazarına girmek için 7500 dolar artırıma gitmeye çalışıyorum.
- Justement, puisque vous en parlez, pour percer le marché en Floride.
Bu bölgenin tümü kapatıldığı için artık neler bulacağımızı Tanrı bilir.
Tout ce pâté de maison est condamné. Qui sait ce qui s'y trouve?
Savaşım bitmeli artık.
Mon combat doit s'achever.
Hiç kimseyi kafasına takmayan, cesur ablan değilim artık.
Je ne suis pas ta grande sœur courageuse qui n'en a rien à foutre.
Alış artık.
Habitue toi à ça.
Artık Manx TV'de çalışıyor.
Elle travaille pour Manx TV.
Sıradaki konuğum, ünlü bir aktör ve artık ödül alan bir yazar.
Mon prochain invité est un célèbre acteur et, dorénavant, un auteur récompensé.
O manyak, artık kadınların başına bela olmayacak.
Ce dingue ne s'en prendra plus à aucune femme.
Kimileri, Fidalgo'nun hayaletinin metal kancayı duvarlarda sürüklediğini iblislere durmaları için yalvardığını ama hiç durmadıklarını söyler. Artık o geri döndü ve sıradaki kurbanını arıyor!
On dit que c'est le fantôme de Fidalgo qui traîne son crochet métallique le long des murs, priant les démons d'arrêter, mais ils ne l'ont jamais laissé, et il est de retour cherchant sa prochaine victime!
Sıkıldım artık, koru beni.
Je suis ennuyé de cela. Couvre moi.
Artık dışarıda mı sıçmamız lazım?
On doit chier dehors, maintenant?
Burada gücünü artırırsan, sana bakarak mastürbasyon yaparlar, tatlım.
Quand on obtient le pouvoir ici, c'est là qu'on s'en prend à nous.
Artık bıçağın ışığı sönmez.
La lame ne faiblit jamais.
Oxford gudubetlerine genel kurul toplantısı bildirimi. Ne olabilecekse artık.
Une invitation à l'assemblée générale des troglodytes d'Oxford.
İşten önce toplantıda morarmış taşaklarımla oturacağım artık.
Maintenant je vais avoir les couilles pleines pour ma réunion.
Evet ama artık sorumlu olmaya çalışıyorum. O yüzden biraz rahat bırakır mısınız?
Oui, et maintenant j'essaie d'être responsable, alors lâchez-moi la grappe.
Bağlantısı kesilmiş ya da artık kullanılmayan bir numarayı aradınız.
Ce numéro est déconnecté ou n'est plus en service.
- O artık polislerin sorunu.
- Les flics s'en chargent.
Betys'e artık yasadışı iş yapmayacağıma dair söz verdim.
J'ai promis à Betsy de ne plus rien faire d'illégal.
- Artık Jackie Sharp için mi çalışıyorsun?
Tu bosses pour Sharp maintenant?
Sana inanmış olsam dahi artık Adalet Bakanlığı'na bağlı değilim normal bir vatandaşım.
- Quand bien même, je ne suis plus au DOJ. - Je suis une citoyenne.
Gelecekle ilgili kötü haberler duymaktan artık sıkıldım.
J'en ai assez des mauvaises nouvelles du futur.
Artık bizi öğrendiğine göre ara sıra seni arayabiliriz.
Et maintenant que tu sais pour nous, on pourrait te donner un anneau.
- Artık değil. O canavarın Carter'in kalıntılarına saygısızlık etmesini istemiyorum.
Je ne laisserai pas les restes de Carter être profanés par ce monstre.
Sultan'ın artık toprak alan güreşi yapmadığını anlamış değil.
Sultan ne se bat plus dans la terre.
Sultan, eşsiz hareketleriyle ünlü güreşçi. Alışılmadık hareketleriyle ünü sürekli artıyor.
Sultan, connu pour son style très personnel continue de gagner en popularité!
Daha önce söylemediğim için üzgünüm. - Ama artık daha fazla sır istemiyorum.
Désolé de ne pas te l'avoir dit plus tôt, mais je ne veux plus de secrets.
Aman ne güzel. Artık elimizde tamamen kafayı sıyırmış olan bir yarı tanrıça var.
D'accord, merveilleux, on a une semi-déesse qui a pété les plombs.
Artık mektup alan pek kişi görmüyoruz.
C'est rare de recevoir des lettres. Aujourd'hui, on s'envoie des textos.
Çalıştırmadığınız gizli bir art yakıcı varsa şimdi tam sırası.
S'il y a une post-combustion que tu n'as pas encore utilisée, maintenant serait le bon moment.
Artık paranı istemiyor.
Il ne s'agit plus d'argent.
Barış falan yok artık.
Les jours de paix sont terminés
Artık tam zamanlı işte çalışıyorum, bunu biliyorsunuz.
Je travaille à temps plein. Vous le savez bien.
Personeller bile artık tuvalet sırası bekliyor, öyle mi?
Même le personnel doit faire la queue aux toilettes.
Birileri donuna sığamıyor artık anlaşılan.
Quelqu'un a la petite culotte qui enfle, je crois.
Üç yıldır bunun üzerinde çalışıyorum. Artık caka satma vakti.
Je travaille sur ça depuis 3 ans, alors maintenant je peux frimer.
Artık, sürüye katılmakla it kalmak dışında bir seçenek olmayacak.
JEREMY : Il ne sera plus le choix entre pack ou Mutt.
Aynen, artık sizin için çalışıyoruz.
Non, nous travaillons pour vous, maintenant.
Boşluğun artık umursamadığın yerin kıyısına. Tüm umutların öldüğü yere.
De l'abîme, là où plus rien n'a d'importance.
Bir tımarhaneye kapatılmış iki adam varmış. Bir gece... bir gece artık bundan hoşlanmadıklarına karar vermişler.
Deux types sont enfermés dans un asile et une nuit, ils décident qu'ils en ont marre.
Ezra ihtiyacımız olana sahip biriydi, ve haklısın artık buna ihtiyacımız yok.
Ezra était juste quelqu'un qui avait un truc dont on avait besoin, et tu as raison, nous n'en avons plus besoin.
Ya hepsi artık kötüyse?
Et s'ils étaient méchant maintenant?
Beni artık bırakır mısın?
Je peux partir?
Artık şifacı mısın?
T'es guérisseuse maintenant?
Tamam, bence artık kabul edelim.
On peut s'arrêter là.
Sonuçta kardeşiz artık, değil mi?
On est censé être sœurs maintenant, n'est-ce pas?