Consent Çeviri Fransızca
100 parallel translation
Bay Oliver Jordan kabul ediyor, gelebilirler.
M. Oliver Jordan consent.
Askeri tanıklar, mesleki gizliliklerinin ihlal edilmemesi şartıyla mahkemeye çağrılacaklardır.
La Cour consent à faire déposer les militaires à condition que la défense ne viole pas leur secret professionnel.
Bayan Lester, Dük Hazretleri Rendleshire Alayında Yüzbaşı Ray Cronin'in Birmingham'lı Myra Lester ile evlenmesine rıza göstermiştir.
Sa grâce consent au mariage du Capitaine Roy Cronin avec Mlle Myra Lester...
"Majestelerinin ordularının çekilmesine evet diyorsa,"
" de nos peuples et si Elle consent à retirer ses troupes,
Tabii o da kabul ederse.
Si du moins il y consent.
- Evet diyor.
- Il consent.
- Evet diyor.
- Elle consent.
Seninle evlenecek.
Guttieré consent.
Sessizce onaylıyorsun demek?
Qui ne dit mot consent?
Bu fırını yakabilirsem, bisküvi yapabilirim.
Si ce four consent à chauffer, nous aurons des gâteaux.
Maalesef... bu meselede masumiyeti ayağımıza dolanacak. Mesele şu : Boşanmadan karını değiştiremezsin.
Malheureusement, son innocence est enchevêtrée au fait qu'on ne peut changer de femme sans obtenir l'annulation, et qu'on ne peut l'obtenir que si le pape y consent.
Yani, "sessizlik, kabul etmek demektir."
La maxime de la loi est : "Qui ne dit mot consent."
Amcan evlenmemizi kabul etti.
Votre oncle consent à notre union.
Patron Tetsugoro sizin iğrenç oyunlarınıza katlanacak.
Dans sa grande bonté, le Parrain consent à vous regarder jouer.
Başkan İsrail Başbakanı... Golda Meir'le görüştükten sonra... New York ve Los Angeles'ın Birleşmiş Milletler'e... geri dönmesine dayanarak İsraile daha çok asker... ve donanım göndermeye karar verdi.
Le président, après sa conférence... avec le Premier ministre, Golda Meir... consent d'envoyer plus d'armes en Israël... si New York City et Los Angeles reviennent... au territoire américain.
Kumandanımız Hashimoto'nun özel bir isteği vardır Ne istiyormuşlar ki?
Notre chef consent à épargner vos misérables vies.
Herkesin belirtildiği sırayla peş peşe bana gelmelerini istiyorum, tabii prenses hariç, büyük bir hanım olması ve yaşından ötürü, onunla kendim gidip konuşurum.
Dites aux voyageurs de venir ici un à un dans l'ordre indiqué sauf la princesse, une grande dame et encore plus âgée qu'elle consent à le paraître.
Bir saate kadar burada olacak, bu gece resminizi çekebiliriz.
II consent á venir faire Ies photos cette nuit.
Sen daha çocuksun, Quin de seni öyle görüyor.
Tu n'es qu'un gamin. Quin consent à te considérer comme tel.
Tabii o da ister ve doktor izin verirse.
Si le docteur y consent.
Benden boşanacakmış.
Il consent au divorce.
Sana yardım etmek isterdim... ama sana bir kredi daha açarsam, ödemeleri nasıl yapacaksın?
J'aimerais bien t'aider, mais si on te consent un autre prêt, comment vas-tu le rembourser?
- Yani yeni sendika onu...
- Si le syndicat légal y consent.
Kız kardeşim Julia Morkan, ısrarlarıma dayanamadı. Şimdi sizlere konser verdiği günlerde en çok istek alan parçalarından birini okuyacak.
Cédant à d'instantes prières, ma sœur consent à nous interpréter une chanson.
Mahkeme şimdi bu şartı dinleyecek.
La cour consent à entendre vos réserves.
Sessiz kalan kişi rıza göstermiş demektir.
Qui ne dit mot, consent.
- Eğer isterse. - Kendisi bilir.
- Si elle y consent.
