Côte Çeviri Fransızca
57,385 parallel translation
Kısa süre içerisinde tüm şehir onun etkisi altına girecek.
Il aura pris la ville avant minuit, et toute la côte est avant l'aube.
Herkesin adanın doğu tarafına gittiğini söylemek istiyorum.
J'ai envie de dire qu'ils sont tous sur la côte est de l'île.
Dinle, üç gün sonra adanın kuzey ucuna bir ikmal ekibi gelecek.
Une équipe de ravitaillement sera sur la côte nord dans trois jours.
Adanın kuzey ucuna mı?
Sur la côte nord?
Pekâlâ. Kuzey sahiline varmak için 48 saatimiz var.
On a 48 h pour atteindre la côte nord.
Tamam, bizimle parkın sonunda buluş!
Rejoins-nous de l'autre côté du parc!
Bu tarafa gel embesil!
Et viens de ce côté, imbécile!
Onun yanında ufacık tefecik bir göt gibi mi görünüyorum?
Ai-je l'air d'un petit crétin à côté de lui?
Size Rob'un yanına oturduğumu ve ona talep formu doldurtmak zorunda kaldığımı anlatmış mıydım?
Je t'ai dit que j'étais assise à côté de Rob, et que j'ai dû le forcer à remplir la fiche de commande?
Herkes Alfa erkeğinin yanında olmak istiyordu.
Tout le monde voulait marcher à côté du mâle alpha.
Sen çekil.
Fais un pas de côté.
Babam, ailenin siz tarafı hakkında hep ne derdi, biliyor musun?
Tu sais ce que mon père disait de ton côté de la famille?
Tren, bu tepenin ardında!
Le train est de l'autre côté de la colline!
B güvertesinde. Sancak tarafı. C katına iniyor.
Sur le pont B. Côté tribord, elle descend au niveau C.
Köşenin tam başındayım.
Je suis juste à côté de cet angle.
İkimiz de aynı taraftayız, değil mi?
On est du même côté, pas vrai?
Hadi gidip biraz karanlık tarafta dolaşalım.
Allons marcher du côté obscur.
- Yan odadaydım.
- J'étais juste à côté.
Burada öldürülebilirdim ve sen hiçbir şey yapamayabilirdin. Çünkü yan odada kokain çekiyordun.
J'aurais pu être butée et t'aurais rien fait parce que t'étais à côté à sniffer de la cocaine.
Çatallar, bıçaklar
J'ai la cote pourjongler
Size söylemek üzere olduğum şey biraz... şey, işin fazlasıyla fantastik kısmı.
Ce que je m'apprête à vous raconter est un peu... Eh bien, c'est un peu plus du côté fantastique.
Sağ tarafından tut.
Prends son côté droit!
En son yıldızlara böyle baktığım zaman, o da yanımda uzanıyordu.
La dernière fois que j'ai observé les étoiles comme ça, Elle était allongée à côté de moi.
Yâni, şey, eğer yürümeyi düşünüyorsan, gölün uzak tarafında sana göstermek istediğim bir şey var.
Alors, si tu es partant pour une balade, Il y a quelque chose dans l'autre côté du lac que j'aimerais te montrer.
Umarım orada her şey yolundadır.
Tout va bien de ton côté, j'espère?
Bana doğru salla.
Envoie-le de mon côté.
Her neyse, havaalanında idari güzergah var, değil mi?
Bref, c'est un cours juste à côté de l'aéroport.
Bayım, acil girişi binanın diğer tarafında.
Les urgences sont de l'autre côté.
Kamyon istediniz ve aldınız, efendim.
Gare-toi sur le côté.
1A'nın gitmiş olması gerekiyor, değil mi?
- Je me trompe ou la 1A est à côté?
Ormandan gelmiş olmalı.
On est de l'autre côté.
Hangi tarafta olduğuna bağlı.
Cela dépend de quel côté vous êtes.
Sen buraya geri dön.
Les couleurs primaires vont de ce côté, celui-là...
Bir daha sakın ikimizin yanına yaklaşma.
Ne t'assois pas à côté de moi, ni de lui,
Evimiz dağın diğer yamacında.
Ma maison est de l'autre côté de la montagne.
Her birinizin isimleri sizlerden önceki şanlı koruyucuların yanına kazınacak.
- Chacun de vos noms seront gravés à côté des grandes équipes de rangers qui vous ont précédés.
Kiliselerin hiçbir şeyini özlemiyorum.
J'en avais fini, côté églises.
Belki de herkes gerçekten adanın diğer tarafına gitmiştir. Tamam mı?
Tout le monde est peut-être allé de l'autre côté de l'île?
Yan tarafı gördün mü?
Tu vois ça sur le côté?
Yana koş aptal!
Va sur le côté, abruti!
Kaza alanı bu vadinin öteki tarafında.
L'hélico s'est écrasé de l'autre côté.
Suç soruşturması alanında ilgi çeken ana konu suçun heyecan uyandıran yönleri değil adım adım, nedenden sonuca çözümü ortaya çıkaran sağlam gerekçeler zinciridir.
Le point le plus digne d'intérêt dans une enquête criminelle n'est pas le côté sensationnel des faits, mais plutôt... le raisonnement implacable, le lien de cause à effet qui mène à la résolution.
Bu, olayın tek fevkalade yönüdür.
C'est le seul côté remarquable de la chose.
- Adanın kuzey ucunda, efendim.
Côté nord de l'île.
Kızarmalarınızı görmezden görüyorum, çünkü aynı tarafta olmamız gerek.
Je vous ménage, on est censés être du même côté.
Anlaşmazlıklarımızı bir kenara bırakmanın vakti geldi.
Il est temps de mettre de côté nos différends.
Ranzanın yanında bir çekmece var.
Tu le trouveras dans le tiroir à côté du lit.
-... Nebula da yanında oturuyordu.
- et elle était à côté.
Biraz ara ver de konuşalım.
Tu peux le laisser de côté pour qu'on parle un peu?
Girişe yakın hazırım ben.
Je suis paré, à côté de l'entrée.
Hem de tura gelmiş.
Et coté face.