Cute Çeviri Fransızca
80 parallel translation
Count Basie'nin muhteşem "Cute" kaydı.
Count Basie nous interprète "Cute".
Bu köpek beni hasta ediyor.
- He's cute!
That's where cute little ol'me-e lay down my sweet head!
C'est une très vieille histoire Que vous devez connaître
You take away the makeup, the clothes the way she wears her hair, the smell of her perfume that cute face she makes when she's tonguing my balls....
Si on met de côté le maquillage, les fringues... sa coiffure, son parfum... sa moue quand elle me lèche les couilles...
He is kind of cute, but he's always been a total jerk.
Il est plutôt mignon. mais... il a toujours été un con fini.
Lose the I'm-The-Cute-And-Sensitive Popular-Boy routine.
Laisse tomber le numéro du beau gosse sensible et populaire.
Zorluyken çok çekicisinvery cute when you try so hard. ama kadınlara güvenmiyorsun.
Tu es très touchant, mais tu ne fais pas confiance aux femmes.
- You look so cute in that outfit, Freddy.
- Tu es mignon dans cette tenue.
- Cute? That's not what I was going for.
- Ce n'etait pas l'effet recherche.
Peki bu halkla ilişkiler uzmanı, Michael, hoş bir kız mı?
Et cette attachée de presse, elle est cute?
Tabii, biraz tatlı sanırsam.
Bon, d'accord. Elle est cute, je dirais.
Pekâlâ, şu an düşünüp karar vermemi istiyorsan... Tatlı biri.
Maintenant que tu m'y fais penser, elle est cute.
Sevimli bir kız. Çok tatlı.
Elle est vraiment cute.
Ama hiç dikkatimi çekmemişti.
Cute à croquer. Mais je l'ai jamais trop regardée.
Yani.
- Et cute?
Şu Got Milk * modellerinden biri gibisin.
C'est cute. On dirait un mannequin dans une annonce de lait.
Sevimlilikten de öte... egzotik.
C'est plus que cute et exotique.
Sevimli bir çocuk.
Cute kid.
Çok tatlı.
So cute.
Seninki de öyle.
Elle est cute, aussi.
Bu biraz "tatlı tanışma" gibi oldu.
C'était un meet-cute très agréable. - Pardon?
"Sadece bir pijama üstüne ihtiyacım var." Göz göze gelmişler. İşte bunun adı, "tatlı tanışma".
Ils se regardent, et c'est un "meet-cute".
Tatlı tanışmamız güzeldi.
J'ai beaucoup apprécié notre "meet-cute".
Her neyse.
- En tout cas, Luc, lui, il trouve ça bien cute!
Sonra bekâretini aldılar ve onu idam ettiler.
Il la dà © pucà ¨ le puis l'exà © cute.
Hayır, bunlar çok cici. Cici mi?
- Ben non, c'est cute!
* Başladın düşünmeye, kırpmaya gözlerini * * ona göz kırpıyorsun sandı, nedimelerden biri * * O da göz kırptı, çünkü yakışıklı buldu seni * * ve sonra çok iyi hissettin kendini, çünkü kız balık eti *
so you start thinking, then you start blinking a bridesmaid looks and thinks that you re winking she think you re kinda cute, so she winks back and then you re feeling really fine cause the girl is stacked
Güzel!
Cute!
Kediye çan takmıştı. Şeker göründüğünü düşünmüştü. Her zaman sesini duyardın.
Il lui avait mis un grelot parce que... je sais pas, il trouvait ça cute puis on l'entendait d'habitude.
Kızlar onun için delirirdi.
Toutes les filles étaient après. C'était tellement cute. Il se faisait donner des becs.
O da bayılırdı.
Il aimait ça, il était cute...
- Ben de. Çok tatlısın.
- C'est vrai que t'es cute.
Tamam, başlarda güzeldi ama sonra bir eğlencesi kalmadı.
Tu sais, c'est cute au début, là, mais... Puis c'est tellement le fun.
A cute mole on her back!
Un mignon grain de beauté dans son dos!
- Yakışıklı, değil mi?
- Cute? - Ouais,
Önemli değil.
Non, c'est correct. Je trouve ça cute.
Çok tatlısın.
- Ah... t'es donc bien cute, toi!
Ah, ne güzel.
C'est trop cute.
Peki, yaşayan en tatlı şeyi gelip görme.
C'est bon, ne vient pas voir la chose la plus cute qui a jamais existé.
Benim gibi tatlı bir erkek
♪ met a boy cute as can be ♪
Bazen çekmem.
Je ne m'exà © cute pas à chaque fois.
Ama efendim, eğer Pakistanlı mahkûmları serbest bırakırsak eskiden olduğu gibi, elin biri yaranın üzerinde.
Mais monsieur on n'a pas dit que si le pakistan libère nos prisonniers... une vieille habitude d'eux. L'un cùtÉ essaye de mettre la baume sur la blessure.
Bir diğeri de saldırmak için hançerle bekliyor.
Et l'autre cùtÉ cache un poignard pour attaquer.
O çok tatlı!
- Qu'il est cute...
Sevimli.
- Cute!
O, zaten bizim tarafımızda.
II est déjà de notre cûté.
Eğer adamın F.B.I'ın düşündüğü gibi yapamazsa darısı senin başına patlar.
Si ton gars se retrouve du mauvais cûté, ça aussi tu le paieras.
Böyle düşünüyor olsan bile masanın bu tarafında bir arkadaşının olması iyi bir şey.
Même toi tu admettras que c'est bien d'avoir un ami de l'autre cûté de la table.
Sana masanın bu tarafından yardım teklif ediyorum.
Je t'offre de l'aide de ce cûté de la table.
Buradayım işte Mary.
Je suis à cùté de toi Mary.
Bobby'nin üst geçite tırmanıp doğrudan yola kamyonun altına atlaması, Tanrı'nın istediği değildi.
Ce n'était pas la volonté de Dieu que Bobby grimpe de l'autre cùté de la passerelle d'autoroute et saute directement sur le chemin d'un camion de 18 roues qui l'au tué instantanément.