Crash Çeviri Fransızca
1,458 parallel translation
Söylediklerine göre arama-kurtarma için harekete geçilmiş, kazadan birilerinin kurtulması imkânsız gibiydi.
Ils m'ont dit avoir aussi commencé à chercher les rescapés. Et qu'il était impossible pour quiconque de survivre à un tel crash.
Hey, sen düşen bir helikopter duydun mu? ya da kayıp bir meteoroloji uçağı?
Hé, tu saurais pas quelque chose sur un crash d'hélico, ou un avion météo disparu?
96'da burada uçak kazası oldu.
Il y a eu un crash ici en 1996.
Kazayı nasıl bilmiyor olabilirsin bizi nasıl bilmiyorsun?
Comment ça se fait que tu n'étais pas au courant à propos du crash, à propos de nous?
Bir uçak kazasıydı.
C'était un crash aérien.
Sana kaza deney mankeni gibi görünmedi mi?
Tu n'as pas trouvé qu'elle ressemblait un peu à un crash test dummy?
Bir uçak kazasının ortasındayım.
J'étais en plein crash.
Ölüm nedeni kazada meydana gelen iç kanama.
La cause de la mort est le traumatisme dû au crash.
Los Angeles metro kazasındaki adam gibi. Kendi kanıyla karısına "seni seviyorum" yazmıştı.
Comme le gars dans le crash du L.A. Metrorail.
Yangın ve enkaz yüzünden yollar kapandığı için, ölümcül gecikmelerden kaçınmak için kaza mahalinin iki sokak...
Le feu et les débris ont provoqué la fermeture de certaines routes, un centre de triage a été installé au lycée de Dakota, à deux blocs du lieu du crash
Eminim benim o kazada ölmüş olmamı diliyorsundur, ha, bebeğim?
Je parie que t'espérais que je sois morte dans ce crash, hein bébé?
İnsanlar, bir uçak kazasından canlı çıkmışlarsa davranışlarında çok keskin değişiklikler görülebilir.
Des personnes peuvent avoir un changement radical si elles survivent à un crash.
Ne demek istiyorsun? - Ne, düşmüş müdür?
- Un crash, par exemple?
Süper kahraman gibi davranın. Hyundai fabrikasındaki denekler gibi değil.
Je veux des super héros, pas deux mannequins pour crash-test, pour les usines Hyundai.
- Uçak kazası.
- Crash aérien.
Kafan sallayıp söylersem belki yere düşmesiyle ilgisi olmasın sakın?
Je dirais que ça peut-être quelque chose à voir avec le crash? !
Düşüş bütün sistemlere hasar vermiş muhtemelen.
Le crash a probablement endommagé la plupart des systèmes.
Enkâzdan iki yıl sonra da benim oğlumu aldı.
Deux ans après le crash, il a pris mon propre fils.
Kazadan hemen sonra olan ölümlerden sorumlu olabileceğini hiç düşünebiliyor musunuz?
Pensez-vous vraiment qu'elle puisse être tenue responsable de ce qui s'est passé après le crash?
Ama... enkâzdan biraz uzakta, baygın hâlde yatan genç dişiyi bulduğumda,
Mais quand j'ai trouvé cette jeune femelle étendue là, inconsciente, à distance du crash.
Ben başka bir Wraith'in daha kazadan kurtulduğuna inanıyorum.
Je pense qu'un autre Wraith a survécu au crash.
Amanda'nın kazadan sonra ilk uçuşu.
C'est le premier vol d'Amanda depuis le crash.
Wall street çöküşü Küba füze krizi... ve hatta Orson Welles'in 1938 dünya savaşı yayını!
Le crash de wall Street, la crise des missiles cubain, même l'émission radio d'orson welles sur la guerre des mondes en 38.
Bunun nedeni, bir uçak kazasında, en fazla hasarın genellikle, bir ticari uçağın burun kısmında ortaya çıkmasıdır.
Voici ce qui arrive habituellement au nez d'un avion de ligne lors d'un crash.
O şey her ne idiyse, çarpmanın ardından havada bulunan iki uçakla bir ilişkisi olmalıydı.
Quoi que cela ait été, cela a peut-être un rapport avec deux avions qui se trouvaient dans les environs après le crash.
Kayıtta, çarpmadan 9 saniye sonra olan, ikinci bir patlama işitilebiliyor.
