Claus Çeviri Fransızca
232 parallel translation
Santa Claus'un bize gelip, kalmasına memnun oluruz.
On adorerait avoir le père Noël avec nous!
Santa Claus ( Noel Baba ) birçok ülkede farklı isimle anılır.
Le Père Noël a des noms différents dans beaucoup de pays.
Klaus, düz devam et. Sol kanada ben geçeceğim.
Claus, va en avant, moi, je vais sur la gauche.
Ve, her Alman askeri birkaç gerçek Nazi'den biri olmadığından, Coburg kasabası, Albay Claus Graf Schenk von Stauffenberg'in özel anısına, Alman Wehrmacht Ordusu ve Alman isyanı için bir anıt yapmaya karar vermiştir.
Pour que le soldat allemand ne soit plus assimilé aux rares véritables nazis, la ville de Cobourg a décidé de rendre hommage à la Wehrmacht, à la résistance allemande et surtout, à la mémoire du colonel Klaus Grafschenk von Stauffenberg, en leur dédiant ce monument.
Noel baba Aziz Claus demek.
Father Christmas veut dire Père Noël.
Kendini Aziz Claus sanıyor.
Il se prend pour le Père Noël.
Claes, Arizona'dan.
C'est Claus, il appèle d'Arizona.
Çok iyi, Claes.
Génial, Claus.
- Claes oraya neden gitti?
- Qu'est-ce que Claus fout là-bas?
- Merhaba, Claus.
- Salut, Claus.
Bu Lars ve film enstitüsünden Claus.
Voici Lars, et voici Claus de l'Institut du Film.
Görevliler adamın 40'lı yaşlarda, ağır görünümlü olduğunu ve kurbanlarından birinin evinden çaldığı Santa Claus kıyafeti giydiğini belirttiler.
Les autorités confirment que le suspect est un homme fort de plus de 45 ans et il porterait un costume de père Noël volé au domicile d'une de ses victimes.
Rapor ettiğimiz gibi eski bir Santa Claus kıyafeti giyiyor,
Selon des témoignages, il porte un vieux costume de père Noël.
Nefesim kesilmeye başladığı zaman... Maria! ... kocam, Claus von Bulow,
Quand j'ai eu du mal à respirer, mon mari, Claus von Bulow, a fait ce que réclamait ma bonne.
Bu komanın ardından, onlar bu şüphelerini asla benimle paylaşmadılar. Ama gözleri hep Claus'un üstündeydi.
A dater de ce jour, sans me faire part de leurs soupçons, ils ont surveillé Claus de près.
Claus'un dolabında.... bir sürü buldular.
Ils en ont trouvé des tas, dans le placard de Claus.
Claus, net olarak sadece bir milyon dolara sahipti. Benden ise 14 milyon dolar miras olarak ona kalacaktı.
Claus, qui n'avait qu'un million de dollars, devait en hériter quatorze de moi.
Alexandra daha sonra, Claus'un kendisine benim vasiyetimin yasal bir analizini gösterdiği şeklinde ifade verdi.
Alexandra témoigna plus tard que Claus lui avait montré l'analyse de mon testament.
- Suçlu. Şimdi siz Claus von Bulow'un bu suçlamaları terse çevirme çabalarını izlemek üzeresiniz. Ya da jürinin kararından kurtulma çabalarını.
Vous allez voir comment Claus a tenté d'abroger, ou d'échapper à ce verdict.
Tamam. Claus neden yalan söyledi?
Pourquoi Claus aurait-il menti?
Bir dakika dur, Claus. Küçük bir sorunumuz var, tamam mı?
Attention, Claus, ce n'est pas si simple.
- Hadi, Claus. - İkimiz de ruhlarımızın muhafızıyız.
Nous sommes les gardiens de nos âmes, Alan.
Asıl tehlikeli hüküm Amerikan halkının, Claus'un suçlu olduğuna dair kesin olan hükmü.
