Creature Çeviri Fransızca
4,227 parallel translation
Sen hastalıktan doğan kindar bir yaratıksın. Sen haset, arzu ve şeytanlık besliyorsun.
Tu es une petite creature difforme et malveillante, pleine d'envie, de luxure et de fourberie.
! Canavar!
L'abominable créature!
Gustave, söz gelimi, sizin... ürününüz.
Gustave, votre... créature.
Ama çölün bu güzel yaratığı, masum bir iguanayı öldürmek...
Mais tuer un iguane innocent, cette magnifique créature du désert...
Evet, onların sahibi olan yaratık da 300 yıl önce öldü.
Oui, et la créature à qui il appartenait est morte il y a trois cents ans.
Zavallı hayvan baca deliğinden gelmiş.
La pauvre créature est passée par un conduit.
Bana sorarsanız Yoldaş Kaptan, bu yaratık Batı'nın bir silahı.
À mon avis, Camarade Capitaine, cette créature est une arme de l'Ouest.
Eğer Doktor haklıysa,... dünyanın sonu ve bu yaratık arasında sadece biz duruyoruz.
Si le Docteur a raison, nous sommes tout ce qui se tient entre cette créature et la destruction du monde.
Saygıyla hanımefendi ancak yaratıkları avlamamız gerekiyor.
Avec tout mon respect, M'dame, nous devrions chasser la créature.
Simeon öldü ama onu ele geçiren yaratık yaşadı.
Simeon est mort, mais la créature qui le possède continue de vivre.
Bu pisliğin yerini bize söyleyen ile aynı bağlantı mı?
La même source qui vous a rapporté l'emplacement de cette pauvre créature?
- Dinle. Bence bu yaratık kıçından çıktı ve iş arkadaşına saldırdı.
Écoutez, je pense que c'est cette même créature qui est sortie de votre anus et a attaqué votre collègue.
Biri seni köşeye sıkıştırdığında bu yaratık ortaya çıkıp o kişiye saldırıyor.
Quand une personne vous pousse à bout, la créature sort et attaque cette personne.
Bu yaratık senin ruhunun karanlık bölgesinin fiziksel bir göstergesi.
Cette créature est une manifestation physique de votre côté obscur.
- Kıçımda yaşayan bir yaratık.
C'est une créature qui vit dans mes fesses. - Quoi?
Bu yaratık ve dünyanın sonu arasında sadece biz duruyoruz.
On est le dernier rempart entre cette créature et la fin du monde.
Bu bölgede ilgi çekmeye başlayan Kocaayak tipi bir yaratık son zamanlarda sık sık ortaya çıkıyor.
Il y a eu une série d'observations récentes qui amène à croire qu'ici se trouve une créature du genre de Bigfoot. Mais attendez, il ya mieux.
Lanet olsun!
[LA CRÉATURE GROGNE, APPROCHE] Oh mon Dieu!
Hem, Chavo yaratığın dilinden anlıyor.
En plus, Chavo saura parler la langue de la créature.
İlk çocuğum, Denizyıldızı. Ona nazik ve şık deniz yaratığının adını verdim.
Mon premier né, Starfish, nommé d'après la gracieuce et élégante créature marine.
Ve sonra zarif, ahşap yaratığımı geri sürünce...
Et ensuite, alors que je ramenais mon élégante créature des bois,
Burada olan şeylere ve senin Carmichael'in maşası olman... hakkında söylediğimiz şeylere rağmen Mahkemenin bizimle aynı fikirde olacağından emin olamayız. Onu buradan götür.
Malgré ce qui s'est passé et même en affirmant que tu étais la créature de Carmichael, la Cour risque de ne pas suivre.
Önce yaratık, sonra anomali.
La créature d'abord. L'anomalie en second.
Masum bir hayvanı işkence çekmesi için alıkoyduğundan dolayı sana teşekkür mü edelim?
Vous attendez notre gratitude pour avoir condamné une innocente créature à la torture?
Raporunda söylediğine göre, Mr. Cross ve ekibi yaratığı ormanda sürükleyerek anomaliye götürmüşler.
Selon votre rapport, M. Cross et son équipe ont traîné la créature à travers la forêt jusqu'à l'anomalie.