On peut entendre une seconde explosion 9 secondes après le crash.
- -sanki bir çarpma sesi çıkardı- -
"... On aurait dit un crash... "
Nijerya uçağının düştüğü bölgede, herhangi birinin hayatta kaldığına ilişkin hiçbir işaret yok.
"... Aucun signe de survivant sur le site du crash de l'avion Nigérien "
Kaza bölgesinden gelen ilk görüntüler, çukurun büyüklüğünün, Boeing 737'nin girdiği küçük çukurdan çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
"Les premières images du crash montrent un large cratère là où le Boeing 737 s'est brisé en petites pièces."
FBI, şu ana kadar, patlamadan zarar görmeden, cebinden dışarıya fırlayıp, aşağıya Manhattan sokaklarına düşen, Satam al-Suqami'nin pasaportunu bulduğunu iddia ediyor.
Pourtant, le FBI annonce avoir retrouvé le passeport de Satam al-Suqami, qui réussit l'exploit de s'extraire de sa poche, passer à travers la boule de feu du crash, pour finir dans une rue de Manhattan.
Bir yolcu uçağında patlama olmuş.
Crash d'un jet commercial suite à explosion. Peut-être une attaque.
Bugün erken saatlerde FBI, Washington Çevre Yolu'ndaki uçak kazasının nedeninin bomba olduğunu doğruladı.
Dans la journée, le FBI a confirmé que le crash à Washington résulte d'un attentat à la bombe.
113 sefer sayılı uçağa bomba yerleştiren terörist grupla ilgili soruşturma istihbarat birimlerinin belirlediği bir isimle yeni bir boyut kazandı.
Nouveau développement dans la traque du groupe terroriste responsable du crash du vol 113 avec la diffusion par des sources dans le Renseignement d'informations sur leur principal suspect.
Tırgızistan militanlarıyla bağlantısı olan bir bombacı tarafından havaya uçurulan bir uçak.
Un crash d'avion causé par un kamikaze lié - à des militants tyrgyzes.
Bir kaza veya ona benzer bir şey olmuş olmalı.
Il a dû y avoir un crash ou quelque chose du genre.
Tekrar yere çakılmak istemiyorum.
Encore un crash!
Bu olay, 180 uçuş numaralı uçağın düşmesinden bir yıl sonra oldu.
Regarde. Un an après le crash du vol 180. Regarde le panneau.
Daha hızlı giderim ve motorlar durur... Sonunda feci şekilde yere çakılırız.
J'envoie les gaz et les réacteurs se grippent et on fait un superbe crash dans l'océan Pacifique.
Zafer anında göle düştü. - Hayır.
Un crash en plein triomphe.
Adı nedir bunun, sadme başlığı mı?
Qu'est-ce que vous appelez un casque anti-crash?
Crash, Eddie, etrafı gözleyin.
Crash, Eddie, au rapport!
- Crash, iyi misin?
Crash, ça va?
Crash, mamuta neden böyle düşündüğünü sor.
Crash, demande-lui pourquoi il pensait ça.
- Hoşça kal, Crash.
- Adieu, Crash.
- Crash, sana yatmadan önce içme demiştim.
Tu dois pas boire avant de te coucher.
Aslında şu an hem Başkanın hem de eşinin kaza sırasında helikopterde olmadığını teyit edebiliriz.
Nous pouvons désormais confirmer que ni le Président, ni la première dame, n'étaient à bord au moment du crash.
Olay sırasında yürüyüş yapmakta olan iki görgü tanığı, helikopterin düşmeden önce kuyruk kısmında alev ve duman gördüklerini söyledi.
Deux randonneurs témoins du crash ont observé une traînée de fumée juste avant que l'hélicoptère ne tombe.
Kaynaklar, araçta sadece uçuş görevlileri ile Gizli Servis personelinin bulunduğunu ve düşme sırasında hepsinin öldüğünü söylüyor.
Certaines sources parlent de personnels militaires ou des services secrets à bord, tous ont été tués dans le crash.
Bu onun hayaliydi.
3 jours après le crash de son avion, il a reçu une lettre de la NASA.
Crash, ne yaparsan yap, beni terk etme.
Va pas vers la lumière!
- Crash, beni bırakma.
Ne me laisse pas!