Define Çeviri Fransızca
282 parallel translation
Benim Define Adası kitabım böyle görünmüyor.
Ce n'est pas mon Île au trésor.
Bu Define Adası'nın ilk baskısı.
C'est une édition originale.
Harvey, Define Adası'nın ilk baskısını odana koydum.
J'ai mis L'Île au trésor dans ta chambre.
Define avına çıktığımı sanabilirsin, ama Antonio Ferrelli'yi arıyorum.
On ne dirait pas, mais je cherche Antonio Ferrelli.
Define Adası'ysa batı kıyısında
Sur la côte ouest, On voit l'île au Trésor
Kasabadaki herkes, elimizde bir haritayla, bir define adasına gittiğimizi konuşuyor.
En ville, tout le monde sait qu'on va à la chasse au trésor, avec une carte.
Harita olsun ya da olmasın, define elimize geçene kadar hiçbir rehineyi teslim etmeyeceğiz. Yanılıyor muyum dostlarım?
Carte ou non, on garde l'otage tant qu'on n'a pas le trésor.
Pekâlâ. Harita sende. Defineyi yükleyecek bir gemi yoksa, define ne işe yarar ki?
A quoi sert un trésor sans bateau pour le ramener?
Maykıl, define. Nerede?
Le trésor enfoui, où est-il?
- Define haritası nerede?
Où est la carte du trésor? - Perdue.
- Define.
Le trésor enfoui.
Burada define yok, boşuna aramayın.
Il n'y a rien de bon ŕ manger.
Define avına çıkıyoruz.
on commence la chasse au trésor.
Tamam, ama benim 30 milyon dolarım varken neden define avına çıktığımızı anlamıyorum.
Mais pourquoi aller chercher un trésor quand j'ai hérité de 30 millions de $?
Define avını boş ver.
Oublie la chasse au trésor.
Okuyup üflemeyle define mi bulunurmuş!
Tu ne peux pas trouver le trésor par la prière.
Define Ceyhan Irmağı'nda, iki köprü arasında bizi bekliyor.
- Le trésor est entre deux ponts sur le fleuve de Ceyhan.
Bu define Ceyhan Irmağı kenarında, iki köprü arasında.
Le trésor est au fleuve de Ceyhan, entre les ponts.
Belki de define yerin çok altındadır. Derin olunca, yerini bulmak zahmetli olur.
- Si le trésor est profond en terre, il est difficile de le trouver.
Define beyaz ve siyah iki taşın arasında.
- Le trésor est entre les pierres blanche et noire.
Yav kardeşim, madem ki bu define Ceyhan Irmağı üzerindeki iki köprü arasında gidelim, kuru ağaç gördük mü, kazalım altını.
- Si le trésor est entre les ponts sur le fleuve de Ceyhan. ... partons là et creusons quand nous voyons l'arbre mort.
Yav kardeş. Bu define bizim ayağımıza kadar gelmesin? - Yakınımızda falan olmasın?
- Ce trésor peut-il être près de nous?
Lan oğlum. Define Ceyhan Irmağı'nın kenarında, burada değil. Orada.
- L'homme, le trésor est par Ceyhan River, pas ici.
Define mefine diye bütün gece ortalığı kazdın, durdun.
Tu as attrapé le froid.
Yav Hoca Efendi, bu define gerçekten bu sarımsakla sobanın altında olmasın?
- Hodja, le trésor peut-il être vraiment sous cet ail?
- Eh, define buralarda, ha? - Burada.
- Le trésor est-il autourd'ici?
İşte define bu iki köprü arasında.
Le trésor est entre les ponts.
Orada bir kuru ağaç var. Define kuru ağacın altında.
... sous un arbre mort.
Şimdi define hudutları dahilindeyiz.
- Nous sommes dans les limites du trésor.
Bizim bu define taş kılığına girip, bizi aldatmasın Hoca Efendi.
- Pourrait-il notre trésor déguisé en pierre?
Kuş olup uçsa, sen de vursan, eğer o kuş define ise, gökten yağmur gibi altın yağar başımıza.
- Si c'est un oiseau et tu le tire, ce devient or et chute du ciel comme la pluie...
Bir taş bulmuş, "bizim define olmasın?" dedi.
- Il a trouvé une pierre et pense qu'elle était le trésor.
Define kuş olup uçarsa, vuracakmış.
Si le trésor est un oiseau, il le tirera.
Kaçıyor! Define kaçıyor! Define!
- Le trésor s'échappe.
- Define. Define.
- Le trésor.
Define.
Le trésor.
Hoca Efendi yakaladım ama bu define değil, yılan.
- Je l'ai attrapé. Mais ce n'est pas le trésor. C'est un serpent.
Define yakınımızdadır. Bulacağız onu.
- Le trésor est près de nous.
Define 7 kat yerin altına da gitse, bulacağız oğlum, şimdi temiz ruhunu Tanrı'nın meleklerine teslim et.
- Même si le trésor est 7 couches en bas de la terre nous le trouverons et ton âme sera purifiée dans les mains des anges de Dieu.
Define seni kendine çekecektir, oğlum.
Le trésor te tirera vers lui-même.
İki define avcısı kayboldu.
2 vieux chercheurs d'or qui se sont perdus
Çöplerin arasında define aramak. Fazla mantıklılık delilik olabilir!
Chercher un trésor où il n'y a que ordure... trop de raison, c'est peut-être ça la folie!
İşte Define Adası.
"L'île au trésor".
Yani oğlun Define Adası'nı hiç okumadı mı?
Votre fils n'a pas lu "L'île au trésor"?
Define Adası'nı okudun mu?
Tu as lu "l'île au trésor"?
Kim olduğuu zannediyorsun ki sen, Define Adası'ndaki kaptan mı?
Tu te prends pour qui, pour Long John Silver?
Flint'in define adasının haritası!
la carte de l'ile au trésor!
O pisliklerle define ararken, çocuğu koruyabilirim,... ama define bulunana kadar, çocuğu teslim etmeyeceklerdir.
Ils ne le relâcheront pas sans trésor.
Küçük bir define.
Le père en a ici la liste.
Stichus, define giysilerimi, merhemi hazırla ve kemiklerimi yıkamak için şarap getir.
Donne-moi du vin dans lequel mes os seront lavés.
Define her kılığa girip kaçabilir.
Le trésor peut s'echapper au loin en déguisement.