Bertrand Çeviri Fransızca
265 parallel translation
Bertrand, Guillaume, neden durdurmuyorsunuz onu? İmkansız.
Vous ne l'arrêtez pas?
Bertram sana iyice baktı.
Bertrand vous a examinée.
Söylemek mi? Bertram çıldırdı. Bana bir daha hiç güvenmeyeceğini söyledi.
Bertrand en est furieux.
O zaman bu sadece Doktor Bernard'ın gözleri için.
Le docteur Bertrand profitera seul du spectacle, mais vous le regretterez!
- Bu Dr. Bertrand'ın çantası değil mi?
- C'est au docteur Bertrand!
Dr. Bertrand dürüst insanlar suçluyu durdurmak için görevlerini yerine getirmeli.
- Docteur Bertrand? Ils doivent se dévouer pour éviter que le coupable ne se dérobe.
Onlar biraz önce bizsiz provalara başladılar.
- A moi, Bertrand!
Bertrand Üniversitesi'nde profesör.
II est professeur d'université.
Hayır, Bertrand, gerçekten, insanları şaşkına çevirme!
Mais non, Bertrand, voyons, n'éblouis pas les gens.
Tanrı seni ödüllendirmedi, zavallı Bertrand!
Le bon Dieu ne t'a pas gâté, mon pauvre Bertrand.
Mösyö Bertrand, tiyatro yöneticimiz.
- M. Bertrand, directeur du cinéma.
Bertrand buraya bir bar açmalı...
J'ai peut-être dit 40 fois à M. Bertrand : "Vous devriez installer un bar dans votre cinéma..."
Bertrand, silahınla beni tehdit et.
Menacez-moi de votre arme!
Bertrand, gel.
Démonstration!
Ellerim tamamen arkadayken ve puro içerken beni silahla tehdit eden bir düşmanı nasıl saf dışı edebileceğimi göstereceğim. Puromu yak, Bertrand. İzleyin.
Vous allez voir comment on peut, les mains derrière le dos, tout en fumant négligemment, se débarrasser d'un adversaire qui vous tient sous la menace de son arme.
- Fandor! - Bertrand nerede?
- Mais quel professeur Lefèvre?
Müfettiş Bertrand'ı çağırın! Ben Komiser Juve'üm!
Je suis le commissaire Juve, appelez l'inspecteur Bertrand.
Bertrand? Bertrand?
Bertrand!
Bertrand!
Bertrand! Bertrand!
- Ne oldu bize böyle? - Bertrand!
Mais qu'est-ce qui nous arrive?
Bertrand!
- Bertrand, Bertrand!
- Bertrand!
Bertrand!
- Kurtulduk, nihayet.
Mon brave Bertrand!
Bertrand. Daha iyi görünüyorsunuz.
- Hein qui c'est?
- Bertrand!
Bertrand...
Bertrand!
Bertrand!
- Sessizlik, sessizlik, lütfen!
Silence... Bertrand!
Yeter, Bertrand!
Dites-moi, Messieurs, on ne m'avait pas tout dit!
Bertrand, masanızın altına ufak bir elektrik anahtarı yerleştirecek. Onu, halınızın altına gizleyecek.
Bon, alors Bertrand, va brancher sous votre bureau, un bouton d'alarme qu'il placera sous votre tapis.
Pekala. Elektrik anahtarı, kabloyla kırmızı bir lambaya bağlı olacak. Bertrand, lambayı bizim odamıza asacak.
Ce bouton sera relié par un long fil à une lampe rouge que Bertrand accrochera dans notre chambre là... il accroche... il accroche...
- Evet? - Size, Bertrand dememe izin verin.
M. Barnier, laissez-moi vous appeler Bertrand.
Görüşmek üzere, Bertrand.
Au revoir, Bertrand.
Size, Bertrand mı diyor?
Il vous appelle Bertrand?
Daha sonra görüşürüz, Bertrand.
A tout a l'heure, Bertrand.
- Ben, kocan Bertrand.
Moi, ton mari.
Hafızanı mı kaybettin, Bertrand! Oscar, senin şoförün!
Mais voyons, Bertrand, c'est ton chauffeur!
- Neden bahsediyor, Bertrand? - Neden bahsediyorsunuz?
De quoi s'agit-il?
- Delirdin mi, Bertrand.
La cadette. Tu es fou.
Seni her gördüğümde, iyi misin diye merak ediyorum?
Bertrand. Es-tu dans ton etat normal?
Bertrand, lütfen açık ve anlaşılır bir şekilde anlat.
Explique-toi de facon intelligible.
- Dinle, Bertrand...
Bertrand.
Demek, Oscar'ın çocuğuna hamilesiniz.
Ecoute, Bertrand. Un enfant d'Oscar.
- Öyle değil mi, Bertrand?
C'etait pour rire.
Yavaşça.
Bertrand, donnez-moi du feu! Regardez.
- Orada mısın?
Où est Bertrand? - Sous le lit!
Bertrand, dostum.
- Eh là!
Geliyorum!
Bertrand... Bertrand...
Başım çok ağrıyor.
Bertrand!
Bize tahsis ettiğiniz oda sizinkine bitişik.
La chambre où vous nous avez installés Bertrand et moi est voisine de la vôtre.
- Bertrand?
Bertrand?
Artık bana, Bertrand diyebilirsin.
Appelez-moi Bertrand.