English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ C ] / Cent

Cent Çeviri Fransızca

7,455 parallel translation
Işığın, yani var olan en hızlı şeyin Dünya'dan bize ulaşması 100 bin yıl sürüyor.
Nous sommes à présent à cent mille années lumières de chez nous. Cela prendrait à la lumière, la chose la plus rapide qui soit, cent mille ans pour atteindre la Terre.
Eğer o kadar zaman önce Dünya'nın yüzeyinde olsaydınız Ay gözünüze şu ankinden yüz kat daha parlak görünürdü.
Si vous vous trouviez à la surface de cette ancienne Terre, la Lune semblerait cent fois plus brillante.
100 milyon yıldan daha uzun bir süre boyunca bizim atalarımız olan küçük memeliler ürkekçe ayak altından çekilirken, dinozorlar Dünya'nın efendileriydi. O göktaşı, bütün bunları değiştirdi.
Pendant plus de cent millions d'années, les dinosaures étaient les seigneurs de la Terre, pendant que nos ancêtres, petits mammifères, filaient, terrifiés, sous terre.
Yüzlerce yeni ceset kaldı başıma.
Pas me retrouver avec cent corps de plus!
Fiyatı 100.
C'est cent dollars.
Başka dere kalmadı. Tabii 100 ton ekipman harcayarak o tepeye bir maden kurmazsanız.
Il n'y a pas d'accès au ruisseau, à moins que vous ne vouliez transporter cent tonnes d'équipement et de charger la terre extraite des montagnes.
100 yıl önce, 1000 yıl önce, burada meydana gelen bir heyelanın dereyi buraya taşıdığını düşünsene.
Imagine, il y a cent ans, mille ans de cela, il y a eu un glissement de terrain, qui a enterré le ruisseau ici.
Benim teklifim bu ama toprağa kürek dahi vuracak olursan anlaşma biter. Arazin için sana 100 dolar veririm.
Voici ma proposition, et elle s'arrête au moment où ta pelle touche le sol, je te donnerai cent dollars pour ta concession.
Değeri 100 dolar.
Ça vaut cent dollars.
Son yüzdeye ulaşabilmem için sınırları zorlamam gerekiyor.
Pour atteindre ces derniers pour cent, je dois les forcer.
Hayvanların % 5'inin görme kabiliyeti yok ve 8.7 milyon tür var.
Cinq pour cent des animaux sont aveugles, et il y a 8,7 millions d'espèces.
En fazla 220. % 10'dan fazla indirme.
Deux cent vingt tout au plus. Jamais plus de 10 % ;
- 200 dolar?
- Cent cinquante.
- 100. 50 daha 150.
Cent dollars. Plus 50, ça fait 150.
Son kuruşumu da buraya gelmek için kullandım.
J'ai dépensé le dernier cent que j'avais pour venir ici.
1'den 100'e kadar sayı tutman gerekse, sen 1'den 3'e kadar bir sayı tutardın.
Sur une échelle de un à cent, tu viens de passer de un à trois.
Fiyatı 500 bin dolar, vergiler hariç.
Cinq cent mille dollars. Et ça n'incluait pas les taxes.
Sadece birkaç yüz dolar için.
Pour quelques billets de cent.
Gümrüklerde tüm nakliye konteynerlerinin sadece yüzde ikisini teftiş edecek adam var.
Les douanes n'ont d'effectifs que pour inspecter deux pour cent de tous les conteneurs.
Ve.. Kaynak yaptığında, bilirsin... koca bir köprüyü 100 yıl ayakta tutabilirsin. ya da bir gemiyi..
Quand tu soudes des pièces, et que ces pièces peuvent tenir un pont ou un bateau, tu sais, pendant genre cent ans.
Yani 120 kişiyle birlikteymiş, ve sabah 7'ye kadar da oradan ayrılmamış.
Il y a passé la nuit, avec cent vingt personnes. Il n'est pas parti avant sept heures du matin.
Eğer hırsız olsaydım ki böyle bir şeyi itiraf etmiyorum o programı yok etmeye zorlanmadan önce yüzlerce kez okumuş olurdum.
Si j'étais le voleur, ce que je n'avoue pas, j'aurais pu lire la liste cent fois avant de la détruire.
