English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ A ] / Ağıt

Ağıt Çeviri Fransızca

1,237 parallel translation
Kağıt ağırlığı olarak kullanıyordum.
Je m'en servais comme presse-papiers.
"Dokuz ilham perisi merhumun ölümünü haber alınca ağıt yakarlar."
"Les neuf Muses, pleurant la mort du savoir, récemment décédé dans la misère."
Carlin Şeytanları sert, ağız burun dağıtıcı futbol oynuyor.
Comme vous pouvez le constater sur ce film, les Carlin Devils jouent un jeu engagé, du football de déménageurs.
Ağıt yakmayı bırak sulu göz.
Mes funérailles attendront, grande cloche.
Onun savaş ağıtıydı.
Ils nous ressemblent.
İyi de kağıt ağırlığı olur.
C'est aussi un joli presse-papiers.
Tatlım, bu parti değil. Bu bir ağıt yemeği.
Ce n'est pas une fête, c'est une veillée funèbre.
- Bir ağıt yemeğinde.
- À une veillée funèbre.
Ağıt yemeği.
Une veillée funèbre.
Yukarıdaki adam hikâyeler anlatıyor. Şu adam organdan ağıt yakıyor. İstediğin kadar yüksek sesle şarkı söyleyebiliyorsun.
Le mec là-haut qui cause, l'autre qui se lâche sur son orgue, tu chantes aussi fort que tu veux...
Gandalf için ağıt.
Une complainte pour Gandalf.
Anneni o ağızla mı öpüyorsun?
On t'ajamais lavé la bouche avec du savon?
Geçen sene New Age hayranlarına kâğıt ağırlığı niyetine birkaç tane sattım.
J'en ai vendu comme presse-papiers New Age l'an dernier.
Stipe'lerden biri biraz daha ağır makyaj yapar öteki de 15 kilo alırsa... annemizle babamız olurlar.
Ces gens, les Stipes, t'ajoutes du maquillage à l'une, et 60 kilos à l'autre, et ça donne maman et papa.
Fazla istekli gözükmemelisin. Ağırdan almalısın, —... sanki umurunda değilmiş gibi.
Faut avoir l'air cool, comme si t'en avais rien à foutre.
Kullan veya kullanma... ağırlığında ve bir bıçağın sertliğini hissetmekte... tekrar güven veren birşey var.
Que tu t'en serves ou pas. Le poids d'une lame a quelque chose de rassurant.
Bayan Şey, ağız dediğiniz o koca deliğe benim için bir mayın atın lütfen.
Si tu fermais ce trou béant que t'appelles une bouche?
"İki tıkalı kulak, bir kapalı ağız." sözünü duydunuz mu?
"Motus et bouche cousue".
Sen gördüğüm en büyük kulaklara, en büyük buruna ve en büyük ağıza sahipsin.
T'as les plus grandes oreilles, Ie plus grand nez et la plus grande gueule que je connaisse.
Gördüğün şey çok ağırdı.
C'est dur, ce que t'as vu hier soir.
Üzerime hücum eden ağır, görünmez bir mağara tıpkı sözsüz tecrit gibi.
Un enfermement invisible fond sur moi comme une chape de plomb. Une charria tacite.
Tıpkı porno filmlerdeki gibi. Kadınlar inmiş yarağı ağızlarına alıp emerler.
C'est comme dans les films pornos... les filles en ont plein la bouche de ce truc mou.
Ağız tıkacından dolayı beni duyamayacağından korkmuştum.
J'avais peur que tu comprennes pas à cause du baillon.
- Sonuç? Senin neredeyse hiç ağır ceza duruşması deneyimin olmadı.
T'y connais quasiment rien en pénal.
Bekle biraz. Sana şans getiren Doug Flutie ağızlığını...
T'as vendu ton fameux porte-bonheur
Ondan 7 kilo daha ağırsın. Sana oyuncak bebek gibi davranıyor.
T'as 7 kilos de plus, il te secoue comme une poupée de chiffon.
Bir şekilde Daniel'ın ağı, o aygıt sayesinde yaşlı adamınkine yerleştirilmiş.
