Cöl Çeviri Fransızca
2,940 parallel translation
- Çöl Fırtınası ve Çöl Kalkanında savaştım.
Tempête du désert, Bouclier du désert.
Çöl Fırtınası dersen, Filipinli fahişelerle dolu eğlence gemilerimiz vardı.
Durant la Tempête du désert, y avait des bateaux avec de jolies putes des Philippines,
Önce, New York'u vuracak sonra Paris'i sonra da Çin'in doğusu olan Jiayuguan Pass'ı vuracak.
Il touchera d'abord New York, puis Paris et le col de Jiayuguan, en Chine.
Yakası kalksın mı, insin mi?
- On laisse le col relevé ou baissé?
- Yaka yukarı.
- Le col relevé.
Hayır, yaka yukarı.
- Le col baissé.
Çöl Arabı servisi.
Tacot bougnoul.
Lanet olası çöl.
Satané serpent à sonnette.
O tarihte beyaz yakalı çalışanlardan birine verilen en yüksek cezaya çarptırıldı.
Jamais un délinquant en col blanc n'avait été si lourdement condamné.
Tabii merkez üssü çöl değilse.
Non, pas s'il a été centré dans le désert.
Kutsal çöl!
Sacré le désert!
Bu âleti de rahim boynunu tutmaya devam etsin diye uygulayacağız.
Maintenant, je vais positionner un instrument de façon à maintenir le col de l'utérus ouvert.
Biz çöl kumlarında araştırıp, hayatımızı tehlikeye attık.
Nous avons passé le désert au tamis, et risqué nos vies,
Tamam.
- mais votre col de l'utérus.
Ben de hayatı tuttuğum gibi ne yapmam gerekiyorsa onu yaptım.
Alors, j'ai attrapé la vie... euh... au col et j'ai fait ce que j'avais à faire.
Gizemli çölün ötesinde... Gizemli bir çöl var...
Dans le désert mystique se trouve un désert qui est mystique
Yumurtalıklarınız iyi görünüyor ve rahminiz biraz çarpık.
Vos ovaires semblent en santé. Votre col est légèrement rétroversé.
Herkes boğazlı kazak giyip fotoğraf çektirdikten sonra istediği ismi yazdırabilir.
N'importe qui peut se prendre en col roulé et se coller un nom.
Şunu bize geri ver, kaplumbağa boyunlu.
Rends nous ça, col roulé.
Çöl Fırtınası.
Tempête du désert.
Bunu da böyle giy.
Remonte ton col comme ça.
Bu ada çöl gibi görünse de ıssız ve yaşanmaz görünse de...
Bien que cette île semble déserte... - inhabitable et presque inaccessible,
Manşetleri yıpranan ve yakası kopuk olan
Les poignets en sont tout élimés Et le col est tout râpé
Boo Boo bana kravatımı getir.
Va chercher mon col.
LA bir çöl.
LA est dans un désert.
Tasmalı biri tarafından tecavüze uğramamı mı?
Me faire violer par un branleur au col relevé?
Bu ışık aptal istiyorum çöl için ve onu gömmek...
Je veux que vous emmeniez cet attardé loin dans le désert, et que vous l'enfouissiez bien profond!
Çöl.
C'est le Sahara. Quelle journée.
- Evet. Veya çöl onları çekin. - Mm.
Ouais, ou le tirer dans le désert.
Sadece uçsuz bucaksız bir çöl.
Que des déserts.
Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak.
J'ai un accord avec le Col. Stonehill qu'il honorera demain, dès qu'il sera avalisé.
- Yılan Geçidi'nde, yarışalım.
- Jusqu'au col du Serpent.
Ya Kiso yolu ya da Kamizaka yolu.
Le col de Kiso ou le col de Kamisaka.
O çok ünlüdür. Liderimiz, Çöl Yargıcı.
Voici la célèbre Lame Numéro Un, alias le Juge du désert.
Madem bugün Qinglong'la karşılaşma şansım var ben Çöl Yargıcı, onun hünerlerini görmeliyim.
Puisque j'ai la chance de rencontrer Qinglong, moi, le Juge du désert, je dois voir s'il est vraiment fort.
Uçsuz bucaksız çöl manzarası ve masmavi gökyüzü.
Le ciel est haut et la terre est vaste.
Çöl Yargıcı... Sadece hırsızlıktan anlarsın sanırdım.
Juge du désert, je pensais que tu n'étais qu'un voleur.
General Luc Thach, geldiğinize sevindim.
C'est gentil de passer, Col Chikaraishi.
Dört tanesi zimmetine para geçirenlerde veya beyaz yakalı suçlularda. Bir tanesi bir tecavüzcüde biri de bir katilde.
Quatre escrocs, criminel en col-blanc un violeur, un meurtrier.
Ve şimdi yapılması gereken, hediye paketi şeridini şişenin ağzının etrafına böylece sarmak.
Tout ce qu'il faut, c'est un joli ruban, autour du col de la bouteille. Voilà.
Ve onun babası gibi. Amcam Col gibi.
Et son père avant lui, et mon oncle Col.
Baban bir kahramandı sadece Çöl Fırtınası'nda yaptıkları nedeniyle kelime anlamı olarak söylemiyorum ama o senin kahramanın.
Ton père est un héros. Pas seulement pour son combat en Irak, mais c'est un héros pour toi.
İki hafta geçtikten sonra, varacağımızı söylemişti.
Deux semaines, il a dit, et nous serons au col.
"Çöl fırtınası" operasyonu için Kuveyt'e gitmiş, bir kaç yıl sonra geri döndüğünde, vergilerini ödemeyi bırakmış, kendini bağımsız ilan etmiş, sonunda savcılık da onu, Alderson'a göndermiş.
Il est parti au Koweït, et quand il est rentré quelques années plus tard, il a arrêté de payer ses impôts. Il s'est déclaré citoyen souverain, alors le procureur l'a envoyé en tôle.
Sonra Frankie Nelson'a bir tane çakınca masaların üzerine uçtu.
Alors Nelson l'a attrapé par le col... "Où Il est, ce portable?" Frankie l'a cogné, Il en avait assez.
Son olarak, çöl tilkisi gibi arkadaşının izini sürdün.
- Oui. Enfin, t'as traqué ton pote comme un renard, et tu as maquillé le meurtre en suicide.
Şu an yakamdaki küçük mikrofondan herşeyi dinleyen.. ... meslektaşlarım var.
Des renforts écoutent notre conversation par le microphone attaché à mon col.
Herif iş adamı, hikaye yazarı değil.
Ce gars est un col blanc, pas un écrivain.
Uçsuz bucaksız.. ... Çöl gibi, uçsuz bucaksız bir yerde?
- l'immensité du désert?
Çöl elekten geçirmeye devam ediyorlar.
Elles continuent à passer le désert au crible.
Bu kadınların çöl cisimlerini işlerken... astronomlar, kozmosun her yerinde aynı olan, dünyayı oluşturan şeyleri keşfediyor.
Alors que ces femmes touchaient la matière du désert, les astronomes ont constaté que la matière de la Terre était la même dans tout le cosmos.