Beat Çeviri Fransızca
311 parallel translation
Hiçbirinde'Beat Me Daddy','Eight to the Bar'kalmamıştı.
Ils n'avaient plus "Chiche, vieux, rendez-vous au bar".
"Beat Me, Daddy, Eight to the Bar" şarkısının sonraki ayağı mıydı yoksa?
- Comme Beat me, Daddy? .
"Beat Me Eight To The Bar" söylerken düşünebiliyor musun beni?
Tu imagines Battons huit temps dans une mesure chanté par papa O'Malley?
Şu asi gençlik cazı kitaplarından biri olmasa bari.
J'espère que ce n'est pas un remake de la "beat génération jazz".
Yol barikatı, harita referansı S14X02... Beat 5, Blue Box 44 yönüne 180 metre yayıl.
le carnet de Route de la carte fait référence à S14X02... patrouille 5 allez a 200 yards vers la Boîte Bleue 44.
Beat 6, talimat bekle.
Patrouille 6, attendez les instructions.
Ve şimdi "Night Beat."'e geri dönüyoruz
Place à la musique.
- "Onlara katılamıyorsan, yenersin!"
- If you can t join them, beat them.
- Yok beyefendi, "Yenemiyorsan..."
- Non, monsieur. C'est : If you can t beat them...
The Beat master.
The Beat master.
Neden her şeyi ağzında geveliyorsun?
Pourquoi faut-il toujours que tu pleures avant d'être battu? ( beat about the bush )
- Beat lt, Michael Jackson.
- Beat It, de Michael Jackson.
ITTOKU KISHIBE
BEAT Takeshi HAKU Ryû
George Lazan, Kitchen Sink'in baş yapımcısıyım ve şimdi de, L.A. Beat'in.
Je suis le producteur de "Kitchen Sink"... et de "L.A. Beat".
Bossa vova vuruşu deneyelim derim.
- Essayons ce beat Bossa Nova.
Biraz Latin ezgileri olsa iyi olur.
Un petit beat latin lui ira mieux.
Spotlite'a hoşgeldiniz. Burada ritmi yakalar dövüşemeyiz.
Bienvenue au Spotlite où le beat t'éclate...
You haven't had to clean him up after some Neanderthal... beat the hell out of him.
Tu l'as pas soigné, après qu'un primate... l'ait roué de coups.
HEART BEAT
BATTEMENTS DE COEUR
İngiliz beat takımı yeni mi sanıyorsunuz?
Le rock anglais, nouveau?
Az önce küçük bir plak şirketinin yapımcısıyla tanıştım çok yeni ve berrak bir sesim olduğunu söyledi ve ve "Smelly Cat"'in bir demosunu yapmak istiyor.
La productrice d'une mini maison de disques... dit que j'ai un son très frais, très off-beat. On va faire une maquette de "Chat Qui Pue".
Başrolde BEAT TAKESHI ve KAYOKO KISHIMOTO
Dans le rôle de Nishi : BEAT Takeshi Sa femme :
BEAT TAKESHI as Nishi
Nishi : BEAT Takeshi
Evet, Maureen. Ben de Black Beat dergisini okurum.
Et moi, je lis Black Beat
Teen Beat tarafından "en çıkılası beyin cerrahı" seçildim?
Le neurologue le plus sexy d'après OK Magazine.
§ Tempoda adamım Click § § Laney §
Mais mon pote a mis le beat car Laney,
"Taste that freshness Just can't beat it"
Goûte sa fraîcheur! C'est plein de vie!
Senin Capitol Beat'deki bencil, sataşmacı, felaketi davet eden performansından sonra!
C'est prévu depuis ton arrogante, ta calamiteuse... prestation télévisée.
Dün sabah bir televizyon programında bu uğursuz çaba, bir sese, bir yüze ve bir isme büründü.
Hier matin, dans l'émission Capital Beat... ce mépris a eu une voix... un visage et un nom.
/ / / / [Drum Machine Plays Beat]
[Drum Machine Plays Beat]
[Drum Machine Plays Beat]
[Boîte à rythme]
Belki Tiger Beat gibi bir ergen dergisi yerine roman okuduğum için olabilir.
Peut-être parce que je lis des romans plutôt que "fan 2"...
You can beat him, Fred!
Tu peux Ie battre, Fred!
YükseIen tempoIu, ağır, hip-hop... ... tarzı, teIIi bir tempo.
Une sorte de déferlante... mélange de hip-hop et de break beat sur fond de cordes.
Çok dar kotlar giyerdi. Lakabı "Bit Syd" di.
On l'appelait "Syd the Beat".
Seyirci kandırıldığını anlayıp içini çekiyor.
Le public béat de surprise comprend la supercherie.
Seyirci kandırıldığını anlayıp hayretle içini çekecek.
Le public est béat de surprise en comprenant la supercherie.
Berdykov, öylece oturur günlerce gülümser, bir kadife parçasına sarıIır ve Sonja da onu kurabiyeleriyle besleyerek mutlu ederdi.
Il restait assis des jours entiers, béat, à caresser un morceau de velours. Sonja lui donnait des cookies, à sa grande joie.
Yüzünde büyük bir gülümseme olacak.
Tu vas encore avoir ton sourire béat.
Ve bize iyi bir de dayak attılar!
And beat the shit out of us, too!
Bu senin sersemce iyimserliğinin davaya zerre kadar faydası olacağını sanmıyorum.
et votre optimisme béat ne m'aidera guère au procès. Dommage!
Çok yazık efendim, zira mahkemeniz süresince'sersemce iyimserlik'kartını oynamayı planlıyordum.
Je comptais jouer à fond la carte de l'optimisme béat devant les juges. 'mande pardon?
Donna, muhtemelen, senden önce tanıştığı herifle evlenecek ve sen hâlâ pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun.
Tu affiches ce sourire béat... et Donna va sans doute... épouser ce crétin avec qui elle était avant toi.
Bir ihtimal seni gördüğümde oluşan yüzümdeki aptal ifadeden Bir ihtimal benim sana aşık olduğumu sanıyorsun
Parce que j'arbore un sourire béat, il y a des chances que, au moment où je t'apercevrai, il y a des chances que tu penses que je suis amoureux de toi,
Belki de hiçbir şeyi umursamayan bir tipim.
Peut-etre suis-je un éternel béat.
Sıradan yemek yemek ve kendini beğenmiş,... abartılı iyimser suratına bakmaktan keyif aldığıma inanamıyorum.
J'ai aimé manger cette nourriture médiocre face à votre visage béat et moralisateur.
Beş dakikalığına orada sakince oturur gülümser ve zengin olmaya bakardım.
Je resterais 5 minutes sans rien dire, riche et béat.
Şapşal sırıtışına bakılırsa pek zeki de değilsin.
Et à ton sourire béat... - t'es pas trop futé. - Arrête.
Kendini beğenmişsin. Hiç komik değilsin.
Vous êtes béat, vous n'êtes pas drôle,
Ritm şairlerisiniz.
Vous êtes des poètes de la beat generation.
Tıpkı bu akşamki gibi... neşeli, mutlu.
Le même que pendant le spectacle. Béat.