Les réseaux de Daniel ont été réécrits sur le cortex du vieil homme par cet engin inconnu.
Bana sorarsanız, sıkı ağızlı davranmalarının nedeni üstündeki tişört.
Je tente le tout pour le tout et je dis : "C'est le T-shirt".
— Ahbap, yine Uzay Yolu'ndandı o. — Ha? "Çoğunluğun ihtiyaçları, azınlığın ihtiyaçlarına ağır basar." Khan'ın Gazabı'ndan alıntı.
T'as pas cité la Bible, mais "La colère de Khan".
- Bob`un ağırlıklarını getirdin mi?
- T'as apporté les haltères?
Bana sen dalaştın ve ben de senin kalbini sökeceğim ve ağızına sıçacağım senin.
Tu m'embrouilles, je t'arrache le coeur pour te pisser dans les poumons.
Yalanlarıyla ağ örerler, tıpkı örümcekler gibi!
Tissant des tissus de mensonges, tels des araignées.
Aslında daha az. Uçak ağır değildi. Daha fazla yakıt koyup, hızını artırabilirdin.
Tu pouvais ajouter du carburant pour augmenter la vitesse.
Buradaki durumun ağırlığını farkettiğini sanmıyorum.
La gravité de la situation t'échappe.
Çamaşırlarında, derilerinde, saçlarında, ağızlarında ya da anüslerinde kanıt olabilecek bir sperm bulamadık.
On n'a trouvé aucune trace de sperme sur les vêtements, la peau, les cheveux, la bouche ou l'anus.
Tanrım amma ağırmışsın.
Putain, t'es lourd.
- İkon, Rusya'nın iletişim ağında... - Sonra anlatırım.
Je t'expliquerai.
Zaten elinde çok ağır, dinlemek istemiyorum, kovuldun, git buradan.
De toute façon, tu finis jamais à l'heure. Tais-toi! T'es virée, dégage!
Taşaklarına ağırlık bağlamış gibi görünüyorsun.
On dirait que t'as des poids qui te pendent entre les jambes.
Ağırlığı ne kadar?
Combien pèse-t-il?
Ağırlığı ne kadar?
Et combien pèse-t-il?
- Belki de, Parkinson ağırlaşıyordur.
- La maladie empire-t-elle?
Çok doğru Peter. Ve eğer çocukların sana ağız yapacak olurlarsa onları bir çuval Valencia portakalı ile dövebilirsin.
Et si les mômes t'ennuient, frappe-les avec un sac d'oranges.
Lindsay, hiç ağır konuları düşünüyor musun?
Ça t'arrive de penser à des trucs graves?
Ağız içi sıvıları, tırnaklar, kasık tüylerinin taranması vajinal sıvı örnekleri ve kanı alındı.
Prélèvement oral, ongles, poils pubiens peignés, prélèvements vaginaux, et analyses de sang.
Bu ağ örgülü iç çamaşırını aldığımda... bir de benimle dalga geçmiştin.
Et tu t'es moqué de moi quand j'ai acheté cette tenue.
Diğer Müslümanlardan davaya karışmaman için ağır baskı aldığını biliyorum.
Je sais que les autres musulmans te pressent de ne pas t'impliquer dans cette affaire.
O kızılderili bölgesinde.. O terleyen ağır vücudunu sürüklüyordum. Bütün elbiselerimi kirletip senin için endişeleniyordum.
J'ai dû traîner ta carcasse suante à travers la réserve indienne... mes vêtements étaient tout tachés de boue et je m'inquiétais... parce que je pensais que tu n'allais pas t'en sortir.
Hep, senin bir kanıt bulup onların ağızlarını kapatacağını umdu.
Il voulait que tu trouves des preuves qui les fassent taire.
Kendime dedim ki,'Sana bira içmek için verilecek tek ağızlıklı bir huni olursa, bunu yapma. "
"Si jamais tu t'apprêtes à boire de la bière d'un entonnoir... tu pourrais attraper la mononucléose, alors ne le fais pas"
Öyleyse o ağır çöp torbalarının içindekiler neydi?
Alors qu'y a t-il dans les grands sacs poubelles?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]