Balım Çeviri Fransızca
6,818 parallel translation
- Sakin ol balım.
Calme-toi, chérie.
Ve yüzümü soğuk betona bastırıyordu ve fısıldıyordu : "Sakin ol, balım."
Et il pousse mon visage sur le béton froid. et il murmure, "Calme-toi, chérie."
- Saçmalama balım.
- Sois pas idiot, chéri.
Tamam, balım.
Bien sûr, chérie.
Balım, gidip ödevini bitirir misin?
Ma chérie, tu vas finir tes devoirs.
Ve yağmur birikintisinde büyük bir balık olmaktan bıktım.
Et je suis lassée d'être le gros poisson dans la mare.
Ne olduğunu saklamak için ne kadar soslasam da ikisinin de ağzına balık sokamadım.
Je n'arrivais jamais à leur faire manger du poisson peu importe la quantité de sauce que je mettais pour le cacher.
Programım çok yoğun.
Mon carnet de bal est réservé.
İzin alıp balığa gidersem, insanlar ölür.
Si je m'accorde du temps libre, si je vais pêcher, des gens meurent.
Önce ona balık pulu dağıtım işini verdik.
D'abord nous lui donnons la distribution de la Fishscale.
Bal akan dilini kullanıp, yırtmaya çalışmayacak mısın?
Pas de beaux discours pour essayer de t'en sortir?
Vatoz, burası köpek balığı. Mevkiinizi aldınız mı?
Stingray, ici Tiger Shark.
Balık satarken eldiven mi takacağım?
Porter des gants pour vendre du poisson?
Sence Brett kahvesine bal mı katar baldır mı? "
"Tu crois que Brett préfère ses oeufs durs ou mollets?"
Sence Brett kahvesine bal mı katar baldır mı? "
Sur le plat ou mollets? "
- Bu sefer yapamayacaksın. - Bal gibi yapacağım.
- Tu ne gagneras pas cette fois.
Barney, kendi biranı yapmaya başlayıp balodaki kız arkadaşıma çakarsan var ya...
Barney, si tu commence à brasser ta propre bière et sortir avec mon rencard de bal de promo, qu'on m'aide...
Bak hayatımın aşkının, gecenin 2.43'ünde, bal kabağı kostümü içinde sihirli bir şekilde şu kapıdan geçme olasılığının ben de farkındayım ama sonuçta başka yerde olduğu gibi burada da oturup bekleyebilirim.
Ecoute, je sais qu'il est probable que l'amour de ma vie ne passe pas cette porte par magie, dans un costume de citrouille à... 2 heures 43 du matin, mais... ça semble être un endroit sympa comme les autres pour, tu sais, s'asseoir et attendre.
Bu balığın adı "berbat" ve aklına gelebilecek tüm şakaları yaptım bile.
C'est un poisson appelé pomoxis Et j'ai déjà fait toutes les blagues.
Glen Carter Modern Fashion'ı satın aldığından beri köpek balıkları etrafımızda dolaşmaya başladı.
Depuis que Glen Carter a acheté Modern Fashion, les requins sont apparus.
Duman veya yağlı balık olan yerde duramadığımı biliyorsun.
Tu sais que je ne peux pas être près de la fumée ou du thon gras.
Hadi ama Castle, ilk dansımızı dandik bir grubun solisti Witchcraft şarkısında Sinatra'yı taklit ederken yapmak istemiyorum.
Je ne veux pas d'un chanteur ringard qui essaie d'imiter Sinatra, pendant qu'on ouvre le bal sur Witchcraft.
Müdür Dunnan'ın beni mezuniyet balosundan önce okuldan kovduğunu sana söylemiş miydim?
T'ai-je dit que Dunnan, le directeur, m'a viré juste avant le bal de promo?
Dansın ertelenmemesine şaşırdım.
Ils n'ont pas reporté le bal?
Pişman mısın, o şakadan, baloyu kaçırmaktan,...
