Bacım Çeviri Fransızca
518 parallel translation
Eve dönme zamanı bacım. "
"Tu rentres à la maison, sœurette."
1894 yazı olsaydı seninle oyun oynardım bacım.
Si on était l'été 1894, je jouerais bien avec toi, petite.
- Evet bacım.
- Parfaitement.
Bak bacım, aradığım tek şey bir oda.
Ecoutez, fillette, je ne cherche qu'une chambre.
Hadi bacım, gevşeyin. Çok gerginsiniz.
Tu te retiens, la copine...
Beni yalnız bırakırsan çok sevinirim. Üzülme bacım.
J'apprécierais beaucoup que vous me laissiez tranquille!
- Niye ağlıyorsun, bacım? - Burası benim evim.
Pourquoi vous pleurez?
- Selâm, bacım.
- Et Myra?
Haydi, bacım. biliyorsun, telgrafçı olmamız lazım.
Tu es télégraphiste, non?
- Evet, bacım kendime lâyık görmüyorum.
Je me trouve aussi trop bien pour vous!
Dünya ahiret bacım olacaksın, öyle mi?
Tu seras toujours une soeur pour moi, hein?
Bak bacım, ben dans etmem.
Ecoute, ma belle, je ne danse pas.
Hey, bacım.
Je vois.
Sizi bir yerden tanıyor olabilir miyim, bacım?
Dis. Je t'ai déjà vue quelque part.
Hey sen, bacım.
C'est toi?
- Kendin söyledin bacım.
- Absolument.
Bende aynı senin gibi yaşamak istiyorum bacım.
Je suis comme toi. Je veux vivre.
Josefa, bacım!
Josefa, ma sœur!
Sen ne diyorsun, bacım?
D'accord, petite?
Kiminle alay ediyorsun bacım?
Tu veux m'embobiner?
Küçük bacım, 50 dolar bulabileceğini sanmıyorum.
Petite sœur, je ne crois pas que tu trouveras 50 dollars.
Her neyse bacım, ücretim 100 dolar.
Mon prix est 100 dollars. Ni plus ni moins.
Sıçana tebligat yapamıyorsun küçük bacım.
On ne peut pas remettre une assignation à un rat, petite sœur.
Otur bacım, şekerleme ye.
Assieds-toi, prends des caramels.
Sanırım bacımla beraberim.
Je vais m'en tenir à son offre.
İnsanın bazen kendini düşünmesi gerek bacım.
Un gars doit penser à lui parfois, petite sœur.
Küçük bacım, bu pazarlık konusu olamaz.
Ça, ça ne se négocie pas, petite sœur.
Her neyse... Küçük bacım, biraz uyumaya çalışsan iyi edersin.
Eh bien, petite sœur, tu devrais essayer de dormir un peu.
Bacım! Daha hızlı ve zorlu sürüş zamanı geldi.
Petite sœur, je dois faire un voyage difficile.
Küçük bacım!
Petite sœur!
- Orada mısın bacım?
- Tu es là, petite?
Kolunu kaldır küçük bacım.
Lève le bras, petite sœur.
Bacım nasıl?
Comment va petite sœur?
Bacım, bu yer ailene, kocana ve çocuklarına ayrılmalı.
Cet endroit devrait être réservé à ta famille, ton mari, tes enfants.
Sanırım teklifini kabul edeceğim bacım.
Il se pourrait que j'accepte ton offre.
Bir fıçı güle bahse varım ki sen de orada olacaksın.
Un bac à roses que vous y serez!
Sadie Dugan, ne oldun böyle, arap bacı mı?
Sadie, qui t'a déguisée en Bécassine?
Pekala bacım, senin kaybın.
Tant pis pour vous.
Aynen öyle bacım.
Non, petite.
Feribot sabah mı, öğleden sonra mı?
Tu prendras le bac du matin ou celui de l'après-midi?
Vapurdaki kız mı?
La fille du bac?
Onun nerede oynamasını istiyorsun, kum havuzunda mı?
- Où tu veux qu'elle joue? Dans un bac à sable?
Sadece, normal bir hayatım olsun, eğitimime devam edeyim istiyorum. Liseyi bitirdim. Belki teknik enstitüye devam ederim.
Je voudrais étudier, j'ai mon bac, peut-être que j'aurais pu faire Polytechnique.
Tepsiyi çıkarmaya çalışırken tırnağımı kırdım.
Je me suis cassé un ongle avec le bac.
Notlarımı A yapabilirdim.
Je pourrais passer mon bac.
Notlarım A değildi.
J'ai pas le Bac.
Giyinsen iyi olur. Vapuru kaçırmayalım.
On prend le bac, dépêche-toi!
Dün, feribotta bir polis memuru ile tanıştım.
Hier, j'ai rencontré un des policiers sur le bac.
Ben bu dini babamdan aldım. Eski bir 2. el araba satıcısı ve yarı zamanlı bilet satıcısı idi. Ben de bedava hediyeli ilk dinin başı olmaktan gururluyum.
J'ai hérité de la religion de mon père, ex-vendeur de voitures d'occasion et bac à fleurs à mi-temps et je suis fier de diriger la première religion offrant en prime ce chariot à thé pour chaque nouvelle adhésion.
Şimdi gerçeksiniz ve canlısınız. Kardeşlerim, bacılarım, yoldaşlar!
Mes frères, mes sœurs, camarades!
Tüm kardeşlerim ve bacılarım, ona bakmanızı istiyorum.
Regardez-le! Est-ce qu'il porte des stigmates?