100 milyar galaksiden birinin dış kısmındaki sıradan bir yıldızın yörüngesindeki küçük bir gezegen üzerinde yaşayan gelişmiş bir primat ırkından ibaret olduğumuz çok açık.
Il est clair que nous ne sommes qu'une espèce avancée de primates sur une planète mineure, en orbite autour d'une étoile moyenne, dans le pourtour d'une galaxie parmi cent milliards de galaxies.
Tamamen doğal.
C'est cent pour cent naturel.
100 adım.
À cent pas.
250, artı yemek.
Deux cent cinquante, plus la nourriture.
450, yoksa unut.
Quatre cent cinquante, ou je m'en vais.
320, ama üç ay sonra 350.
Trois cent vingt, 350 après trois mois.
Yüzde 80 mi?
Quatre-vingts pour cent?
Polisiye ve aşk dolu 139 bölüm.
Cent trente-neuf épisodes de crimes et d'amour.
103! 103!
Cent trois!
- 500 milyonun altında.
Un peu moins que cinq cent millions.
- Öyle zaten, araştırmaya verdiğimiz her...
Oui. En effet. Pour chaque cent dollars qu'on distribue pour la recherche,
Seni kendini beğenmiş ibne sen hiç 100 yıl hapis cezası ile yüz yüze gelmedin.
Tu n'as jamais fait face à cent ans de prison, espèce de con.
Petrol çıkartarak yüz kez daha fazla para kazanabilirim, sen de öyle çiftlikte sana saygı duyan adamlar da.
Il y a cent fois plus d'argent à faire dans le forage du pétrole par moi, par vous et par les hommes du ranch qui se tournent vers vous.
Sen doğduktan 100 sene sonra bir savaş başladı.
Cent ans après votre naissance, une guerre éclata.
Yüz Henri Leclair'e bedelsin.
Vous valez mieux que cent H. Leclair.
Sokak fahişesi olmaktan iyidir.
Ben, c'est mieux qu'une pute à cent balles.
Düşeceğim
À cent à l'heure
Bu, yaklaşık yüz milyon yıl evvel dinozorların neslinin tükenmesinden hemen önceydi.
C'était il y a environ cent millions d'années, peu avant l'extinction des dinosaures.
Madagaskar'ın yağmur ormanlarının % 90'ının yok edildiği düşünüldüğünde bu güvenin keşfedilmiş olması daha da ilginç bir hal alıyor.
Le fait d'avoir découvert le sphinx de Morgan est encore plus incroyable étant donné que plus de 90 pour cent des forêts tropicales de Madagascar ont été détruites.
Şu anda bizden önce yaşamış olan herkesin ciğerlerinden geçmiş olan 100 milyon molekülü solumuş bulunuyoruz.
Nous avons respiré à peu près cent millions de molécules qui ont passé une fois dans les poumons des gens qui ont vécu avant nous.
Atomun maddesinin yüzde 99.9'u çekirdeğinde toplanmıştır.
Plus de 99,9 pour cent de la matière de tout atome est concentré dans le noyau de celui-ci.
Ancak tüm o ışık, patlamada açığa çıkan enerjinin yaklaşık olarak yalnızca yüzde biri kadardır.
Mais toute cette lumière ne représente qu'un pour cent de toute l'énergie libérée.
Buna Venüs'ün Dünya'ya göre Güneş'e % 30 daha yakın olmasının sebep olduğunu düşünebilirsiniz, ancak sebebi bu değil.
On pourrait croire que c'est parce que Vénus est 30 pour cent plus près du soleil, mais ce n'est pas la raison.
Bunun sonucu olarak, CO2 Dünya atmosferinde yalnızca eser miktarda gaz olarak kaldı. Üçyüzde bir oranında bile değil.
Ce qui ne laisse que des traces sous forme de gaz dans l'atmosphère terrestre, même pas trois centièmes d'un pour cent.
- 113 oy.
Cent treize votes.
- 250.
- Deux cent cinquante.
Borç aldığım her kuruşu inşaat ekipmanlarına harcadım ki o borcu geri ödeyebileyim, ailemin kalacak bir yeri olsun, çocuğuma yiyecek alabileyim.
J'ai investi chaque cent dans de l'équipement de construction. Pourquoi? Pour pouvoir gagner ma vie et rembourser ce prêt.
- % 10.
Dix pour cent.
- 103!
- Cent trois!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]