Deficit Çeviri Fransızca
351 parallel translation
Sayman raporuna göre bu yıl 180.000 dolar açık var.
Le trésorier annonce un déficit de 180 000 $ pour l'année en cours. Un déficit?
Bütçe artirimiyla ilgili tasariya o maddeyi güzelce ekledin. Kabul da edilecek. Her sey yolunda.
Enterrez cela sous le déficit budgétaire à votre façon, faites-le aprouver.
Bütçe artirimi hakkindaki tasarinin utanmazca geciktirilmesi... suç islemekten baska bir sey degildir.
Le procédé honteux par lequel on a repoussé le déficit budgétaire est proche de l'illégalité.
Yarin bütçe artirimiyla ilgili tasari okunacak.
Le déficit doit être lu demain.
Bütçe artirimi tasarisi.
Déficit budgétaire.
Artirimla ilgili tasari yarin görüsülürken hiçbir sey söyleme.
Lorsque le déficit est présenté demain, ne dites pas un mot.
Artirim hakkindaki tasarinin önemi düsünülerek oybirligiyle... maddeler hakkinda bes dakikadan fazla konusulmamasina karar verilmistir.
Considérant l'urgence de la loi sur le déficit. Il y a un accord unanime afin qu'aucun Sénateur ne parle plus de cinq minutes sur une section.
Mali yildaki bütçe artirimiyla ilgili kanun tasarisi.
Loi pourvoyant à l'affectation du déficit pour l'année fiscale.
Kovulmasini engellemek için, yurdumuz için çok önemli olan... ve bugün oylanmasi gereken artirim tasarisini geciktiriyor.
Pour éviter son expulsion, il retarde l'adoption du déficit! Ce qui est vital au pays, et devrait être adopté aujourd'hui!
Orada durmus, kendinizden emin... insanlari tasariyi geciktirmeye zorlama küstahligini nasiI gösterirsiniz?
Vous avez le culot d'être ici, bien que coupable en essayant d'imposer l'ajournement du déficit?
Bir yolunu bulup, Willet Barajindan vazgeçip... tasariyi öyle geçiremez miyiz?
Ne pourrions-nous nous accorder afin de suspendre ce barrage, et permettre l'adoption du déficit
Altı hafta önce bilançomuz umulmadık bir şekilde kontrol edildi. Hesaplarımız 2000 sterlinlik bir bütçe açığı gösterdi.
Nous avons eu un contrôle surprise, la comptabilité accusait un déficit de 2000 £.
- Neredeyse 200,000.
200.000 $ de déficit.
- Bay Bailey bir açık var. - 8.000 dolar.
M. Bailey, il y a un déficit.
- Satmak istediğimi de kim söyledi? - Bize sürekli para kaybettiriyordu.
- Elle a toujours été en déficit.
Günün sonunda biraz kar yapmak isterim.
J'aimerais m'en sortir sans déficit.
Roketle giden 3 adamdan yalnızca biri dönüyorsa hesaba göre 2 eksiğimiz var demektir.
Trois hommes sont partis et un seul est revenu, ce qui nous fait un déficit de "moins deux".
- Finansal problemlerin farkındayız.
- Le déficit de l'Église est connu de tous.
Stuttgart'tan gelen kararda,...... annenizde kalıtsal zeka geriliği hastalığı olduğu yazıyor.
D'après le tribunal de Stuttgart, elle souffrait d'un déficit mental héréditaire.
Eksikliği faili meçhul hırsızlık gibi kaydedin ve adamların peynir istihkakını açık karşılanana kadar durdurun.
Inscrivez le manque comme un vol non résolu et suspendez la ration de fromage - jusqu'à ce que le déficit soit comblé. - Comme vous voudrez.
Böylece ondan amortisman tenzilatı alabilirim. Aynen öyle.
Je pourrais même la déclarer en déficit!
Karşıt madde giriş valfında ayarsızlık var.
Déficit dans la valve d'entrée d'antimatière.
Ayrıca, enerji tahliye kontrolleri de çok ayarsız haldeler.
Déficit également des commandes d'échappement d'énergie.
fakat havaların iyi olduğu dönemde bunlar azalıyor, geçen yıl ölümlerde 100'den fazla bir azalma oldu.
elles tombent aussi, comme de fait l'année passée où j'ai eu plus de 100 thalers de déficit sur les recettes ordinaires des cadavres.
Alexander'ın belki de Platonius'a bağlı bir biyokimyasal noksanlığı vardır.
Alexander est sans doute né avec un déficit biochimique relatif à Platonius.
Şimdi, mali açık mali yılın para dengesi açısından, ihracat hariç elbette mevsimlik değişim ayarı ve mali ve gelir düzenlemelerinin artan istatistiği nisanda sona eren yıllık bütçe dönemine uyarlandı.
