Açt Çeviri Fransızca
14,456 parallel translation
Savcılık mesajları kimin açtığını biliyor mu?
L'accusation sait-elle qui a eu accès à ces messages vocaux?
Ayrıştırma işlemi sırasında yanlışlıkla kendi DNA'mın negatif kontol tüpüne girmesine yol açtım.
Au cours de l'extraction, j'ai introduit par inadvertance mon ADN dans l'échantillon de contrôle.
Peki Steven Avery'nin yatak odasına girip saatlerce arama yapmadan önce... Bir, iki, üç defa ya da neyse artık... Steven Avery'nin evinde kendisinin açtığı davada ifadesi alınmamış birisi arama yapmış olsaydı daha doğru olmaz mıydı sizce?
Avant de mettre la chambre de Steven Avery sens dessus dessous, une fois, deux fois, trois fois, pendant des heures, n'aurait-il pas été plus juste envers Steven Avery de demander à une personne non impliquée dans son procès
3 Kasım 2005 günü Teresa Halbach'in kayıp olduğunu öğrendiğinizde Steven Avery'nin açtığı davada ifade vermenizin üstünden sadece 3 hafta geçmişti.
Le 3 novembre 2005, vous avez appris la disparition de Teresa Halbach trois semaines après votre déposition dans l'affaire de Steven Avery?
Gizli dosyaları siz açtınız. Gizli dosyalar sizdiniz.
Vous dirigiez et étiez les affaires non résolues.
Hiçbir şey göremiyordum. Ve en sonunda gözümü açtığım zaman, İsa'yı gördüm.
Et quand j'ai ouvert les yeux, j'ai vu Jésus.
- Ben daha çok ediyorum. - İlk bahsi sen açtın.
- Je te surdéfie.
En çok da Dünya'ya açtır.
Il convoite la Terre plus que tout.
Bodrumdaki kapıyı siz açtınız.
C'est toi qui a ouvert la porte de la cave.
Sen mi açtın?
Tu l'as ouverte?
Hepimiz arkadaşız, şimdi de yeni bir köşe açtı.
C'est mon ami et il ouvre un nouveau restaurant à l'Encore.
Antarktika'ya yelken açtı.
Il... a navigué autour de l'Antarctique.
Açmaması gereken bir şeyi açtı.
Elle a ouvert un truc qu'elle n'aurait pas dû...
Niye her ağzını açtığında sivri dilli oluyorsun?
Pourquoi est-ce qu'il y a toujours un combat au couteau à chaque fois que tu ouvres la bouche?
Boşanma davasını açtıktan sonra.
Après avoir divorcé.
Zalim diktatör Charles NGochi'nin cinayeti burada iç savaşa yol açtı.
... où l'assassinat du dictateur sanglant Charles NGochi a déclenché - une guerre civile. - Super.
Bu saplantı onun dengesiz biri olmasına yol açtı bunu ilk rapor eden üç hafta önce onun partneri Phil'di.
Cette obsession le rend instable. Son partenaire, Phil, nous l'a signalé il y a trois semaines.
Senin için açtım.
Je vous l'ai ouverte.
Bayan Kennedy, bize evinizin kapılarını açtığınız için çok teşekkür ederim.
Mme Kennedy, merci de nous convier à la visite de votre maison officielle.
Johnsonlar bana gönüllerini açtılar.
Les Johnson ont été très généreux avec moi.
Tamamen açtığında ise lavanta kokusu resmen nefesini kesecek.
Et quand elle fleurira, la lavande... Va te couper le souffle.
Açtığımda, elektrik gibi dalgalanıyor ve ruhunda bunu istiyorsan sadece kalbini aç ve müziğin kontrolü ele almasına izin ver
et si vous le voulez dans votre âme ouvrez simplement votre coeur Laissez la musique prendre le contrôle
Klimayı açtın Josh.
C'est l'air conditionné, Josh.
Ağızlarını açtıklarında ve elinizi içlerine soktuğunuzda utanma duyguları birden yok oluyor.
