English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Değerli

Değerli Çeviri Fransızca

9,927 parallel translation
Birçok değerli esere erişimi var.
Il a accès à beaucoup d'œuvres de grandes valeurs.
Siz burada değerli bağışçılarınız için endişelenirken... hırsız bunu anladı.
Et pendant que vous étiez inquiet à propos de vos précieux donateurs qui le découvriraient, un voleur l'a découvert à leur place.
Jane'e söyle laboratuvardan azurit için... üç değerli krom partikülleri testi istemesini söyle..
Vous devez dire à Jane d'avoir le test du labo les particules de chrome trivalents pour l'azurite.
Üç değerli krom parçacıklara bakarsak, bir tür deri ürünü olduğunu söyleyebilirim.
En raison de la présence de particules de chrome trivalent, Je dirais que ça vient d'un produit en cuir.
- İstekte bulundum. Değerli vakitlerini harcayamıyorlar.
Ils prennent tout leur temps pour me répondre
Ama cidden değerli ilk baskılarım var.
Mais j'ai des premières éditions de valeur.
- Beni dinle kim olursa olsun, senin için anlamı ne olursa olsun hiç kimse bu operasyonu iptal edecek kadar değerli değil.
Ecoutez moi. Aucun homme, peut importe qui il est, peut importe ce qu'il est pour vous, ne vaut la peine d'annuler cette mission. Je suis désolée.
O madalyaları kazanan kendisi değil, değerli atı.
C'est son précieux cheval qui a gagné ces médailles, pas elle.
En değerli malzemeyle "zaman" la beslediği çok güçlü bir büyü sayesinde.
Avec une magie puissante qu'elle a cultivée avec la plus précieuse des commodités... Le temps.
İnan bana, içeride çok daha değerli bir şey var.
Je t'assure, il y a quelque chose de bien plus précieux ici.
Dick hayatta değerli olan nedir iyi biliyor da ondan.
Connard sait ce qui a de la valeur dans la vie.
Oldukça nadir, oldukça değerli.
C'est très rare, de grande valeur.
Bana hiç öyle bir şey vermedi ama değerli eşyaları tuttuğu yeri biliyorum.
Il ne m'a jamais rien donné de la sorte mais, je sais où il planque ses objets de valeur.
- Evet, sizin için değerli bir veriyim.
Oui, je suis une donnée de valeur.
Değerli bilimsel materyalleri çaldı.
Il a volé du matériel scientifique de grande valeur.
Kitabı onlara verdin. Elimizdeki en değerli şeyi.
Vous leur avez donné le livre, ce qu'on avait de plus précieux.
Değerli kanımı aldın, sonunda intikamını alacaksın.
Mais maintenant tu as mon précieux sang, tu peux enfin avoir ta revanche.
Farklı hatat şekilleri ararken,... Dorniya için değerli bulup,... buna göre kullanılır hale getirdik.
En acquérant d'autres formes de vie, on détermine leur valeur pour les Dorniya et on les utilise en conséquence.
Değerli hale mi?
Les utiliser en conséquence?
Onlar için değerli olduğunda seni kullanıyorlar.
Ils t'utilisent à cause de ta valeur pour eux.
Yeterince değerli bir varlık değil mi?
Ce n'est pas un atout suffisant?
Sadece eğer duygularımı kontrol altında tutabilirsem,... bana güvenmesini sağlayabilirim sandım. - Değerli bir kaynak olabilirdi. - Evet, evet.
J'ai pensé que si je pouvais contenir mes émotions et l'amener à se confier, qu'elle serait une aide précieuse.
Hawley'nin değerli bir şey aldığı kesin.
Hawley a surement pris quelque chose de valeur.
Virginia döndüğünde parçaları devreye sokmamız gerek ki değerli fikirleri kullanışlı terimlerde ölçüp tartabilsin.
Il faut tout mettre en place pour le retour de Virginia, qu'elle puisse en voir l'intérêt en pratique.
Tamam, tetikçimiz bütün değerli şeyleri es geçerek almak istediğini alıp gitmiş.
Donc notre tueur a ignoré tous ces objets de valeurs, prend ce qu'il était venu chercher, et ensuite part.
Five-O'nun iki değerli üyesi.
Tous les deux du 5-0.