Il y a plus dangereux : La certitude absolue des gens quant à sa culpabilité.
Evet, tamam. Yani birisi Claus'u savunmalı.
Quelqu'un doit défendre Claus.
O diyor ki Sunny, Claus'un reçetesine yazılmış Valium'u alıyordu.
Sunny prenait bien le valium de Claus.
Claus'a, Valium'u o tedarik ediyordu.
Elle donnait du valium à Claus.
Claus beni deliye mi çevirdi?
Claus m'a-t-il rendue folle?
Claus, şimdi hikayeyi senin ağzından duymak istiyorum.
Je suis prêt à entendre votre version.
Ve Ala'ya. Ve tabii ki, kimse Claus'u umursamıyor, Ona aşık olduğum zamanki halini...
Tout le monde se fiche de Claus... de ce qu'il était quand je l'ai aimé.
Claus ve ben ilk tanıştığımızda ben gösterişli ve genç Prens Alfred Eduard Friederich Vincenz Martin Maria von Auersberg ile evliydim.
Quand j'ai rencontré Claus, j'étais mariée au jeune prince Alfred Eduard Friedrich Vincenz Maria von Auersberg.
Ve bu yüzden... Ben de Claus ile ona sadakatsizlik yapıyordum.
Alors... je l'ai trompé avec Claus.
"Sunny von Bulow, Claus von Bulow'a karşı tamamen savunmasız durumda mı"?
"Sunny von Bulow était à la merci " de Claus von Bulow. " Indiscutable.
Burada Claus'un zararına hiçbir şey yok, fakat eyalet yapmak zorunda....
Le reste a nui à Claus...
Çünkü herhangi bir zamanda, her adam karısı tarafından deliye çevriliyor ve o adam kalbinde tam olarak Claus'un suçlandığı şeyi yapmak istiyor.
Il arrive à tout homme d'être rendu fou par sa femme et, au fond de lui, de souhaiter ce dont Claus est accusé.
Eğer Claus iğneyi yaptıysa, şırıngayı bir yerlere atması gerekirdi, değil mi?
Si Claus avait fait la piqûre, il aurait jeté la seringue.
- Claus garip bir adam, fakat aptal değil.
Claus est bizarre, mais pas idiot. Il est arrogant.
Tamam, Claus, boktan palavrayı kes. 20 Aralık, 1980.
Arrêtez le baratin. 20 décembre 1980.
Artık Claus'un masum olduğunu biliyorum. Kararımız şu şekilde :
Maintenant, je crois à l'innocence de Claus.
Savunmamızı direkt olarak açıkça Claus'un masum olduğu üzerine kuracağız.
Nous allons fonder l'appel, directement et formellement, sur l'innocence de Claus.
Onun, belirlenen stratejinin bir parçası olmadan önceki ilk tepkisi siyah çantadaki şeylerin Sunny'e ait olduğu yönündeydi, Claus'a değil...
Sa réaction sur l'instant, pas dans la stratégie juridique, est que les médicaments sont à Sunny.
Klaus, haydi!
Claus, allez!
Santa Claus.
- Le père Noël.
Claus von Bulow.
Claus von Bulow.
Bence bu iş tamamen kokuyor. Bence Claus von Bulow kokuyor.
Claus von Bulow est dégueulasse.
İyi geceler, Claus.
Bonne nuit, Claus.
Fakat Claus nedendir bilinmez farklıydı.
Claus était différent.
Claus bir günah keçisi.
Claus comme bouc émissaire...
Claus, çabuk gel.
Vite, maman est malade.
Şimdi Claus ile konuşmam lazım.
Je dois parler avec Claus.
Şimdi Claus'un konuşmak için zamanı var herhalde.
Enfin, si Claus a le temps de parler.
Sayın hakim, Claus von Bulow'u sevmiyor olabilirsiniz.
Peut-être n'aimez-vous pas Claus von Bulow.