Defiant Çeviri Fransızca
428 parallel translation
Toot Schors kadar ucuz değil belki ama sanırım fiyatını uygun bulacaksın.
"A des prix defiant toute concurrence."
Yıldız gemisi Defiant'ın son kayıtlı pozisyonuna yaklaşıyoruz. Üç hafta önce ortadan kayboldu.
Nous approchons de la position du vaisseau Defiant, qui s'est volatilisé il y a trois semaines.
Defiant!
Le Defiant!
- Defiant'ın köprüsüne kilitlendi.
- Verrouillés sur la passerelle du Defiant.
Defiant'ı tespit edemiyorum ama bizden uzaklaştığını biliyorum.
Je ne peux déterminer les coordonnées du Defiant, mais je sais qu'il s'éloigne.
Mr Scott, Defiant. Yokolmaya başladı.
M. Scott, le Defiant est en train de disparaître.
Defiant'ın sensörleri Enterprise'ınkilere uyuyor.
Les détecteurs du Defiant correspondent à ceux de l'Enterprise.
Defiant'a her ne olmuşsa, Enterprise'a da olabilir.
L'Enterprise pourrait connaître le même sort que le Defiant.
İçinde olduğunuz gemi kayboluyor ve bizimkinin iç sistemlerini etkiliyor.
Le Defiant s'évanouit sous nos yeux et déchire les entrailles de l'Enterprise.
Defiant ortadan yokoldu.
Le Defiant vient de se volatiliser.
Ara evre esnasında, Defiant'ın evreniyle bağlanabiliriz.
Au cours de cette interphase, on peut connecter avec l'univers du Defiant.
Defiant'ta belli olan öfke.
La même furie qu'avait connue l'équipage du Defiant.
Defiant mürettebatını öldürmeye iten neyse, bulaşıcı olabilir.
Ce qui les a conduit au meurtre pourrait être contagieux.
Sanırım bizimle Defiant arasına bir mesafe koymak akıllıca olur.
Il serait sage de nous éloigner du Defiant.
Defiant devreden çıkarken nakil aracındaydı.
Il était pris dans notre rayon tracteur quand le Defiant a disparu.
Defiant'ın mürettebatını etkileyen delilik, yakında burada da olacak.
Nous risquons d'être gagnés par la folie dont le Defiant a été victime.
Bir kaç saat önce, Kaptan, Defiant'ta kalmak için seçildi, bunu, mürettebatın Enterprise'a dönme şansı olsun diye yaptı.
Il y a quelques heures, le capitaine a décidé de rester à bord du Defiant afin que trois officiers puissent retourner sains et saufs à bord de l'Enterprise.
Fazer o alan dokusunu infilak ettirerek, Defiant'ı kimbilir nereye fırlattı.
Le phaseur a traversé ce tissu spatial, et Dieu seul sait où le Defiant a été envoyé.
Defiant uzaklaşınca, tüm evren bana kaldı.
J'avais un univers pour moi seul après que le Defiant ait été catapulté.
- Buyurun? - Defiant'tan geliyorum.
HMS Defiant.
... No Way Out 1950, Cry the Beloved Country 1952, Blackboard Jungle 1955,... The Defiant Ones 1958, A Raisin in the Sun 1961, Lilies of the Field 1963,... In the Heat of the Night 1967, To Sir with Love 1967, Shoot to Kill 1988,
La porte s'ouvre, en 1950, Graine de violence, en 1955, La chaîne, en 1958, A Raisin in the Sun, en 1961, Le lys des champs, en 1963, Dans la chaleur de la nuit, en 1967,
- Gemiye hoş geldiniz, Komutan.
"LE DEFIANT" - Bienvenue à bord, commandant.
- Defiant.
- Le Defiant.
U.S.S. Defiant'a girmek için kimliğinizi tanımlayın.
Identification pour accès à l'U.S.S Defiant.
Tam emin değilim ama Defiant'ın warp çekirdeğine bir şey oldu. 57 saniye içinde çekirdek bozulacak gibi görünüyor.
Un problème dans la chambre intermix du Defiant.
Defiant'tan tehlike sinyali geliyor.
Je reçois un appel du Defiant.
Güvenlik bilgisayarının, gemiye binenin William değil de Thomas olduğunu tespit etmesi mümkün değildi.
L'ordinateur n'aurait pas pu savoir que c'était Thomas, et non William, qui était monté à bord du Defiant.
Maqui'nin Defiant'ı almasını Yıldızfilosu'nun istediğini farz edip buna göre cevap verirler.
Ils supposeront qu'il s'agit là d'un acte prémédité de Starfleet et réagiront en conséquence.
Yıldızfilosu Defiant'ı aramak için işbirliği yapmak ister ama Merkez Komutanlığı'nın komple bir işgal için bu bahaneyi kullanmasına izin vermez.
