English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ C ] / Cactus

Cactus Çeviri Fransızca

516 parallel translation
Seni... aptal, sefil kaktüs!
"Toi,... toi,... misérable, horrible cactus!"
Ferncliffe'lerin yanına plastik çiçekten başka şey uymaz.
À part un cactus!
Hayır Efendim! Burda o çift ayaklı kaktüsle oturup kulaklarından zambaklar filizlenene kadar sulayacağım onu.
Non, je resterai ici avec ce cactus à deux pattes et je l'imbiberai... d'eau jusqu'à ce qu'il ait des fleurs qui lui sortent des oreilles.
Ama kartalı bulduklarında, bir gölün ortasındaki bir kaktüsün üstünde tünüyormuş.
Mais cet aigle se trouvait sur un cactus juché sur un rocher, au beau milieu d'un lac.
Senle ben bir an önce kaktüs aramaya başlasak iyi olacak sanırım. Bulabilirsek tabii.
Toi et moi, on mâchera du cactus barrique... si on en trouve.
Kaktüslerde.
Du cactus barrique.
Kaktüslerden alabileceğim bütün suyu aldım. Artık bitti.
On a terminé le dernier cactus.
Bu yaşlı saguaro kaktüsüne çakılan taşlar üç yönü gösteriyor... ama sadece kuzeyi gösteren taşı izlersen... yukarıdaki kayalara oyulmuş işaretlere ulaşıyorsun.
Les pierres plantées dans ce vieux cactus indiquent trois directions, mais une seule indiquant le nord mène quelque part, à des signaux gravés sur un rocher là-haut.
İşte, kaktüs tabeladan 183 metre mesafedeki çıkıntı.
Voici la corniche. À 180 mètres de l'indicateur du cactus.
Son iki gündür bir nedenden çok sessizdin.
Ces jours-ci, j'aurais cru que tu t'étais assis sur un cactus.
Etrafta kaktüs kolay bulunuyor mu? Pek sayıImaz.
- Ça pousse sur les cactus?
Bu sersem hayvan daha hızlı gitmez mi?
Avance, sale mangeur de cactus!
Kaygan kumla ve arabanıza zarar veren taşlarla kaplıdır kaktüsler arasında kaçışan bıldırcınlar ve bir bulut misali kumrular yükselir.
Une mute à la terre instable, aux pierres meurtries. où les cailles se faufilent entre les cactus. Et les colombes s'élèvent vers de doux nuages.
Bu odada bir kaktüs olduğunu hatırlıyorum, saksının içindeydi.
Il y avait un cactus dans cette chambre.
Kaktüs.
Le cactus.
Eğer bu kaktüs de aynı mutasyona maruz kaldıysa bitki ve hayvan arasında bir benzerlik, bir birleşme olabilir.
Si le cactus mute aussi il pourrait y avoir une affinité, une union entre plante et animal.
"Kaktüs çiçeğine de bayılır"
Le cactus est sa fleur préférée
Atın üstüne koydu ve bu özengiye ayağını bastığında kendini kaktüslerin üzerine oturmuş bulur.
Il est pressé, enfourche son cheval et se retrouve assis sur des cactus.
Dikenli bir ağaca, kucağımda yılan balıklarıyla tırmanırım daha iyi.
Je préférerais polir un cactus dans un lac d'anguilles.
El Paso'da biri, çıplak olarak kaktüsün üzerine atlamıştı.
Un type que j'ai connu à El Paso s'est déshabillé et a sauté sur un cactus.
- Kaktüsler çiçek açmıştır.
- Le cactus est en fleurs.
Kaktüs çiçeklerini görmek istediğini söyledin.
Vous vouliez voir le cactus en fleurs!
Bugüne dek gördüğüm en güzel kaktüs gülü.
La plus belle fleur de cactus que j'aie vue!
Yüzün biraz daha renklenirse kaktüs gülünden güzel olacaksın.
Et ça te rend plus jolie que la fleur de cactus!
İşte kaktüs gülünüz.
Voilà, votre cactus est planté!
Hallie, Tom'un tabutuna kaktüs güllerini kim koydu?
Qui a mis ce cactus sur le cercueil de Tom?
Giysilerini çıkartıp, onu çıplak bıraktılar her yanına kaktüs sürdüler, derisi parçalanana kadar.
Ils l'ont déshabillée... et l'ont traînée dans les cactus jusqu'à ce que sa chair soit...
Şu kaktüsü dene.
Tire sur le cactus.
Belki de kaktüs suyundan yapılma şu pis Apaçi içkisinden içiyorlardır.
Plutôt du tord-boyaux... qu'ils font avec du jus de cactus.
Kaktüs diyarında görüşürüz.
À bientôt, au pays des cactus.
- Şu yaşlı, sıradan kaktüs mü? - Evet, Bayan Kate.
- Tu parles de ce pauvre cactus?
Bu vahşi Batı Kozaklarının sadece zehirli yılanları ve kaktüs bitkileri vardı.
Ces cosaques de western n'avaient que des serpents venimeux et des cactus.
Sizin de tıpkı şu kaktüs gibi dikenleriniz var.
Vous piquez autant que votre cactus!
Hafta sonunu istediğim gibi geçiremeyeceksem kaktüsüm ve ben istifa etmeye hazırız.
Si je ne peux plus le faire, nous démissionnons, moi et mon cactus!
Bir seferinde beni kaktüsüme benzetmiştiniz.
Docteur, un cactus n'a pas que des piquants.
Kaktüsümü almaya geldim.
Je suis venue chercher mon cactus.
Eğer bir kaktüse basarsan, bağırmamalısın, çünkü sen benim karımsın.
Si tu marches sur un cactus, souviens-toi que tu es ma femme.
Toz toprak ve kaktüse çok meraklıyımdır.
J'adore la poussière et les cactus.
Kaktüslerin arasında sürükleriz.
On les traîne dans les cactus.
Buralarda hiç kaktüs yok.
Pas le moindre cactus par ici.
Vücuduma kaktüs dikenleri batırdılar.
ils m'ont enfoncé des épines de cactus dans Ia peau!
Kocan kaktüslere bayılıyor.
Votre mari adore ce cactus.
Üzgünüm. Bu kaktüs çiçeği 12 den bir kuruş aşağı olmaz.
Désolée, mais vous n'aurez pas ce cactus pour un sou de moins.
Modelini şirin pembe kaktüsü içine koydurdum da ondan.
Je lui ai demandé de la rajouter à son cactus.
İzler en az üç, belki de dört insana işaret ediyor Bir Joshua ağacının tepesiyle ölene dek şişlenmiş.
D'après les traces, 3 ou 4 agresseurs, il a été poignardé avec des aiguilles de cactus.
Böylece çok uzun saguaro kaktüslerine erişeceksin. Onları da kaybetme. Zira gür çalılık hattı dediğim şey o.
Quand tu verras les cactus geants, perds-les pas de vue, c'est la ligne des larreas.
Saguaro kaktüsleri ve katran ruhu çalıları seni doğrudan gerçek dünyaya taşıyacak.
Les cactus et les creosotes te rameneront a la civilisation.
Bunlar salamura kaktüs üzümleri. - Kaktüs üzümleri mi?
Ce sont des baies de cactus confites.
- Evet.
Des baies de cactus?
Kaktüs gibi dikenleri olan bütünüyle gri bir el hakkında.
Quand ils l'ont trouvée elle était assise au volant et elle marmonnait quelque chose à propos d'une main toute grise avec des épines comme... comme un cactus.
- Kaktüsüm.
- Oui, mais pas vous. Mon cactus!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]