Domates Çeviri Fransızca
1,196 parallel translation
Domates peynir size, fare ise bana.
Un fromage-tomate pour vous, un rat-mayo pour moi.
Domates, soğan, ketcap, turşu ve sıkıştırılmış sığır etine bir fışkırtma.
Tomate, oignon, ketchup, cornichons et une dose de bœuf pressé.
Domates çorbası, ve böğürtlen parçalı biftek ve böbrek böreği...
Un potage à la tomate, un pudding aux rognons et de la compote de mûres.
Domates yerine, fazladan soğan olsun.
Pas de tomates, des oignons supplémentaires.
Domates istediniz mi?
Vous vouliez des tomates?
Bakın, orada küçük bir domates var.
Regardez, ça c'est d'la tomate!
Acı domates sosu, avokado ve kişniş otunu, ister fasulye, ister tavuk, ister dana eti veya domuz etiyle sunuyoruz.
de l'avocat de bœuf ou de porc.
O deliği marul, domates, soğan, baharat ve gizli sosumuzla dolduruyorum. Üstünü de turşuyla kaplıyorum.
Et je remplis le trou avec de la laitue, des tomates, des oignons, des épices j'ajoute un cornichon
Oraya domates ekebilirim, fasulye...
Je pourrais y mettre des tomates...
Şu anda, bir domates tarlasında ilerliyoruz ve karşımızda duran bir insan görebiliyoruz.
Actuellement, nous marchons à travers un champ de tomates, et se tenant juste devant nous, nous pouvons voir un être humain.
Bunlardan biri de domates yetiştiriciliğidir.
Parmi celles-ci il y a la culture de tomates.
Balina, tavuk ve Japonların aksine domates bir sebzedir.
La tomate, contrairement à la baleine, la poule et le japonais, est un végétal.
Solanaceae bitki familyasının bir üyesi olan domates besleyici özelliklerinden dolayı 1800 yılından beri yetiştirilmektedir.
Membre de la famille botanique des Solanaceae, la tomate a été cultivée pour ses propriétés nutritionnelles depuis l'année 1800.
Dünya gezegeni her sene 61 milyon ton civarında domates üretir.
La planète Terre produit environ 61 millions de tonnes de tomates chaque année.
Bir tavuğa denk gelecek domates miktarının belirlenmesindeki zorluk ve balinalar karşılığında tavukların doğrudan takas edilmesindeki sorunlar paranın icat edilmesinin asıl nedenleriydi.
La difficulté de décider la quantité de tomates qui serait équivalente à une poule, et les problèmes de l'échange de poules contre des baleines furent les raisons principales de l'invention de l'argent.
Para karşılığında domates takas etmeyi kolaylaştırmak için insanlar süpermarketler yarattı.
Pour faciliter l'échange de tomates contre de l'argent, les êtres humains ont créé les supermarchés.
Diğer şeylerin yanı sıra, domates karşılığında parasını takas etmek için bu süpermarkete geldi.
Elle va au supermarché, notamment pour échanger de l'argent contre des tomates.
Bayan Anete'in karı fabrikanınkinden daha azdır ancak bir kilo domates ve iki kilo et, şu durumda domuz eti karşılığında takas edilmek için yeterlidir.
Le profit de Mme Anete est plus petit que le profit de l'usine, mais suffisant pour être échangé contre un kilo de tomates et deux kilos de viande - ici, de la viande de porc.
Parfümler hoş kokulu çiçeklerden elde edilir mesela Bayan Anete'in para, ardından da domates karşılığında takas ettikleri gibi.
Des fleurs odorantes sont extraits les parfums, comme ceux que Mme Anete échange contre l'argent qu'elle échange ensuite contre des tomates.
Buna karşılık çokça çöp vardır ve onların arasında da Bayan Anete'in domuz eti sosu yapmak için yeterince iyi olmadığını düşündüğü domates.
Il y a, cependant, beaucoup d'ordures, et parmi elles, la tomates que Mme Anete jugea pas assez bonne pour faire la sauce du porc.
Ailesine servis yapacağı domuz eti için Bayan Anete'in uygunsuz olduğunda karar kıldığı domates domuz ile ailesi için enfes bir gıda olacak, domuzun bakış açısından.
La tomate que Mme Anete jugea impropre pour le porc qu'elle allait servir à sa famille, va servir de nourriture pour le porc, et va être une très bonne nourriture pour le porc et sa famille - du point de vue du porc..
Domates ve tarih sınavları gibi bazı organik kökenli maddeler domuzlara gıda olarak verilir.
