Coker Çeviri Fransızca
442 parallel translation
Tanrı'ya şükür, Bay Coker!
Dieu merci M.Coker!
- Ama siz Bay Cooker değilsiniz.
- Mais vous n'êtes pas M.Coker.
- Bay Coker, bu Bay Mason ve Susan.
M.Coker, voici M.Mason et Susan.
- Bayan Coker, bu Bay Mason ve Susan.
- Mme Coker, M.Mason et Susan.
Coker?
Coker?
Bettina, Coker ve diğerleri öldüler.
Bettina, Coker et tous les autres morts.
Şehre ölüm çöker!
La mort plane sur la Ville!
Gece bir perde gibi çöker.
La nuit tombe comme un rideau
O kuşu yakalarsak bütün tezgah çöker.
Si on le coince, tout s'écroulera.
Sincaplar önümde diz çöker
L'écureuil me ferait La révérence a': Moi.
Richard birden suya battı, dalış değil de fokların yaptığı gibi, suyun içine çöker gibi.
Puis Richard est allé sous l'eau, comme les phoques... en se laissant glisser.
Fazla uzatma, yoksa yönetmen ensene çöker.
Vite, ou le directeur va crier.
Ya Dagon'un önünde diz çöker ya onun önünde ölür.
Il s'agenouillera devant Dagon ou il mourra devant lui.
Bu haliyle bir taş oynasa tavan dahil her şey çöker.
Si l'un d'eux part, le reste suivra, ainsi que le toit
Yaban mersinli kek yapmak için iyi aşçı olmak lazım, Yoksa yaban mersini kekin dibine çöker.
Il faut être bonne cuisinière pour faire des muffins aux bleuets... sans que les bleuets restent au fond.
Çok geçmeden, taban sallanır ve sonra da tavan çöker.
Très vite, le piédestal chancelle puis bascule.
Aş ve iş bulmak isteyen, büyük itlerin önünde diz çöker.
Faut ramper devant les riches pour avoir du boulot!
Diz çöker misiniz lütfen?
Agenouillez-vous!
Tüm tavan başımıza çöker.
Le toit s'écroulerait sur nous.
Biri Inuk'un kafasını duvara çarptığında duvar çöker.
Quand Inuk cogne quelqu'un contre le mur de glace, c'est la glace qui tombe.
Sam bazıları erken çöker.
On peut vieillir sans devenir lâche.
Bu doğruysa, nevroza dair cinsel teorim çöker.
En ce cas, ma théorie sexuelle de la névrose s'écroulerait.
Arkadaşına bir şey söylersin, o da arkadaşına söyler ve imparatorluk çöker.
Vous dites une chose à un ami, l'ami le répète et l'empire s'écroule.
Yerlere çöker, ayaklarını öperdim.
Je me jetterais à terre et lui baiserais les pieds.
Haydi, Coker!
Viens Coker!
45 yaşında bir erkek kendini hala genç sayabilir aşık olma çağına gelen çocukları olduğunu fark edene kadar. Sonra tüm yaşlılığı bir hamlede üstüne çöker.
A quarante-cinq ans, on peut se croire encore jeune... mais quand on s'aperçoit qu'on a des enfants en âge d'aimer... alors la vieillesse arrive tout d'un coup.
Bırakırsan herkes gider. Duvarlar çöker. Yağmur tuğlaları eritir.
Vous partez, ils rentrent chez eux, les murs s'écroulent, la pluie dissout les briques, le vent soulève la poussière.
- Evet, herkes küvetin etrafında dizlerinin üstüne çöker ve elma yakalamaya çalışırdı
Ah oui, on s'agenouille tous et on attrape les pommes avec la bouche.
- Karanlık çöker çökmez, efendim.
- À la nuit tombée.
Beni sokakta görseniz, önümde diz çöker miydiniz?
Si vous me voyiez dans la rue, vous jetteriez-vous à mes pieds?
Yoksa hepsi çöker.
Soyez un roc. Sinon tout s'écroulera.
Bizim Luke düşmez, şu hücre dağılır çöker.
C'est pas demain que mon Luke craquera!
Yakında karanlık çöker.
Il va faire nuit.
Kişisel dikkatim olmasa, Koestler İmparatorlıuğu bir gecede çöker.
Oui, sa ressemblance frappante avec votre défunt mari. Il est mort de quoi?
Karanlık çöker çökmez... buraya geleceklerdir.
Ils viendront dès qu'il fera nuit.
Sis çöker ve hayat felç olurdu... ve bu zamanda koca bir memleketi telefonla fethedebilirsin... tabii eğer telefona cevap verecek birisini bulabilirsen.
Chaque année, la vie s'arrête, un envahisseur pourrait prendre le pays par téléphone s'il obtenait la communication.
Sonradan su, Kalahari kumlarına çöker ve yağmur gelene dek, 9 ay veya daha fazla süren korkunç bir bekleyiş başlar.
Bientôt l'eau disparaîtra dans le sable du Kalahari... et il faudra attendre neuf longs mois ou plus... avant que la pluie revienne.
Eğer nakit ödeme yaparsa, herşey çöker.
Si elle touche son pécule, tout se casse la gueule.
Muhteşem mekanizmamıza rağmen motor iletilerin bu devamlı akışı olmasaydı çöker giderdik tıpkı bir tutam brokoli gibi.
En dépit de notre magnifique mécanique, sans ce flux continu d'impulsions motrices, nous nous écroulerions comme un tas de brocolis.
Gecenin karanlığı yakında çöker.
" La nuit sera bientôt là.
Muhtemelen öğle yemeğinde çöker.
Ça va s'effondrer d'ici midi.
Öğlen çöker mi sizce, Bay Stubbs?
Croyez-vous que ça va s'effondrer?
- Çatı asfalt kaplı, çöker.
Il passerait à travers.
Çoğu insan çöker.
La plupart des gens s'affalent.
Ben olmadan bu stüdyo çöker.
Ce studio va disparaître, sans moi.
Eğer giderse hepsi çöker.
Si ça tombe, tout part avec.
Gün doğar, gece çöker
Oui, parfois le ciel
Bu aşamaya gelince bütün sindirim sistemi çöker ve ardından kontrol dışı gaz çıkarma başlar.
Le système digestif tombe en morceaux.
Herkes ara sıra çöker.
Il faut sans doute craquer de temps en temps.
Yaşlı çamlar böyle çöker, erirmiş, içleri boş.
Les vieux pins s'écroulent ainsi, rongés, vidés.
Ama birkaç hafta sonra su, Kalahari kumunun dibine çöker.
Mais après quelques semaines, l'eau disparaît dans le sable.