La bouche grande ouverte et votre main à l'intérieur... leur pudeur diminue.
Pokerde en son açtığınız kart en önemli karttır
La dernière carte que vous retournez c'est la seule qui importe.
Sokuk bir hayvan dükkânı açtım.
Je viens d'ouvrir un foutu pet shop.
Evet, kapıyı açtı. Ben de, " Sakin ol.
Alors, elle ouvre la porte et moi :
Bush, Irak'ta para musluklarını açtı.
Bush a ouvert les vannes en Irak.
Hepsini açtım.
J'ai tout débranché.
Hırsla koştuk, tekmeledik ve zirveye giden yolumuzu mücadeleyle açtık. Varlığımızın yarısından fazlasını yaşadığımız büyük, şişman, aptal, anlamsız dünyaya hoş geldin.
C'est en arrachant, en donnant des coups de pied, qu'on a atteint les sommets.
Şirketi hissesi 8 dolardan halka açtı.
Il est entré en bourse à 8 $ l'action.
Kapıyı açtığın için teşekkürler.
- Merci d'avoir ouvert la porte.
Telefonumu açtığım saniye Goodloe beni aramaya başladı.
Goodloe m'a appelé dès que j'ai été joignable.
Ben mi? Bir çiçeği bile zar zor açtırabiliyorum.
Je peux à peine faire éclore une fleur.
Pekâlâ çiçek, seni bir güzel açtıracağım.
Très bien, fleur. Je vais te faire éclore.
Ormino'ya geçen gün birkaç delik açtılar.
Il s'est fait trouer la peau l'autre jour.
Çantayı çaldıktan sonra çaldı, ben de açtım.
Après le vol, il a sonné et j'ai décroché.
Bastille Günü geçit töreni başladığı sırada protestocular saldırıda yeni bir cephe açtılar.
Alors que le défilé de la Fête nationale se mettait en route ce matin... les manifestants ont ouvert un nouveau front.
Sabahtan beri başıma çok dert açtın Jeff.
Vous m'avez emmerdé toute la journée, Jeff.
70'lerde bazı bilim insanları dünyanın merkezine ulaşmak için on kilometrelik bir delik açtı.
Dans les années 70, des scientifiques ont creusé un trou de 10 km de long, pour tenter de rejoindre le centre de la Terre.
Meksika bankasında hesap açtım. Parayı buraya istiyorum.
J'ai ouvert un compte mexicain et voici ce à quoi je m'attends.
Çoğunlukla, Çavuş Breem'e yardım edebilmek için ateş açtım,
J'ai riposté et j'ai aidé le sergent Breem.
- Atmosferleri dünyadakinden farklıysa kapıyı her açtıklarında bizim için oksijen ve basıncı yeniden dengelemek onların saatlerini alabilir.
- Si leur atmosphère est différente de celle de la terre, cela prendrait des heures pour équilibrer la concentration de l'air et la pression à notre niveau à chaque fois que nous ouvrons leur porte.
Sen de Federasyon'a karşı savaş açtın!
Et vous avez commis un crime de guerre contre...
Işıkları sen mi açtın?
C'est vous, la lumière?
Madem bahsini açtın, bir on dolar veriver o zaman.
Puisque t'en parles, passe-moi 10 $.
- Vatanseverlik kanunuyla 69 yapacağın aklına gelmemiştir. - 69 yaptın abi!
Aurais-tu faire un 69 grâce au Patriot Act? Fais-lui un 69!
Bu arada, tavuk kanadı projesinde beyaz bir sayfa açtım.
Je repars de zéro avec les ailes de poulet.
İçki yasağı sonsuza dek sürmeyecek değil mi?
Le Volstead Act n'est pas éternel.
Başkan Roosevelt seçildiği an Cullen-Harrison yasasını imzalamaya söz verdi. İçki yasağına son verdi.
Le Président Roosevelt promit de signer le Cullen-Harrison Act dès qu'il fut élu, mettant ainsi fin à la prohibition.
Başıma çok bela açtınız.
J'ai tué ton clone.