Bilesin Çeviri Fransızca
481 parallel translation
- Ah, hepsi sana karşı oynuyor, bilesin. - Evet...
- lis sont contre toi, on dirait.
- O zaman bilesin ki daha önce olan, yeniden olabilir.
Alors tu sais que ce qui a été fait peut être refait, pour toi.
Ses kesilmezse geri getiririm, bilesin.
Vous les reprendrez, si ça n'arrête pas.
Bu oyunda beş para etmezsin bilesin.
On ne gagne pas une fortune en jouant à ce jeu.
Sadece iki oyun olacağını bilesin... kendinin ve oradaki şu savcının.
attends-toi à recevoir deux voix... la tienne et celle du représentant du ministère public.
Sadece yalnız olmadığını bilesin, her şeyi insanlar için yapıyorsun...
Et puis, savoir que tu n'es pas seul, que tu travailles pour le bien des gens...
Bunları sana hemen yazıyorum ki ; sen, benim şan ve şeref ortağım sevinç payını eksik tatmayasın, yarın ne olacağımı bir an önce bilesin.
J'ai jugé bon de te rapporter cela, ma très chère compagne de grandeur, que tu ne perdes pas ta part de joie en restant ignorante de la grandeur qui t'est promise.
Sırası gelince sözümü dinlersen, şanın, şerefin artar ; bilesin.
Si vous suivez alors mon avis, ce sera à votre honneur.
Kılıcını bilesin bu acı.
Que ce soit la pierre aiguisant votre épée.
Niyetin buysa, korkmak için çok yaºliyim bilesin.
J'ai trop vécu pour avoir peur.
Ayağa kalk ve silahını bırak! Bu kez ıskalamam bilesin!
Lève-toi et jette ton arme ou je la descends au prochain coup!
Bütün kadınların aptal olduğunu sanıyorsun, ama öyle olmadığımı bilesin diye.
Pour que tu saches que je ne suis pas aussi stupide que tu le croies.
Burada olduğunu bilesin diye Riton'u telefona vereceğim.
Je te passe Riton, que tu saches qu'il est là.
Niyetimiz o değil, bilesin.
J'espére que vous comprenez.
Sen kimsin ki mezarımın sırrını bilesin?
Qui es-tu pour connaître le secret?
Senin yerini almak gibi bir niyetim yok. Bunu bilesin.
Je ne veux pas prendre votre place.
Bu çok uzun mesafe, bilesin.
C'est un long voyage.
- Şunu bilesin ki ben de...
- Pour deux sous, je te dirai...
Nasıl bir kız olduğumu bilesin diye.
Quel genre de fille j'étais.
Ne dediğini anlamadım, ama hiç hoşuma gitmedi bilesin!
Je ne sais pas ce qu'iI dit, mais ça ne me plaît pas.
Tamam yarına kadar bekleriz ama durum sallantıda bilesin.
D'accord, mais si j'ai raison...
Onu baştan çıkaran bendim, bilesin.
C'est moi qui ai séduit ce jeune.
- Bunu herkese teklif etmem, bilesin.
Et je proposerai pas ça à tout le monde, hein!
Bak kızım, diğer oğlan konusunda ısrarcı falan değilim, bilesin.
Je ne t'oblige pas à épouser l'autre jeune homme.
Öyle oldu da, çok üzdün beni bilesin.
Juste! Vous m'avez bien eu!
Ama gitmene izin vermeyeceğim bunu bilesin.
Mais je ne te lacherais pas, sois-en sûre.
- Bilesin bunları. iyi düşün. Tükürdüğümü yalamam!
Rien ne m'en fera démordre!
Tamam. Bilesin ki hazır. İşte.
Biles est prêt.
- Bir onluk kazanmış olacaktı, onu bilesin.
- Il aurait ramassé 10 £ au moins. - Merde, alors!
Yürüdüğümüz yüce yoldaki büyük yoldaşım bu haberi sana yolladım ki seni ne muhteşem günlerin beklediğini bilesin.
J'ai pensé devoir te mander cette promesse... ma bien-aimée compagne de grandeur... afin que tu saches la grandeur qui t'est promise.
Bu duygular kılıcını bilesin.
Que cela affûte ton épée.
Sana bunları göndermeyi uygun buldum ki sevgilim seni bekleyen muhteşem günleri bilesin.
J'ai pensé devoir te mander cette promesse... ma bien-aimée compagne de grandeur... afin que tu saches... la grandeur qui t'est promise.
Bilesin, bu fazla bir şey değiştirmez.
Ça ne vous avancerait pas beaucoup.
O'nun rahmeti seninle olsun. Konuşulacak kelamı bilesin ki Tanrı'mız seni duysun. Tanrı'mızla konuşasın ve o da seni dinlesin.
là-bas, dans l'autre pays... s'il est ainsi qu'll tourne Son visage vers toi... s'il est ainsi qu'alors tu puisses parler la langue... que ce Dieu comprend... s'il est ainsi que tu puisses parler à ce Dieu... s'il est ainsi... prie pour nous.
Bunda bir şey yok. Sen bir yabancısın. Yabancılara nazik davranır, bilesin.
Il sait se comporter avec les étrangers.
Ben her şeyi ayarladım, bilesin. Doğumgünün için herşey tamam.
Tout est organisé pour ton anniversaire.
Bilesin, Cenevre her şeyi sana bağlı sayıyor.
A propos, Genève compte sur vous.
Narcissus, bilesin, seninle dostluğumuz artık sona ermiştir.
Ce garçon est abominable. C'est du petit-neveu de l'empereur que tu parles!
Kız kardeşini görmeye geldim hazır sen de buradayken, yaşadığımı ve iyi olduğumu bilesin istedim.
Je suis venue voir ta sœur. J'ai su que tu étais là, je viens donc te montrer que je suis bien vivante.
Bilesin diye söylüyorum, hayatta kalmak için iyi bir sebebin olmalı.
Il doit avoir une sacrée bonne raison de rester en vie.
Saat tam 10, bilesin diye söylüyorum.
Il est dix heures, savez-vous. Déjà...
Rıza'yı öldü bilesin Haşmet Ağa.
Vous pouvez être sûr de la mort de Riza.
Nereden bilesin!
- Eh bien, ça alors!
Hastalar içine işemişti bilesin.
Les gens pissent dedans!
Öncelikle birşeyi haketmelisinki, onun kıymetini bilesin.Böyle havadan gelmekle olmaz.
- Quatre-vingt-dix. - Quatre-vingt-dix... Quatre-vingt-dix mille dollars.
Seni işe karıştırmalarından yana değilim, bilesin.
Je n'étais pas d'accord pour que tu viennes ici. Je veux que tu le saches.
Bak ama şunu bilesin :
Je te préviens.
Bize bulaşırsan koçum ağlarsın sen bilesin Ağla bebek, ağla bebek, ağla
Et si vous nous cherchez, c'est vous qui allez pleurer
Ayrıca bilesin diye söylüyorum ben şeker yaparım.
Pour ta gouverne, je fabrique des bonbons.
Bu zayıflığı aştım, bu arada seni hala bu zayıflık kontrol ediyor, bilesin Kaptan. Değiştim.
J'avais changé.
- Bilesin diye söylüyorum.
- Pour que tu le saches.