Brendi Çeviri Fransızca
341 parallel translation
Garson, bir tane de Brendi soda lütfen.
Un cognac avec seltz..
Mükemmel bir brendi Montgomery.
Excellent Brandy, Montgomery.
- M'ling, Bay Parker'a brendi getir.
Si vous désirez une cigarette ou un brandy...
Bebeğim brendi ister mi?
Mon bébé veut-il un brandy?
Biraz brendi, madensuyu ve limon.
Du cognac, de l'eau de Seltz et du citron.
Brendi mideyi yatıştırır salatalık ve şampanya da seni kendine getirir.
Le cognac fait du bien à l'estomac. Le concombre et le champagne vous requinquent.
- Biraz brendi alır mısınız.
- Un cognac?
Brendi! Nerede...
- Brandy!
Ona bir brendi ikram ederdin elbette.
Tu lui offrirais un cognac, bien sûr.
Bilir misin hapse girmeden önce hiç brendi içmedim.
Tu sais, je ne buvais pas avant d'aller en prison.
Bilir misin yanlarına bir şişe brendi koysan millet ölmekken o kadar korkmazdı.
Les gens n'auraient pas peur de mourir s'ils pouvaient emporter une bouteille de cognac.
Bir brendi daha ver bana.
J'ai besoin d'un autre cognac.
Olanların üstüne bir brendi içmem şarttı.
J'avais besoin d'avaler un cognac!
- Ardından iki brendi daha.
Et ensuite, deux cognacs!
Git biraz brendi getir
Allez chercher du cognac.
- Dene ve biraz brendi ver
Essayez de lui donner du cognac.
Bana büyük bir brendi lütfen.
- Un double cognac
2 brendi ve bir Chartreuse.
- 2 cognac et une chartreuse.
Bu bir şakaysa uyarayım, hiç komik bulmayacağım. Yüce Tanrım Biraz brendi getirin
Si c'est une plaisanterie, je ne la trouve pas drôle.
Brendi, Nicholas?
Du brandy, Nicholas?
Biraz brendi getir.
Va chercher du brandy.
Brendi! Bu küçük...
- Pour le petit...
Brendi. Hem de çok.
Un peu trop.
- Bana bir duble brendi.
- Un double cognac.
Bana bir duble brendi daha.
Encore un double cognac.
- Üçlü brendi olsun.
- Un triple cognac.
Biraz da brendi.
Et apportez du brandy.
- Brendi, Bayan Isabella.
- Le brandy, Mlle Isabella.
Biraz brendi al.
Bois un verre.
- Brendi.
- Du cognac.
Boğazıma brendi dök.
Faites-m'en couler dans la gorge.
- Evet, bana büyük kadehte brendi soda getirebilirsin.
- Un grand brandy avec soda.
- Bir brendi içeyim. Ama benden olsun. - Üç brendi.
Juste un brandy, sur moi.
Bana bir brendi doldurur musun, lütfen?
Tu me donnes un brandy, s'il te plait?
Belki biraz brendi içmeli.
Un peu de brandy lui ferait du bien.
Cin, brendi, şampanya ve şarap.
Gin, cognac, champagne...
- Sen ne doldurdun, brendi mi? - Sadece bu seferlik.
- Tu bois du cognac?
" Geldiklerinde, Thwaite bir şişe brendi sipariş etti.
" Thwaite a commandé une bouteille de cognac.
Brendi işi tam benim tahta köprüm gibi.
Ce cognac, c'est ma passerelle!
Brendi meselesi yeni bir şey değil, bilirsin.
Ce procédé n'est pas nouveau!
Budala önce brendi metodu sersemletmiş ve sonra da zehirlemiş.
Cet imbécile avait changé de méthode.
- Ne? Richard Palmer Duruşması. Brendi hakkındaki şu kitap.
Le Procès de Richard Palmer, l'histoire de cognac...
Beyinsizin tekinin zavallı Beaky'e brendi içirmesine izin vereceğimi mi sanıyordun?
Sinon Beaky n'aurait pas fait ce pari idiot!
Brendi içeceğim.
Je vais boire un cognac.
Bir brendi sodaya ne dersiniz?
Prenez une fine.
Bana cin ve soda. Arkadaşıma da brendi verir misin?
Pour moi, un gin, une fine pour mon ami.
Brendi soda mı?
Serveur!
Tereschenko, bir brendi daha ve büyük bir şişe şampanya.
Un autre cognac et une grande bouteille de champagne.
Tereschenko, bir brendi daha.
Encore un cognac.
- Biraz brendi getirin, efendim - Tabiki
Allez chercher du cognac.
Biraz brendi getir.
Du cognac!