Cruel Çeviri Fransızca
2,409 parallel translation
Sen acımasız bir adamsın, Ari Gold.
Tu es un homme cruel, Ari gold.
Acımasız Makonian Krallığının karanlık günlerinde teslim olmayı reddeden özgürlük savaşçılarından oluşan zayıf isyan güçleri lidersiz kalmış ve bir batağa girmişti.
{ \ pos ( 192,230 ) } Durant les plus sombres heures du cruel empire Markonien, { \ pos ( 192,230 ) } alors que toute rebellion était réprimée, { \ pos ( 192,230 ) } de loqueteux combattants de la liberté
O hasta herif, 17 yaşında bir kıza 3 saat boyunca tecavüz ve işkence etmiş. Şimdi de paçayı sıyırmak için "korkunç ve anormal bir ceza" kozunu mu kullanacak? Yapmayın!
Il a fallu 3 heures à ce salaud pour violer et torturer une fille de 17 ans et il invoque le "châtiment cruel et exceptionnel" pour s'en tirer!
Bu noktada umut etmek neredeyse acımasızca geliyor.
L'espoir semble presque cruel au point où on en est.
ben hiç duygusal olamadım senin başına birşeyler geldimi senin
Tu me crois si cruel? Arrête tes conneries.
Yapabilsen bile bu kadar zalim olmaya ne gerek var?
Même si tu pouvais, pourquoi serais-tu si cruel?
"Acımasız bir yaz" şarkısı da vardır içinde.
Un été cruel.
Kötü üvey baba olmak istemem ama üzerine beyaz gömlek giyip, 16 yaşındaki birine ilan-ı aşk edersen bayrak direğine beyaz donundan asılırsın!
- C'est vraiment ce que tu veux faire? - Sans vouloir faire le beau-père cruel, si tu enfiles une chemise trop grande et que tu lui déclares ta flamme, tu vas finir accroché au mât de l'école, par ton caleçon trop grand.
Zalim oluşum, iyi bir insan olmak için yalnız.
Il faut que je sois cruel, rien que pour être humain.
Bu saray biliyor, siz de bilmez değilsiniz ne sapıkça hallere düştüğümü.
Ceux qui sont ici présents savent et vous devez avoir appris, de quel cruel égarement j'ai été affligé.
Biliyorum böyle kapına gelivermek, biraz agresifçe,... ama bir ikilem içindeyim.
C'est mal élevé, je sais, de débarquer chez vous mais je vis un cruel dilemme.
Biri umutsuzca ya da aşırı derecede paraya ihtiyaç duyuyorsa para böyle kişileri tuhaf yollara saptırabilir.
Le manque cruel d'argent, aussi bien que l'excès, peut influer sur un comportement.
Böyle bir iğrençliğe kim kalkışabilir ki? Kim o kadar hasta ruhlu olabilir, o kadar soysuz...
Qui serait à ce point cruel, à ce point malade, dégénéré, inhumain...
Çekilmezdim, merhametsizdim. Bedenimle takıntım vardı.
J'étais impitoyable, cruel, obsédé par mon corps parfait.
Nankör gülüşün için.
Que ton cruel sourire
Stacy hakkında söylediklerin, O'nun beni aşması durumu. Biraz insafsızcaydı.
Ce que tu as dit sur Stacy tout à l'heure, qu'elle ne jouait... pas dans ma division... c'était, c'était cruel.
O yeni Willy Loman tamam mı? Soğuk dünyanın sıradan bir kurbanı.
Le nouveau Commis Voyageur, un quidam victime d'un monde cruel.
Nasıl bu kadar zalim olabildin?
- Pourquoi avoir été aussi cruel?
Siz bunun zalimce olduğunu sanıyorsunuz.
Vous trouvez cela cruel?
Müdür biraz zalim olabilir ama o kız da çok kalın kafalıydı.
Le directeur est cruel mais elle était vraiment cruche.
Hastalıklı bir oyun oynuyoruz, değil mi?
On a été embarqués dans un jeu cruel...
- Kabalaşma.
- Sois pas cruel.
- Kabalaşma mı?
- Cruel?
Arkadaşım olmadığını söylersen çok ayıp olur, ki sen öyle yapmazsın.
T'as vu? Si tu dis non, ça serait cruel et tu l'es pas.
Acımasızca.
C'est cruel. C'est notre voie.
Tüm bu Nemesis olayı hayatın kısa, kaderin zalim olduğunu fark etmemi sağladı.
{ pos ( 192,200 ) } que la vie est courte et que le destin cruel.
Bu çok acımasızca.
C'est cruel.
Acımasızca olabilir, ama bu bir delil sayılamaz.
Même si ça paraît cruel, ça n'a rien d'une référence!
Sloan Jones, Sloan Smith, Sloan Sloan.
Sloan Jones, Sloan Smith, Sloan Sloan. Cruel.
Alçak.
- Cruel.
Çok alçaksın, biliyor musun?
Tu es cruel.
Mahvoluyorum, görmüyor musun?
- Tu es cruel. - Ça me tue. Tu ne vois pas?
Öyle acımasız işte.
C'est un homme très cruel.
Ama dışarıda, bizim canımızı yakmak isteyen insanlarla dolu zalim bir dünya var.
Dehors, c'est un monde cruel, où sont nos persécuteurs.
Tamam, yapacağım. Ama bugün değil.
Ce serait cruel de rompre avec lui
Bu bir şakaysa, senin standartların için bile eşek şakası.
Si c'est un blague, c'est cruel même venant de ta part.
- Çok zalimsin. - Kulağa şarkı gibi.
- Vous êtes cruel.
Bu biraz düşüncesizlik ve duyarsızlık olur, Larry.
C'est assez cruel et insensible.
- Çok kabacaydı.
C'était méchant et cruel.
Bu acımasızlık.
C'est cruel.
Zalim bir muziplik oldu sadece.
Ce n'était qu'un cruel canular.
Çok acımasız bir dilin var ve bu çok çirkin bir şey.
Tu as un côté cruel vraiment horrible.
Bunun James Edwards ve Keith Scott'ın ailelerine ve hatıralarına karşı acımasız, duyarsız ve kötü niyetli bir şey olduğunu düşünüyorsunuz.
Que c'est cruel, brutal et ignoble pour les familles, et la mémoire de James Edwards et de Keith Scott.
Ona söylemek zalimce geliyor.
Lui dire la vérité serait trop cruel.
- Zalimlik ediyorsun.
C'est cruel.
Yeteri kadar zalim olursan, dikkat etmene gerek kalmaz.
Si tu es suffisamment cruel, tu n'as pas à faire attention.
Tanrı çok kötü değil mi?
- Dieu n'est-il pas cruel?
- Şimdi de oturmamı istiyorsunuz. - Ne kadar zalimim.
C'est cruel de ma part.
"Zalim"?
- Cruel?
Küçük ve acımasız.
Petit et cruel.
Alçak.
Cruel!