Sansürle olan mücadelesi onu'azimli bakireler'hakkındaki komedi filmi "The Moon Is Blue" dan Washington'daki siyasi yozlaşmayı yansıtan, hatta eşcinsel barları gösterdiği "Advise Consent" e yöneltti.
Sa croisade contre la censure l'a fait passer de La Lune était bleue, une comédie sur les vierges professionnelles, à Tempête à Washington, un film sur la corruption politique, qui montre même des bars gays.
Tabii eğer güzel kuzenim bana izin vermeye razı olurlarsa.
Si ma chère cousine consent à me libérer?
Dokunulmazlık karşılığında konuşmayı kabul etti.
Il consent à parler.
Bankam kredi verir ve evler yapılır.
Ma banque consent des prêts pour bâtir des logements.
Anlaşma maddelerine uyulmaması durumunda Mösyö de Montalieri'nin gelecekteki karısına vereceği 2000 frank meblağın da sonlanmasına neden olacaktır. "
La rupture dudit contrat mettrait fin au versement des 2000 livres de rente... que le sieur de Montalieri consent a sa future epouse.
Arzum değil, yoksulluğum kabul ediyor.
Ma pauvreté consent mais non ma volonté.
Genç bir bayanla tanışıyor, onun kalbini kazanıyor, kız nişanlanmayı kabul ediyor!
Il rencontre une jeune femme à un abreuvoir gagne son affection elle consent à un engagement
I assumed since you knew of our telepathic abilities... l-I never would have dreamed of making a connection without your consent.
Vous savez ce qu'est la télépathie. Je pensais... Je n'établirais jamais une connexion sans votre assentiment.
Ben orijinal bir "üstün ırk" ım saf Ari.
Qui ne dit mot consent. Je suis une "race supérieure", un pure aryen.
Chomsky'nin Üretim Anlaşması'ndan daha iyidir.
Plus que Manufacturing Consent de Chomsky?
Terapi Komitesi yeni bir bilardo masası alınması konusunda görüş birliğine vardı.
Le comité de thérapie consent à nous acheter une table de billard.
- Arzum değil, yoksulluğum razı oluyor.
- Ma pauvreté consent, non ma volonté.
Örnek olarak, lider olacağı için fedakarlıkta bulunur. Korku ya da kendine acımaktan değil.
Les sacrifices qu'il consent parce qu " il commande par l'exemple, pas par la peur, ni l'apitoiement.
Doyle kutsanmaya karar verdi. Razı geldi.
Doyle consent à ce mariage.
Sözünü dinlemezse... kafasına bir kurşun sık.
S'il ne consent pas à agir... tire-lui vite une balle dans la tête. C'est mon enfant.
Moya izin veriyor.
Moya consent.
Müvekkiline söyle, anlaşmayı kabul etmezse, en az 15 yıl yatar.
Si votre client ne consent pas au marché, il fera 15 ans.
Müvekkilim ilgisini kabul etti gizlilik koşuluyla, hemen şimdi müvekkilinize 50,000 dolar artı masrafları ödemeyi kabul ediyoruz.
Mon client reconnaît avoir eu le béguin... et si l'affaire n'est pas ébruitée, il consent... à donner tout de suite 50 000 $ à votre client, plus les frais.
Şüpheli konusunda, polis sadece soruşturmayı genişlettiğini Steve Anderson'ın şirketinde çalışanları da araştırdığını söyledi.
Tout ce que la police consent à dire, c'est que l'enquête porte également sur les employés de Steve Anderson,
- Eğer evet derse.
Oui, si elle consent.
Anlamı, "sükut ikrardan gelir".
Ça veut dire : "Celui qui ne dit mot consent."
Çünkü Lex, ya baban gerçeği söyleyecek ya da bir evlat yitirmenin acısını kendisi hissedecek.
Soit Lionel consent à dire la vérité... soit il risque de connaître aussi le malheur de perdre son enfant.
Teğmen, bizim Gökyüzünün Kraliçesini röntgene razı et.
Lieutenant, voyez si la reine du ciel consent à une radio.
"Kalpler kabul ettiklerinde."
Dieu consent.