Böbrek Çeviri Fransızca
1,345 parallel translation
Lambert Lawson öldü çünkü böbrek nakline ihtiyacı vardı.
Lambert Lawson est mort parce qu'il lui fallait une greffe de rein.
Warrick Tennyson, kalp ve böbrek yetmezliğinden ölmek üzere.
Tennyson souffre d'insuffisance rénale et cardiaque.
Galiba böbrek üstü bezimde hala birazcık adrenalin kaldı.
Je crois qu'il me reste encore quelques gouttes d'adrénaline.
Kronik ishal, böbrek taşları, yağ dağılımının değişmesi.
Diarrhée chronique, calculs rénaux, redistribution de la graisse.
Kalp zarı iltihabınız düzeliyor, böbrek fonksiyonlarınız düzgün.
Votre... péricardite se résorbe, vos reins fonctionnent.
Bak, dürüst olmak gerekirse yeni böbrek ameliyatı olmuş birisinin salak bir bara gitmesi bence pek uygun değil.
Je ne crois pas qu'un bar soit le lieu idéal pour un opéré du foie.
- Ya böbrek...
Maintenant, à propos du rein...
Resmi kayıtlara göre, ölüm sebebi böbrek yetersizliği. Ama gayriresmi olarak, Rus yetkililerin ölüm nedeni hakkında hiçbir fikri yok.
Actuellement, la cause officielle est une insuffisance rénale mais officieusement les autorités russes n'ont pas la moindre idée de ce qui a provoqué la mort.
Böbrek ve karaciğer yetmezliği görüyorum ve son baygınlığında bir kalp krizi buldum.
Des problèmes rénaux, hépatiques, les traces d'une attaque...
Bu önemli şeyin, geçen hafta atlattığım böbrek taşıyla ilgisi olmadığına eminsin, değil mi?
- Ça a peut être un rapport avec mon calcul urinaire? Probablement pas.
Dik saç, yumuşak böbrek, hep kendisini döven?
Cheveux en pointe, reins tendres, se frappant toujours lui-même?
Tam bir böbrek şeklinde.
Un parfait haricot à droite.
Kanser, kalp hastalıkları, osteoporoz, kalp krizi, böbrek taşı, anemi, şeker hastalığı ve dahası...
Cancer, maladies du cœur, ostéoporose, crises cardiaques, calculs rénaux, anémie, diabète, et autres.
- Biftek böbrek pastası.
Tourte de bœuf et de rognons.
Çok kolay. Böbrek taşı?
Pour un calcul rénal?
Böbrek nakli yapılamıyor mu?
On ne peut pas lui greffer un rein?
Sonra öğrendim ki, kronik böbrek yetmezliğiymiş sorunum.
Alors que je c'était une insuffisence reinale chronique
Böbrek bu, gazoz değil ki, öyle kolayca ikram edesin.
C'est pas quelque chose qu'on fait comme ça
Cildindeki kristallere bakılırsa böbrek yetmezliği olabilir.
D'après les cristaux sur sa peau, je dirais qu'il a eu une insuffisance rénale.
Karaciğer, böbrek ve kalp, hepsinde de kansızlığa bağIı anemi ile tutarlı soluk noktalı ağaç formunda desen var.
Le foie les reins et le cœur ont un réseau ramifié de points pâles qui est cohérent avec une nécrose ischémique.
Böbrek listesinin en alt sıralarındayım.
La liste de don de rein. C'est complètement injuste.
- Böbrek nakli ameliyatı olmuştu.
- On lui a greffé un rein.
- Richard Lewis'e de böbrek lazım.
Tu sais que Richard Lewis a besoin d'un rein.
Böbrek Vakfının başındaki adamla bağlantı kurabilirsiniz.
J'ai entendu dire qu'on pouvait contacter le type qui dirige
Böbrek Vakfının başkanıymış.
- "Ben Heineman". - Il dirige l'association du rein.
Böbrek Vakfının başkanı hakkında bana bilgi verildi.
- Oui? Il m'a obtenu des informations sur le type qui dirige l'association du rein.
Arkadaşımı böbrek listesinin başına al diyeceğim.
- Ouais. - Il ferait tout ce que je veux, comme mettre mon ami en haut de la liste des dons de rein.
Bu adam, Böbrek Vakfının başkanı.
Ce type est à la tête de l'association pour le rein.
İhtiyacı olanlara böbrek bulan bir vakfın başkanıyım.
- Que faites-vous dans la vie? - Je dirige une fondation qui trouve des reins pour...
Sana sözünü ettiğim o böbrek var ya? O iş olmayacak.
- Tu sais ce que je t'ai dit sur le rein?
Ayrıca, onu daha da hasta edenin... iyileşmesi için kıçına sokulan bir parmaktansa... böbrek taşları olması daha olası değil mi?
N'est-il pas plus probable que la calamité l'ait rendu plus malade, plutôt qu'un pouce dans le cul pour essayer de le soulager?
Böbrek taşları sidik borusunu tıkamış.
Les calculs bloquent son urine.
Oksijensizlik, kronik böbrek yetmezliği ve asidoz olamaz.
Marché conclu. Elle ne souffre pas d'anorexie, d'insuffisance rénale chronique, d'acidose.
Böbrek faaliyetlerin düşüyor ve maalesef ameliyat etmezsek toplu bir organ iflası yaşayacaksın.
Votre foie s'affaiblit, et je crains que vos organes ne flanchent.
Geçen hafta yediği bir dayaktan sonra böbrek kanaması geçirmiş.
Elle fait une hémorragie.
Hipofiz bezim aşırı miktarda ACTH salgılıyor bu yüzden böbrek üstü bezlerim kan dolaşımıma bol miktarda kortizol salgılıyor.
Mon hypophyse produit trop d'ACTH, ce qui fait que mes glandes surrénales augmentent mon taux de cortisol sanguin.
- Böbrek sorunları kilo kaybına sebebiyet verebilir.
Le problème rénal peut conduire à une perte de poids. C-A-C...
Belki de genetik bir böbrek sorunudur.
C'est peut-être génétique.
Böbrek ve karaciğer kistleri iyi huylu.
Les kystes sont bénins.
Kan tahlili aynı zamanda böbrek fonksiyonlarında bozulma gösteriyor.
On a aussi une insuffisance rénale.
Bu kilo almasını ve böbrek sorunlarını da açıklar.
D'où le poids et les reins. Et les os.
Hipogonadizmi, karaciğer ve böbrek sorunları var ve biz evrende kortizon kullanmayan tek sporcuyu bulduk.
Hypogonadisme, reins et foie atteints. Et... On a mis la main sur le seul athlète au monde qui ne prend pas d'anabolisants.
- Biz de yeni böbrek takarız.
On le greffera.
Teorin Addison hastalığının böbrek sorunları haricindeki belirtilere uyması üzerine kurulu.
Selon vous, la maladie d'Addison explique tout, sauf les reins.
- Peki böbrek sorunlarına ne sebep oluyor?
- D'où vient le problème des reins?
Böbrek kabilesinde olabilir diye düşünüyorum.
Donc, mettez-le sur cette liste.
Böbrek...
Les reins.
- Ona bir böbrek bulacağız.
- Oui.
Böbrek nakli oldum.
- Ouais. On m'a fait une greffe de rein.
- Böbrek Vakfının başkanı.
- Quel type?
Böbrek yetmezliği, düşük sodyum.
Une défaillance rénale, des taux de sodium faibles.