Certains matériaux d'origine organique, comme les tomates et les examens d'histoire, sont donnés aux porcs comme nourriture.
Domuzların sahibinin çalışanları işleri öyle ayarlamışlardır ki, on insanlık her bir grubun domates ve tarih sınavı gibi organik kökenli maddeleri toplarken çit içerisinde kalmak için beş dakikası vardır.
Les hommes qui travaillent pour le propriétaire des porcs ont établi que chaque groupe de 10 êtres humains ont 5 minutes pour rester à l'intérieur des barrières et ramasser les matières d'origine organique, comme les tomates et les examens d'histoire.
Bay Suzuki tarafından ekilen, süpermarkette para karşılığında takas edilen çiçeklerden elde edilen parfümler karşılığında Bayan Anete'in takas ettiği parayla takas edilen domuz eti sosuna kabul edilmeyen ve çöpe atılan domates Çiçekler Adacığı'ndaki insanlar için artık ulaşılabilir durumda.
La tomate plantée par Mr Suzuki, échangé contre de l'argent au supermarché, échangé contre de l'argent que Mme Anete a échangé contre des parfums extraits de fleurs, rejetée pour la sauce de porc, et jetée aux ordures, est maintenant disponible pour les êtres humains de l'Ile aux Fleurs.
- Domates, kereviz.
Ça va aller. Du céleri.
Bildiğimiz domates suyu, dörtte üç doldurun içine biraz votka ekleyin - sadece bir kadeh - yanında biraz limon.
Trois quarts de jus de tomate, une larme de bloody mary, et une tranche de citron vert, à part.
Yüzbaşım, domates çorbasıymış.
Soupe à la tomate.
Sırrım sadece taze domates kullanmam. Salça asla.
Mon secret, c'est que je n'utilise que des tomates fraîches.
Ben yaşlı bir adamım. Oturmuş lanet bir kutudan domates yiyorum.
Je suis vieux et je mange de la ratatouille à même la boîte.
Onlara senin oturup domates yediğini söyleyeceğim, tamam mı?
Je leur dirai que vous bouffez de la ratatouille.
Hiç. Sedece... Ben burada oturmuş domates yiyen bir ihtiyarım.
Je fais que manger de la ratatouille à même la boîte.
Domates ve Mozzarella peyniri.
Arrête de t'agiter comme ça.
Bir tane domates al. Soy. Doğra.
Tu prends une tomate... tu la pèles... tu la coupes... et tu l'épépines.
Fasulye. domates, Patates yetiştireceğim.
Je vais faire pousser des haricots, des tomates.
Domates kalmamıştı.
Il n'y en avait plus.
- Domates aradığınızı duydum.
Vous cherchez des plants de tomates?
Yaşımı kabullenip, zeytin ve domates yetiştirmekle uğraşmalıyım.
Je dois accepter mon âge. Aller à mes tomates, à mes olives!
Domates sosuyla Vinnie ilgileniyordu.
Vinnie se chargeait de la sauce tomate.
- Üç tane mi? Kaç domates koydun?
Et les boîtes de tomates?
Domates sosu için sığır ve dana budu pişirecektim.
Il fallait braiser le bœuf et le jarret de veau pour la sauce tomate.
Zavallı çocuk... Bütün gün ya helikoptere ya da domates sosuna baktı zaten.
Il avait passé la journée à contempler hélicoptères et sauce tomate.
Buraya gelince domates soslu spagetti ısmarladım. Ketçaplı makarna getirdiler.
En arrivant ici, j'ai commandé des spaghettis sauce marinara, et j'ai eu des nouilles au ketchup.
"Büyük bir dilim peynirin altında ızgara domates" yazıyordu!
"Tomate farcie... " sous une tranche généreuse... "de fromage fort."
Kalbin çürük bir domates. Pembe benekleri olan çürük bir domates, Bay Grinch.
Votre cœur est une tomate pourrie tacheté de moisissure, M Grinch
- Domates sosu mu?
- Sauce tomate?
Turşu, marul, domates? , soğan?
Cornichons, tomate?
Ah, bir de kafedeki gibi, bir tabak kızarmış yeşil domates için... neler vermezdim.
Oh, ce que je donnerais pour une assiette de tomates vertes frites... comme on nous en servait au café.
Bana kızarmış yeşil domates yapmışsın!
Tu m'as fait des tomates vertes frites.
sarımsak burda, baklalar, biberler, bir domates.
Voici l'ail, les fèves, les poivrons, une tomate.
- Domates sosu.
- Sauce tomate.
- Domates üstüne otur. Ben bir yazarım, canavarlar.
Je suis écrivain, monstres!