Tu la regrettes? Cette blague qui t'a fait rater le bal et ta soirée avec Audra Dobson?
Çöpe gidecek diğer bir kağıt. Sadece ayıkladığım balıkların kafalarını içine koyarım.
C'est juste un foutu torchon de plus avec lequel je jetterai mes têtes de poisson.
Arkanı her zaman kollarım, bal küpü.
Je garde toujours tes arrières, mon chou.
Burada iki balığım daha var!
J'ai attrapé deux poissons!
Sonunda büyük balığı yakaladım
J'ai finalement attrapé un gros poisson.
- Yok artık, bunu bir köpek balığı mı yaptı?
Vous rigolez. Un requin?
Bir daha ne zaman bir kaplan köpek balığını besleme fırsatı bulacağım ki?
Quand aurai-je une autre chance de domestiquer un requin tigre?
Tamam Bay Yargılayıcı, somon düzgün hazırlanırsa ağıza böyle balıksı bir tat gelmez.
M. le juge. Il se trouve qu'un saumon, s'il est bien préparé, n'est pas censé avoir le goût de poisson. Tu es qui pour critiquer?
Yoksa köpek balığı avına mı çıkıyoruz?
Une expédition de chasse aux requins?
Balıkçı kancası mı, buz kancası mı?
Un crochet de glace? Non, plus large que ça.
Umarım bu garip değildir ama Winifred teyze Harley'yi balık kızartması olayına götürmemi istedi.
J'espère que c'est pas bizarre, mais Tante Winifred m'a proposé d'emmener Harley au repas de poisson frit.
Hayır. Ben balığa dönüşen bir kadınım.
Moi, je me transforme en poisson.
Eve dönüş kurul toplantısında yaptığın hareketine hayranım.
J'admire ce que tu as fait à l'assemblée du bal.
Okul dansında mı?
Au bal de l'école?
Ona deki Balıkpulu sevkiyatımız var Ve Salazar ilgilenmeyecekse, İlgilenen birileri ile çalışıcam.
Dis lui que j'ai le droit à une cargaison de Fischscale et dis lui que si Salazar ne peut pas gérer, j'ai besoin de travailler avec quelqu'un qui peut.
Fakat... 2 milyon dolar değerinde balık pulum kayıp... afedersin Benimde sabrım bir yere kadar
Mais... perdre de la Fishscale d'une valeur de 2 millions... s'il vous plaît, ferait aussi ça à l'homme le plus patient.
Geçen gün bal kavanozunun kapağını kapatmamıştım.
Je n'ai pas remis le bouchon sur la bouteille de miel l'autre jour.
Daha önce hiç bir baloya katılmamıştım.
Tu sais que c'est mon tout premier bal.
Eğer baban olmasaydı asla Mezuniyet Kraliçesi olamazdım tabi şimdi düşününce bunun çok da iyi bir deneyim olmadığını fark ediyorum.
Si ça n'avait pas été pour ton papa, Je n'aurais jamais été reine du bal de promo, même si ça n'a pas été une bonne expérience pour moi quand j'y repense.
Mum yakıp, ölü bir kızla yağ satarım bal satarım mı oynayalım?
Une séance? Vous voulez allumer des bougies, et jouer au ping-pong avec une putain de morte?
- Beni dansa mı davet ediyorsun?
Tu me proposes d'aller au bal?
Beni dansa davet etti.
Il m'a demandé de l'accompagner au bal.
Bu akşam Has Bahar Dansı'nda gözetmenlik yapacağım.
Ce soir, je supervise le bal cérémonial printanier.
- Tatlım, dansa çok az kaldı.
L'heure du bal approche.
Şoförlerin yediği bozuk ton balığını anlattım mı?
Je vous ai parlé des conducteurs et du thon avarié? - Oui, le thon avarié.
Denizde daha çok balık var, haksız mıyım?
L'océan est rempli de poissons, non?
Birlikte balığa mı çıkacağız yoksa?
Allez-vous me faire descendre dans le trou de pêche?