English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Dile

Dile Çeviri Fransızca

3,535 parallel translation
Özür dile.
Excuse-toi.
Buraya başarısızlıklarımdan aldığın zevki dile getirmeye gelmediğin kesin.
T'es pas là pour te vanter.
Şimdi özür dile.
Maintenant les excuses.
Ben de sana aşığım ve senin aksine bunu dile getiriyorum.
Et je t'aime aussi, je l'ai dit.
Bana şans dile.
Souhaite moi bonne chance.
Öyle deyince dile getirmesi biraz zor oluyor, anlatabiliyor muyum?
C'est un peu dur quand tu es pris au dépourvu, vous voyez?
Bana şans dile.
Souhaite-moi bonne chance.
Yemeğe başlamadan evvel Dedektif Corcoran'ın yemekte bize eşlik etmesine ne kadar sevindiği dile getirmek istiyorum.
Avant de commencer notre premier cours, je tiens à vous dire combien je suis heureuse que le détective Corcoran ait accepté de nous rejoindre pour le dîner.
Bu çok garip, Tanya. Özür dile.
- Ça devient bizarre, là.
Gidip konuşmalısın bence. Pekala, bana şans dile.
Tu devrais probablement aller lui parler.
- Özür dile.
- Mes excuses.
Sanırım bunu dile getirmeye gerek olmaz, çünkü birbirinizin kalplerini bilirsiniz.
C'est parce que tu connais la sincérité de l'autre, donc tu n'as pas besoin de dire pardon.
Böyle dile getirirsen ; evet.
Yeah, bien, présenté comme ca, yeah.
Evet, şartlarını gayet açık dile getirdi.
Oui, ses conditions étaient assez claires.
Bunu dile getirmek bile benim için çok zor.
C'est difficile pour moi de la dire, vous savez.
Parça dile geldi.
( sonnerie ) Ah. La particule a parlé.
Sert çocuklar bunu dile getirmezler.
Shh. Dur à cuire ne dis pas cela.
Lütfen geçmesini dile.
Souhaitez qu'elle parte encore.
Önce özür dile.
Pas avant que tu te soit excusé.
Özür dile ve suçlamaları geri çeksin.
Des excuses et il abandonne les charges.
Gayet açıkça dile getiriyorlar, "Bu kez başkanlık için... "... en iyisine oy vereceğim ve oyum sana. "
"Cette fois nous voterons pour quelqu'un de bien et ce quelqu'un, c'est vous!"
Bu evde yaşayan hiç kimse bunları dile getirmiyor.
Est-ce qu'un habitant de cette maison a déjà pu prononcer ces mots?
O zaman dile getiremedim ama kendimi sorumlu hissediyordum.
Je ne pouvais pas le formuler, mais je me sentais responsable.
Hatamızı kabullen, özür dile ve gerçek teröristleri bulma işine koyul.
Admettons notre erreur, excusons-nous, et retournons à la recherche des vrais terroristes.
Planlarımı rahat dile getiremiyorum.
Je ne suis pas à l'aise évoquer mes plans.
Bir kaç oturumda Tanrı'nın size Başkanlık için yarışmanızı söylediğini dile getirdiniz.
Par plusieurs fois, vous avez dit que Dieu vous l'a dit.
Konuşmamaya başladığında da söylediğim gibi konuşmaya zorlayamazsın ancak isteklerini kendisinin dile getirmesi gerek.
Comme je l'ai dit, quand il a arrêté de parler, il ne faut pas le forcer, mais lui demander ce qu'il veut.
Çocuğumuz bile hislerini senden daha iyi fark edip dile getiriyor.
- il sait les exprimer. - C'est bas.
Ondan özür dile, belki yarın şarkı söyler.
Excuse-toi et peut-être qu'elle chantera demain.
Bana şans dile.
Souhaite-moi bonne chance?
- Ne? ! Şu sözleri de asla dile getirmediğini iddia ediyor :
Et il clame n'avoir jamais prononcé ces mots :
Kendi iyiliğin için olay anında kendinde olduğunu açıkça dile getir.
Et soyez certaines que vos souvenirs de l'événement soit exactement comme vous vous les rappelez.
Bu anı yazısını bulvar gazeteleri de yayınlanabilirdi ama Kennish bunun yerine kendi kâbusunu etkili, evrensel ve umut dolu bir anlatımla dile getirmiş.
"Ce mémoire pourrait avoir pris un tournant de tabloïd, mais à la place, Kennish a réussi à rendre son cauchemar personnel, fascinant, universel... et plein d'espoir."
Yapabildiklerimi asla dile getirmeyeceğine söz ver.
Promets-moi de ne jamais parler de ce je peux faire.
Hatamızı kabul et, af dile ve gerçek teröristleri bulmak için işinin başına dön.
Admettons notre erreur, excusons-nous et continuons la recherche des vrais terroristes.
Ona iyi şanslar dile ve bırak gitsin.
Souhaite-lui bonne continuation et laisse-le partir.
Dile getirmemeye çalışmadığın zamanlarda bile bunu dile getirmediğini biliyorum.
Je sais ce que tu ne dis pas, Même quand tu ne le dis pas.
Dile getirmemeye çalıştığım şey neymiş?
Qu'est ce que je ne dis pas?
Endişemi dile getiriyorum.
Je m'inquiète, c'est tout.
Özür dile, ikisinden de.
Excusez-vous auprès d'elles.
Tüm kellerin arasında olan, dile getirilmeyen o bağ var aramızda.
On a ce lien tacite que tous les chauves ont.
Ama dile getirmekte istemiyorum.
Mais je ne veux pas le dire à voix haute non plus.
Öyle olmamasını dile.
Faut espérer que non.
Asıl sensin, bunu yapmalıyızı hiç dile getirmeyen.
La personne qui ne m'a encore jamais répondu c'est toi, Seo I Su.
- Özür dile.
- Excuse-toi.
- Bunu dile getirdiğin için teşekkürler.
- Merci de l'avouer.
Sanırım bunu dile getirmene gerek kalmaz.
C'est parce que tu connais la sincérité de l'autre, donc tu n'as pas besoin de dire pardon.
İkimizin de düşündüğünü ben dile getireceğim.
Nous pensions à cela tout les deux. Je veux juste le dire.
Teknelerine olan hayranlığımı dile getiriyorum.
Je suis en train d'admirer tes bateaux
Bu fikrinizi dile getirme şekliniz.
Par définition, une opinion.
Bunu dile getirdiğin için teşekkür ederim, ben sen gelmeden önce oldukça gergindim.
Excusez-moi, mais je regarde peu de télé-réalité.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]