English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bağır

Bağır Çeviri Fransızca

9,802 parallel translation
Evet, sana bağırıyorum amına koyayım!
Oui, je t'engueule.
O "dikil ve bağır" saçmalığı, geldiğin yerde işe yarayabilir.
Se contenter de brailler, ça marche pas ici.
Atlanta, GA sokaklarında her gün köprünün altında içki içer ve bağırırım "yaşasın!" diye.
À Atlanta en Géorgie Tous les jours sous le viaduc buvant de l'alcool et braillant
Blues ile figan et. Blues ile bağır.
Gémissant du blues Braillant du blues
Bir grup adamın bağırışından ibaret değil mi o?
Ce n'est pas juste une bande de mecs qui crient?
Kedisinin bağırsaklarını çıkarırım.
Je veux bien éviscérer son chat.
Ancak minibüsünü bahçeye çektiği onca yıldan sonra bile o adamın düzenli aralıklarla minibüsün yanına gelip neden bağırıp durduğunu hâlâ kibarlık edip sormuyorum.
Mais bien qu'elle soit dans ma cour depuis des années, je reste trop poli pour demander qui elle est, ou ce que veut cet homme qui surgit à intervalles réguliers et vient beugler autour de la camionnette.
- Senin cahilliğin yüzünden bağırıyorum.
Vous m'y forcez!
Adam bağırıp bir şeyler söyledi mi?
A-t-il crié ou dit quelque chose?
- İstersen biraz daha bağır?
- Quel bruit tu as fait!
Eğer karşı gelirsem bağırılırdı.
Si je n'étais pas d'accord, on me criait dessus.
Siz ortaya çıkana kadar deli gibi size bağırırdık.
On passait pour des folles, à vous appeler comme ça. Et puis vous finissiez par arriver.
"Neredeydiniz oğlum?" diye bağırırdım.
"Où vous étiez encore fourrés?" Je vous grondais.
Hani bebek arabasındaki bebeklere bağırıp onları ağlattığımızı hatırlıyor musun?
Oh, oh, oh, ouais! Souviens toi, genre, t'avais l'habitude d'aller juste devant les bébé en poussette et tu leur criais dessus, tu vois, et ils pleuraient?
Ne diye bas bas bağırıyorsun?
C'est ici! Quoi? De quoi tu parles?
- Tek anladığım "bavul" oldu! Bana ya yavaşça bağır ya da İngilizce konuş!
Crie plus lentement ou en anglais.
Bir çeşit kriz geçiriyordu ve beni yere bastırıp bağırıyordu.
Il faisait une sorte de crise, il criait, me maintenait au sol.
Ama ne zaman ondan almaya çalışsam bağırıp çağırıyor.
Mais dès que j'essaie de la lui retirer, il crie à tue-tête.
Bağır bakayım.
Crie pour moi.
Hadi evlat, bağır bakayım.
Vas-y mon enfant, crie pour moi.
Hadi evlat... bağır bakayım.
Continuez, enfant. Criez pour moi.
Bağır bakayım.
Criez pour moi.
Avazın çıktığı kadar bağır istersen, kimse duymaz.
Hurle à pleins poumons si tu veux. Personne ne t'entendra.
- Sana mı bağırıyorum amına koyayım?
- Je ne crie pas, bordel!
"Bir anlamı olur mu bilmem ama bir daha size asla bağırıp çağırmayacağım."
"Si c'est important, je promets que je n'élèverais jamais la voix contre vous, si nous travaillons ensemble."
Sakin ol. Bağırıp çağırmana gerek yok.
On va éviter d " être émotifs.
Ama cinayet de karışıktır çünkü her yer kan, bağırsak falan olur.
Et le meurtre, c'est salissant à cause du sang et des tripes.
Sizi uyarmıştım çocuklar. Korktuğumda tekmeler, çığlık atar, bağırır ve insanlara onların hakkında gerçekte ne düşündüğümü söylerim.
Je vous avais prévenu... quand j'ai peur pour ma vie, je frappe, hurle, crie et je suis brutalement honnête avec les gens.
Ayrıca dairenizden gelen çığlıklar ve bağırışmalar da olduğu söylendi.
Nous avons également eu des plaintes... à propos de crier et hurler provenant de votre appartement.
- Ne oldu? - Neden bağırıyorsun?
Qu'est ce qu'il se passe?
Bağırıyor, tekmeliyor.
Il tape, il hurle.
Bana bağırıyor bir de.
Il me crie dessus.
Ve ona bağırıyormuşsun.
Et vous criez.
Çocuğu arabanın koltuğuna koyarsın, bağırırlar ve bağırırlar.
Tu mets un gosse dans un siège-auto, après, il hurle.
* Günden üç defadan az ya da fazla * * Ve bağırırdı O *
♪ Trois fois par jour, plus ou moins, et elle criait ♪
Her gece kraliçeye bağırıyordu. Sonra sadece zavallı kadının iç çekişlerini duyuyordum.
Il crie sur sa Reine, et chaque nuit j'entends les sanglots de cette pauvre femme.
Aslında tek başıma dolaşmak güzeldi. Kaldırımın ortasında durdum diye bana bağıran adam hariç.
Ça m'a fait du bien de marcher, sauf qu'apparemment je ne marchais pas assez vite.
- İyi o zaman bana ne diye bağırıyorsun?
- Eh bien alors pourquoi tu me cries dessus?
Neden bağırıyorsun?
- Connerie de... - Pourquoi me criez-vous après?
Babasının bağırışlarını duyarmış. Bir şeylerin kırıldığını, annesinin ağlamasını.
Il dit qu'il peut entendre son père hurler, casser des choses, sa mère crier.
Hayır. Şu anda korkarım bağış toplamak konusunda sorun yaşıyor.
Merci.
Valeria size ne kadar bağış yapacağımı söyledi mi? - Hayır, o...
Valeria vous a dit combien je suis prêt à allonger?
Escobar milyonlarca dolar bağış yapmaya hazır.
La contribution d'Escobar se comptera en millions de dollars.
Sanırım bağırsak sancısı var.
Elle a des coliques.
Onun bağımsız olmasını istedim, ama hayır kendini benim hizmetine verdi.
Je voulais qu'elle soit indépendante, mais non... Elle était tout le temps à mon service.
Patronunuzun dul eşi ve İngiliz Hükümeti adına bağımsız olarak ölümünü araştırıyorum.
J'enquête ici en indépendant sur la mort de votre chef au nom de sa veuve et du gouvernement britannique.
Aramızdaki bağı nasıl koruyacağız? Nasıl taze tutacağız?
Comment conserver cette liaison.... et ne jamais la laisser pourri r?
Kuzenim Tess bebek kokusu bağımlısıdır.
Ma cousine Tess est accro à l'odeur des bébés.
- Biraz daha bağır bari.
Plus fort.
Şövalyelerle aralarında özel bir bağ vardır.
Les chevaliers et eux avaient un lien spécial.
- Hayır ama sen kaos bağımlısı olmuşsun Fiona.
Non, tu es juste accro au chaos, Fiona.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]