Cross'un baş teknoloji danışmanı bir yaratık tarafından sokuldu.
La technologie de Cross a été attaquée par une créature.
İçeri giriyoruz, yaratığı buluyoruz, zehri alıyoruz ve dışarı çıkıyoruz.
On entre, on trouve la créature, on prend le venin et on sort.
Yaratığı bulmak artık daha zor oldu.
La créature vient de devenir bien plus difficile à trouver.
Yaratığı yükleyin!
On embarque la créature.
Benim uzman olarak fikrim, dozun, yaratığın boyutlarına ve metabolizmasına göre uygun olduğudur.
Dans mon avis d'expert la dose étais appropriée pour la taille et le métabolisme de cette créature.
- Ne benzersiz ve harikulâde bir yaratık.
Créature unique et merveilleuse.
Her neyse, bir gün, Kitsune denilen kötü bir yaratık onu kaçırmış ve bir mağaraya kapatmış...
N'importe, une fois, cette créature démoniaque, une Kitsune l'a kidnappée et l'a enfermée dans une grotte...
Ölü bir varlığın başka bir ölüyü doğuruşu.
Une créature morte donnant naissance à une autre.
Bir doğabilimci, tam da yeni hâline dönüşmek için çırpınmakta olan nadir bir yaratığın kozasına rast gelir.
Un jour un naturaliste est venu voir le cocon de cette rare créature, alors qu'il se battais pour émerger dans sa nouvelle forme.
Betimlediği yaratık bana da olası görünmedi.
La créature qu'il décrit ne me semble pas probable, non plus.
İlk olarak o bir insan değil.
- A, c'est pas un gars mais une créature.
Bunun yaşamının senin ellerinde olan bir canlı olduğunu anlıyor musun?
Tu comprends que c'est une créature vivante dont lentière existence repose sur toi?
Güçlü ve muhteşem bir yaratık!
Une créature forte et magnifique.
Arkada, Lucifer'ın yumurtası!
Arrière, créature de Lucifer.
Sence Loch Ness yaratığın ismi mi yani?
Tu penses que Loch Ness est le nom de la vraie créature?
Kanan görmeden bu yaratığı bulup götürmemiz gerek.
Nous devons trouver cette créature et la sortir d'ici avant que Kanan la voit.
Yaratığın etrafı çevrili ama çıkmak isterse pek işe yaramaz tabii.
La créature est enfermé, bien que cela ne compte pas vraiment, si elle décide de partir.
Mükemmel, özel bir insan olmadığına değersiz olduğuna inandırıyorlar ve bunu kendi korkuları ve açgözlülükleri yüzünden yapıyorlar.
- Non. Te faire honte en te faisant croire que tu es moins que la belle, spéciale créature que tu es, et ils le font de leur propre peur et culpabilité.
Bilgiler gösteriyor ki Güve Adam, on ayak kanat genişliği ve kırmızı gözleri olan uçan bir yaratık.
On dit que l'homme-papillon est une créature volante de 3 mètres de long et aux yeux rouges.
Böyle bir film vardı... Evrim geçirmiş bir yaratığın salyası olduğunu söyleyebilirim.
Dans un film, ce serait la bave de la créature qui s'est métamorphosée.
Doğru, zavallı mikrosefalik.
Oh, oui, cette pauvre créature microcéphale.
Tepetaklak olmuş bir yaratığım ben Frank.
Je suis une créature sens dessus dessous, Frank.
Sen nefis bir tepetaklak olmuş yaratıksın.
Vous êtes une charmante créature.
Gecenin yaratığı, yaklaşma!
Recule, créature de la nuit!
Kardeşliğin yönetimindeki yüz elli günden sonra devrimcilerin taleplerini yerine getireceğine söz veren Muhammed Mursi Kardeşlik Lideri'nin isteklerine boyun eğiyordu.
Deux ans après le début de la révolution, Morsi s'octroie les pleins pouvoirs. Les tensions grandissent entre les frères musulmans et les révolutionnaires. Cette étrange créature
Aslında biraz ileri gidip, bir çapraz-türün yaşadığına dair kanıtım olduğunu söyleyebilirim
En fait, j'irai même plus loin en disant que j'ai la preuve qu'une créature inter-espèces existe.