Ursula, yapma! Benden tek istediğin istediğin o değerli, küçük denizkızı olmamdı.
Tu voulais juste que je reste ta petite précieuse sirène.
Ursula, yapma! Benden tek istediğin istediğin o değerli, küçük denizkızı olmamdı.
Tu voulais juste que je reste ta précieuse petite sirène.
Eh, bazen en değerli şeyimiz ilkelerimizdir.
Et bien, parfois avoir des principes est tout ce que nous avons.
Bilmen gereken şey, o değerli Robin'inin her akşam koca gözlü karısının... kendisine yemekler yaptığını sandığı.
Tout ce que tu dois savoir est que pendant que ton précieux Robin pense que c'est sa naïve de femme qui cuisine pour lui chaque soir, c'est en fait moi.
Senin değerli Robin'in geniş gözlü karısının yanında olduğunu düşünürken, o aslında bendim.
Tant que ton précieux Robin pense que je suis actuellement sa femme aux yeux de biche.
Orada bu riski almaya değecek çok değerli bir şeyler olmalı.
Il doit y avoir quelque chose de grande valeur là-bas qui vaut la peine de prendre tout ce risque.
O hayatından daha değerli mi, korsan?
Vaut-elle ta vie, pirate?
Ruslan, hayattayken ölü halinden daha değerli.
Ruslan, il a plus de valeur vivant que mort.
- Tamamen ne diyeceğine bağlı dava için ne kadar değerli olabileceğine.
Cela dépend de ce que vous allez dire, de sa valeur dans cette affaire.
Sizi cesede götürebilirim, bu yeterince değerli olur mu?
Je peux vous emmener jusqu'au corps. Est-ce assez précieux?
Burası mahzeninse, bunlar da en değerli hazinen olmalı.
Si c'était votre coffre-fort, alors ce serait les choses que tu chéris le plus.
Gerçi ona bu konuda teşekkür etmeliyim. Bana çok değerli bir ders verdi.
Mais je lui suis reconnaissante, car il m'a appris une chose.
Biliyorum aramızda anlaşmasızlıklar oldu ama bilmeni istiyorum her zaman değerli bir düşmandın.
Nous avons eu des différends par le passé, mais je veux que vous sachiez... que vous avez été un adversaire valeureux.
Çok değerli çalıntı bir ürünü almaya çalıştığını itiraf etmeden olmazdı.
Pas sans admettre que vous aviez voulu acheter un inestimable objet volé.
Kıytırık muzlu kekinizi alıp o çok değerli garaj yolunuza dönün.
Ok, tu sais quoi? Reprenez votre pain à la banane sans herbe - et retournez dans votre précieuse allée.
Öyle bir güç arazide Lucy için çok değerli olurdu.
Ce type de force pourrait lui être très précieux sur le terrain.
Ya da halkının askeri birliklerini yok ederek çünkü yüksek değerli tek bir hedef için şansın olabilir de olmayabilir de.
Ou éradiquent tout un bataillon parce que tu as ou n'as pas tiré sur la cible qu'il fallait.
Yardımcı olabilecek çok değerli insanlar var.
Beaucoup de gens bien peuvent aider.
Hiç kimsenin hayatı bir diğerinin hayatından değerli değildir.
Une vie ne vaut pas plus qu'une autre.
O fotoğraf muhtemelen senin düşündüğünden çok daha değerli. Lizzie Borden kayıplara karıştı.
Cette photographie vaut probablement plus que ce que vous pensez.
Üzgünüm ama, kocamın bir öğretmenden daha değerli olmadığını söyleyeceğimi mi sanıyorsunuz?
Suis-je censée dire que mon mari ne valait pas plus qu'un professeur?
Kocasının hayatı anlattığı kadar değerli değilmiş.
La vie de son mari ne vaut peut-être pas tant que ça après tout.
Bu değerli bilgiler için size sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum!
Oui. Je vous remercie pour ces précieux enseignements.
Şunu unutmayın. Sizler bir daha asla sahip olamayacağım değerli parçalarsınız!
Je ne rassemblerai plus jamais d'autres pièces comme vous.
Bir zamanlar bana, bit tane canın bile yüzlerce kitaptan daha değerli olduğunu söylemiştin.
Vous m'avez dit un jour une seule vie vaut plus qu'un millier de livres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]