Bulamadık Çeviri Fransızca
3,149 parallel translation
Bişey bulamadık
Nous n'avons rien trouvé.
henüz bulamadık.
On ne l'a pas encore essayée.
Hiç sanatçı bulamadık, Sayın Bakan.
On n'a pas pu avoir d'artistes.
Henüz cesedini bulamadık. Yani birileri bizi fena işletiyor olabilir.
Aussi, pour ce que tu sais, cela pourrait être un bon gros canular.
Wesley ya da bir akrabasına ait bir adres bulamadık mı?
Est-ce qu'on a trouvé une adresse pour Wesley ou un de ses proches?
- Başka kimseyi bulamadık.
- On a retrouvé personne.
Üzgünüm, hiçbir akrabasını bulamadık.
On n'a trouvé aucun parent.
Şehirdeki tüm şantiyeleri dolanıp çalışanlarla görüştük. Ama kardeşini hatırlayan kimseyi bulamadık.
On a interrogé des hommes sur tous les chantiers du coin, et, on a trouvé personne qui se rappelle de votre frère.
Harris'i bulamadık.
Provenza : Ben, on n'a pas trouvé Harris
Salındığından beri hiçbir yerde bulamadık.
Il a complétement disparu depuis qu'on l'a relâché.
Bir ilişki olmalı ama biz henüz bulamadık.
Il y a forcément un lien. On n'a pas su le trouver.
Belirtiler günlerdir gözle görünüyor ama bedensel yara bulamadık.
Bien que les symptômes soient présents, nous n'avons pas trouvé de lésions organiques,
Darby'nin bilgisayarını Paul'un apartmanında bulamadık değil mi? Ve neden onu çalsın ki?
Nous avons jamais trouver l'ordi à Darby dans l'appartement de Paul vrai, et pourquoi il l'aurait voulé?
Yani, bebek harika ama şu evlenme işini halledecek vakit bulamadık.
Le bébé va bien. Mais on n'a pas vraiment eu le temps de se marier.
Hâlâ onu bulamadık. Şimdi oraya gidiyorum.
On ne l'a pas encore retrouvée.
- Hayır, henüz bulamadık.
Pas encore.
Neden olduğunu alsa bulamadık.
On a jamais su pourquoi.
Aradık, ama bulamadık.
On le trouvait nulle part.
Sanki samanlıkta iğne arıyoruz ama daha samanlığı bile bulamadık.
On cherche une aiguille dans une meule de foin, sauf qu'on a pas trouvé la meule.
Kayıp arabaların hiçbirini bulamadık.
On n'a pas trouvé leurs voitures.
- Hiç parmak izi bulamadık.
On a trouvé aucune empreinte.
Üstünde kimlik bulamadık.
Il n'avait pas de papiers sur lui.
- Onu bulamadık.
- Nous ne l'avons jamais trouvé.
Enkazı ve gölün dibini taradık ve hiçbir yerde bulamadık bu demek oluyor ki tek bir yerde olabilir
On a sondé le fond du lac et le rivage, et on a rien trouvé, ce qui veut dire qu'il peut se trouver qu'à un seul endroit.
Bulamadık ki yapalım.
C'est une façon très saine de communiquer.
Herhangi bir ruj tüpü bulamadık.
Nous n'avons trouvé aucun tube de rouge à lèvres.
- Güvenlik açığımızı henüz bulamadık.
Eh bien, nous n'avons pas encore trouvé la brèche dans la sécurité.
- Bir şey bulamadık, her yer temiz. - Kahretsin!
- Rien à signaler.
Biz bu gezegeni övmek için gerçekten özel olan insanların adını alarak onore etmekten daha yüce bir yol bulamadık.
Nous pensons qu'il n'y a pas plus grand hommage à cette planète que de nous nommer en l'honneur de ses meilleurs spécimens physiques.
Ama geçen hafta kullandığın içi tuzlu su dolu metal çantayı bulamadık bayım.
Mais ce que nous n'avons pas trouvé, monsieur c'est, euh, la valise en métal remplie avec, euh, de l'eau salée que vous trainiez avec vous la semaine dernière.
Daha Clyde'ın izini bulamadık ama Bonnie'ye o kadar yakınız ki kokusunu alabiliyoruz.
Aucun signe de Clyde pour l'instant, mais nous sommes si proches de Bonnie, nous pouvons le sentir.
Cüzdanını bulamadık.
Nous n'avons pas pu trouver votre portefeuille.
- Bir şey buldunuz mu? - Bulamadık. Kim Bung Do gitmiş peki ya Cheon Su?
rien. et pour Jeong Su?
Ama ne bir ceset ne de en ufak bir iz bulamadık.
ni aucune autre trace.
İkisini de bulamadık.
Nous ne sommes pas parvenu à les retracer, ni l'un ni l'autre.
Kocasını bulamadık dedin sanmıştım.
Je crois que vous disez ne pas avoir réussi à le retracer.
- Boyama fırsatı bulamadık.
- Nous n'avons jamais eu le temps de le peindre.
Üzgünüm, Bayan Hastings, Burada olduğunuza dair hiçbir belge bulamadık.
Je suis désolé, Mademoiselle Hastings, nous n'avons pas de fichier de vous étant dans ce service.
- Henüz yerini bulamadık.
- On n'arrive pas à la trouver.
Hiçbir şey bulamadık.
Je n'ai rien trouver.
- Öyleyse bile bulamadık hiç.
S'ils en utilisaient, on ne les a pas trouvées.
Fazla bir şey bulamadık.
Il n'y a pas grand chose dedans.
Bir yıl geçti ama onunla ilgili en küçük bir şey bile bulamadık.
Un an après, on ne peut toujours rien lui reprocher.
Bir şey bulamadık.
On a rien.
Tetikçiyi bulamadık ; ama tüfeği bulduk. Sipariş evrakları nerede yapıldığını ve nereye yollandığını gösteriyor. Pryon Grubu'na teslim edilmiş.
On a pas le tireur mais nous avons le sniper le bon de vente montre où le fusil a été fait, quand il a été amené, et il a atterri à Pryon Group
Henüz bir eşleşme bulamadık.
- Rien ne correspond.
Mary adına iyi haberlerim var ama, keton bulamadım yani ketoasidoz olmadığını biliyoruz artık.
Bonnes nouvelles pour Mary néanmoins. Pas d'acétone, donc on sait que ce n'est pas, euh, de l'acédocitose.
Boğazlarını o kadar hızlı yırttı ki hiçbiri çığlık atacak veya dua edecek zaman bulamadı.
Il leur a déchiré le cou si vite qu'aucun d'entre eux n'a eu le temps de crier, ou de prier,
Kızını bulamadınız sanırım.
Je suppose que vous n'avez pas encore trouvé la fille.
Burada bir şey bulamadık.
On a rien trouvà © ici.
O tarihte hiçbir kanıt bulamadım ama sanık bana- -
A cette date, je n'ai pas retrouvé des preuves, mais l'avocat m'a montré...