Starfleet fera tout son possible pour vous aider à retrouver le Defiant. Mais ils ne laisseront jamais le commandement central en profiter pour lancer une invasion de cette ampleur.
Merkez Komutanlığa, sizin iyi niyetinizle Defiant'ı durdurmaya yardım etme konusundaki kararlılığınızı kanıtlayacak bir şeyler götüremediğim sürece,... hiçbir şeyin bu savaşı engelleyebileceğini sanmıyorum.
A moins de ramener au commandement central des preuves de votre bonne foi et de votre volonté de nous aider à arrêter le Defiant, j'ai bien peur que rien ne puisse empêcher la guerre.
Sana, Defiant'ı durdurma ve iyi niyetimizi kanıtlama konularında yardımcı olabilirim.
Je peux vous aider à arrêter le Defiant et prouver notre bonne foi.
Defiant'ın yapıldığı tersanenin başında ben vardım.
J'étais responsable du chantier où le Defiant a été construit.
Benimle birlikte Kardasya'ya gel ve Defiant'ı yok etmeme yardım et.
Vous venez sur Cardassia avec moi et vous m'aidez à détruire le Defiant.
Burası Defiant'ı arama operasyonunu yöneteceğim yer.
C'est d'ici que je dirigerai les recherches.
Defiant hakkında teknik destek sağlamak için burada olduğunuza göre, geminin savunma yetenekleri hakkında bilgileri paylaşmakla başlamanızı öneririm.
Puisque vous êtes ici pour nous faire partager votre connaissance du Defiant, commencez donc à nous parler un peu de son potentiel de défense.
Lütfen Defiant'ın fazer diziliminden başlayarak silah sistemleri hakkında bilgi verin ve...
Veuillez nous décrire l'armement dont dispose le Defiant, en commençant par les phaseurs...
Gözlüğünün arkasından, okuduğumu beğenmemi istemeyerek veya kendi gururlu havasıyla beğenmem için yalvararak, beni izleyen gözlerini hissediyordum.
Je sentais le poids de ce regard caché me défiant de ne pas aimer ce que je lisais ou me suppliant, sans se départir de sa fierté, de l ; aimer
Baylar ve bayanlar, sivil otoriteler ve askerler. Şimdi, bilimin de ötesinde bir deney gerçekleştireceğim.
Mesdames et messieurs, devant les Autorités présentes, j'exécuterai des tours défiant la science.
O da atladı hemen doğrusu. Sel gibi akıyordu su şarıl şarıl. Bizse hiç aldırmayıp azgın akıntıya, sağlam pençelerle yarıyorduk suları.
De tous nos muscles, nous cognions sur le torrent, le repoussant, le défiant d'un coeur rebelle.
Seni işe aldığım için bana deli dediler, ama sana inandım.
Je t'ai fait confiance en défiant les autres.
Mahkemeye direnmekle eline ne geçecek? Deli olduğunu mu kanıtlamaya çalışıyorsun?
En défiant le Tribunal par un geste aussi démentiel, vous espérez... plaider la folie?
Ayrıca, kör bir adamın bütün büyük patronların önünde oturmasının çok iyi bir şaka olması lazım.
En outre, un aveugle défiant tous les chefs, ça ressemble à une énorme plaisanterie.
Dünyaca ünlü sanatçılar gözlerinizin önünde ölüme meydan okuyan gösteriler yapıyor.
Et de célèbres acrobates défiant la mort sous vos yeux.
Henüz peder hazretlerinden bahsedemedim. O da kendini meselenin içine soktu. 300 klişe lafla zekama hakaret ettikten sonra nihayet odama gelip beni güreşe davet etti.
Maintenant, je n'ai pas encore fait allusion à Sa Révérence... qui a commencé par s'imposer dans cette situation... puis a insulté mon intelligence... en prononçant 300 platitudes... et a terminé il y a juste une demi-heure en venant dans ma chambre... et me défiant à un match de lutte.
42 gündür süren korkunç, yıpratıcı, yerçekimine meydan okuyan salınmalar. Ama hala buradalar işte. 21 cesur çift hala dans ediyor.
Quarante-deux jours d'acrobatie exténuante, pénible, défiant la pesanteur et ils sont toujours là.
Orkları gördüğü yerde mıhlıyor... onlara geçiş izni veren Solucandil'in emirlerine karşı geliyor.
Il chasse les Orques partout où il les trouve, défiant les ordres de Langue de Serpent de les laisser passer.
Boks maçından önce iki dövüşçünün birbirine bakması olarak düşün.
Comme deux boxeurs se défiant du regard.
Ve ayaklarını yerden kes.
"défiant la gravité."
Üstelik daha da az fiyata.
À un prix défiant toute concurrence.
Güneş Oku erik çiçeği açsın!
Prunier Défiant le Soleil.
Ama ona indirimli olarak satmayı önereceğiz.
Mais nous pourrons lui offrir un prix défiant toute concurrence.