Le déficit fiscal lié à l'équilibre monétaire de l'année, moins les exportations, a été ajusté par les variations saisonnières et les gains statistiques des arrangements fiscaux et bénéficiaires pour le cycle budgétaire annuel prenant fin en avril.
Yaklaşık 12 yıl önce, teknesi Malibu'da paramparça bulundu film işinde kayalar üzerinde sörf yapıyordu.
Il y a 12 ans, quand on a retrouvé son bateau éventré au large de Malibu, Hollywood était déjà en déficit.
Geriye kalanı ben karşılarım!
Je comblerai le déficit.
Rezil departmanın ve 33 milyon dolarlık yıllık zararınız artık sabrımı taşırdı.
J'en ai assez de votre foutu service et de son déficit annuel de 33 millions!
Haber departmanı, 98 milyon dolarlık bütçesi ve yıllık 32 milyon dolarlık zararıyla bize en fazla yük olan bölümdür.
Le service qui a généré les profits les plus bas est celui de l'information, avec un budget de 98 millions de dollars et un déficit annuel de 32 millions.
New York hâlâ sıkıntılarla boğuşuyor.
La ville de New York fait encore face à un déficit.
Zararı kapatmak için düzenlemeler yapmıştık.
"Nous nous sommes arrangés pour couvrir le déficit."
- Yaklaşık gerdanlığınızın fiyatı kadar. - İnanılmaz. - Hayır, Dennis.
si nous faisons salle comble la dernière quinzaine, le déficit sera inférieur à 80 000 dollars.
Bütçe açığı, bildiğiniz gibi...
Le déficit...
Ve sonra... üslup oturur, ve size bilmeniz gereken şeyleri anlatmaya başlar, mesela Bethselamin isimli güzel gezegenin sakinleri, yılda gelen on milyar turistin yaratacağı toplam erozyondan o kadar endişelidirler ki gezegen üzerindeyken, yediğiniz ve çıkardığınız arasındaki net fark,
Tenez... Enfin, le style s'assagit quelque peu et le Guide commence à vous dire des choses que vous avez réellement besoin de savoir, telles que le fait que Bethselamine, cette planète fabuleusement belle, est tellement préoccupée par l'effet cumulatif de l'érosion provoquée par la visite annuelle de dix milliards de touristes que tout déficit net entre les quantités ingérées et celles excrétées durant votre séjour y sera récupéré par ablation chirurgicale au moment de votre départ.
Duyduğuma göre Jack bayağı yayılmış.
Il paraît que Jack est en déficit.
FNF ve HTS testleri zarar görmediğini gösteriyor.
Le test ne montre aucun déficit en FNF et HTS.
1971'de Birleşik Devletlerin bütçe açıkları birikmişti. Ülkenin altın kaynağından daha çok olmuştu.
En 1971, les Etats-Unis ont accumulé un déficit... supérieur à leurs réserves d'or.
Dahası, pahalı. Federal bütçe açığına katkım.
Ma contribution au déficit fédéral.
Burada 300 milyon dolarlık bir açık var... çünkü siz ahmak herifler değişen piyasa şartlarını tahmin edemediniz!
J'entrevois un déficit de 300 millions de dollars... parce que vous n'avez pas su prévoir l'évolution du marché!
Ticari açığı ve mali açığı dehşet boyutlara ulaştı.
Son déficit commercial et fiscal relève du cauchemar.
Festivalin borçlu olması umurumda değil, geçit töreni istiyorum.
JOYEUX ANNIVERSAIRE MAIRIE DE GOTHAM Je me fiche que le Festival soit en déficit. Je veux un défilé.
250,000 $ borcumuz var ve bir balon bile göremedik.
On a $ 250 000 de déficit sans avoir vu le moindre ballon.
Kısacası, onların ticaret açığını kapatmaya yardım ediyoruz.
Il faut bien que quelqu'un aide les gringos et leur déficit commercial.
- 1 bilyon açık?
Et le déficit de plusieurs millions de dollars?
Keşke 700 milyon dolarlık açığımız dua etmekle kapanabilseydi.
Si seulement la prière pouvait combler nos 700 millions de $ de déficit!
Bütçe açığı 221 milyar $.
Le déficit bat tous les records : 221 milliards de dollars.
Ayrıca enstitünüz hiçbir riske girmeyecek..... çünkü tüm yazışmaların altında benim ve karımın imzası olacak.
Et, bien sûr, votre institut ne courra aucun risque... parce que les Odone combleront le déficit.
İnanmam!
On est en déficit!
Ne yapıyorsun her şey için beni mi suçlayacaksın?
- Et le déficit budgétaire?
Ben 350 milyonluk bir açıga önemli bir tehlike derim.
Je dirais qu'un déficit de 350 millions de dollars est une réelle menace.