Asılın Çeviri Fransızca
52,413 parallel translation
İki yıl boyunca ölü numarası yaptın yahu!
Tu as simulé ta mort!
Yaptığın her seçim, girdiğin her yol bugün olduğun kişi Eurus'a dair hatırandan ibaret.
Chacun de tes choix, chaque chemin que tu as pris, l'homme que tu es aujourd'hui... c'est ton souvenir d'Eurus.
Ünlü dostuna göre, asıl gizlilik sanatının özü bakılmamaktan geçiyor.
L'art du déguisement, selon votre célèbre ami, consiste à passer inaperçu.
Asıl Lander'ları kuzey kıyısında, diğer iki kişiyle bağlı halde bulacaksınız.
Les vrais Lander sont au nord, ligotés avec deux autres.
Buradan çıkmayı nasıl başardın?
Comment as-tu réussi à sortir d'ici?
Bunu nasıl yaptın?
Comment as-tu fait?
Ah, seks yaptın mı?
Tu as fait l'amour?
Hiç kendinden emin görünmüyorsun. Emin olmamaya alışkın değilsin, değil mi?
Tu as l'air si... peu sûr de toi.
Kurtardın mı?
Tu l'as sauvée?
Hep yavaş olan sendin. Aptaldın.
Tu as toujours été le frère lent, l'idiot.
Eurus cevabın şarkıda olduğunu söyledin ama şarkıyı satır satır inceledim yıllar önce be hiçbir şey bulamadım.
Tu as dit que la solution était dans la chanson. Je l'ai décortiquée sans rien trouver.
Nasıl yaptığını sormuyorum aptal çocuk, nasıl yapabildin diye soruyorum!
Je ne te demande pas comment tu as fait, idiot. Je te demande comment tu as pu.
Umurundaymış gibi hissediyorum.
Tu n'as pas l'air de t'en ficher.
O sadece asıl halinin bir uzantısı.
Ce n'est qu'un prolongement de lui-même. Il sera de retour.
Elektronik kilidi nasıl açtın?
Comment as-tu passé le verrou électronique?
Gardner anneni öldürdüğünü söylemiştin, bunu tam olarak nasıl yaptın?
Alors Gardner, quand t'as dit que tu as tué ta mère qu'est-ce que tu voulais dire?
- Bunu önceden yaptın, değil mi?
- Mais tu l'as déjà fait?
Geçen gece bana saldırdıklarını gördün.
Tu m'as vu me faire attaquer l'autre soir.
Bak, Danny, başın gerçekten dertte olabilir ama sana yardım edecek kişi ben değilim.
Danny, tu as l'air d'avoir des ennuis, mais je ne pense pas pouvoir t'aider.
Asıl mantıksız olan uçakla bağlantının koptuğu nokta civarında hiç manastır olmaması.
Ce qui n'est pas logique, c'est qu'il n'y a aucun monastère près de l'endroit où le contact avec l'avion a été perdu.
Çaldınız mı?
Tu l'as volé?
Bağladığın şu rıhtım anlaşmasını konuşacak vaktin var mı?
Tu as deux minutes pour parler de l'achat du quai?
Son günlerini görmediğin için şanslısın.
Tu as la chance de ne pas l'avoir vu à la fin.
- Peki nasıl başardın bunu?
- Et comment tu as fait ça?
Pek mutlu görünmüyorsun.
Tu n'as pas l'air ravi.
Sen çalışmadın ama.
Tu ne l'as pas fait.
Asıl güzel olan, o adamların canını yakmaktı.
L'agréable, c'était de faire du mal à ces types.
Tanrı Tuan'ın dediği gibi "Kimse kimsenin asıl niyetini bilemez."
Comme le dit le Seigneur Tuan : "On ne connaît jamais les vraies intentions d'une personne."
Neden uymadın?
Pourquoi ne l'as-tu pas fait?
Neden Iron Fist'i çağırmadın?
Pourquoi n'as-tu pas convoqué l'Iron Fist?
Onunla orada mı karşılaştın?
C'est là que tu l'as rencontrée?
Nasıl bir hayatım olduğuna dair en ufak fikrin yok.
Tu n'as aucune idée de comment je vis. Aucune.
Hâlâ gafil avlama fırsatın varken Gao'yu alt et.
Et frapper Gao tant que tu as l'avantage de la surprise.
Nasıl yaparsın?
Comment as-tu pu me faire ça?
Onu çok zor bir durumda bıraktın baba.
Tu l'as mis dans une position terrible, papa.
İtibarını yitirmenin onları nasıl etkileyeceğini hiç düşündün mü?
As-tu pensé à ce que leur ferait ta descente aux enfers?
Onu durdurmak için elinden geleni yaptın.
Tu as fait de ton mieux pour l'arrêter.
- Bakıyorum da ihtiyacın olan...
Tu as l'air d'avoir besoin...
İyi görünmüyorsun.
Tu n'as pas l'air en forme.
- İlk sen saldırmışsın.
- Il dit que tu l'as attaqué.
Sense bunu benden aldın.
Et tu me l'as enlevé.
Sanırım beni öldürmene izin yok.
J'ai l'impression que tu n'as pas le droit de me tuer.
Yapamadın çünkü içinde bu yok Danny.
Tu ne l'as pas fait parce que tu n'en es pas capable.
Asıl üçümüzün, Rand'in kontrolünü yeniden alamayacağını düşünmek bir hataydı.
C'était... C'était une erreur de penser qu'on pouvait nous empêcher tous les trois de reprendre le contrôle de Rand.
Sen yaptın.
Tu l'as fait.
Gözlerime bak ve bunu yapmadığını söyle.
Regarde-moi dans les yeux et dis-moi que tu ne l'as pas fait.
Ama bu sefer, son 13 yılı geçirdiğinki kadar güzel bir yerde olmayacaksın.
Mais cette fois, ce sera nettement moins agréable que celle où tu as passé ces 13 années.
geçen gün konuştuğumuzda anlatışını oldukça ilginç buldum bize ne söylediğini herkese söylermisin
L'autre jour, tu as utilisé une formule intéressante. Tu peux nous la répéter?
İnsanların asıl bunu görmeleri gerek.
Il faut que les gens voient ça.
Çalıştığım şirketi satın alıyorsun.
Tu as acheté l'entreprise pour laquelle je travaille.
Sense bana sahip olunmayı isteyecek bir kadın gibi gelmiyorsun.
Et tu n'as pas l'air du genre de femme qui veut être possédée.