Endişe edecek bir şey yok Çeviri Fransızca
116 parallel translation
Hayır. Endişe edecek bir şey yok. Hoşça kalın.
Il n'y a pas lieu de vous inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok.
Ne vous inquiétez pas.
Endişe edecek bir şey yok.
Tu n'as pas a t'inquieter.
- Endişe edecek bir şey yok diyorum. - Muhalefeti unutmayalım.
Ne vous faites aucun soucis.
Artık güvendesiniz. Endişe edecek bir şey yok.
On est hors du danger, il n'y a rien à craindre.
Endişe edecek bir şey yok.
T'inquiète pas...
Endişe edecek bir şey yok.
Tu n'as pas à t'inquiéter.
Kanamalar durdu, endişe edecek bir şey yok.
Les saignements ont cessé, et il n'y a pas de signes inquiétants.
Sakin ol Endişe edecek bir şey yok.
Et reste calme. Il n'y a rien de grave.
Dikkatli davrandığın sürece endişe edecek bir şey yok.
Il n'y a pas de quoi s'inquiéter, du moment que tu es prudente.
Endişe edecek bir şey yok.
Pas de quoi s'inquiéter.
Orada endişe edecek bir şey yok.
Oui, parce que tu n'as aucune raison de t'inquiéter.
Öyleyse, endişe edecek bir şey yok, değil mi?
Aussi, il n'y a vraiment rien à craindre.
- Mr Kennicut, endişe edecek bir şey yok.
Vous n'avez pas à vous inquiéter.
Hayır, ama henüz endişe edecek bir şey yok.
Je ne sais rien mais il ne faut pas s'inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok.
Ne t'inquiète pas.
- Endişe edecek bir şey yok.
- Non. Il n'y a rien à craindre.
Evet, endişe edecek bir şey yok.
Bien. Rien d'inquiétant.
Endişe edecek bir şey yok, büyük dostum.
T'as pas à t'inquiéter, mon grand.
Endişe edecek bir şey yok.
Vous n'avez pas à vous en faire.
Endişe edecek bir şey yok.
Pas de souci à se faire.
Gördün mü Asteğmen? Endişe edecek bir şey yok.
Vous voyez, cadet.
Evet, kesinlikle endişe edecek bir şey yok.
Sûrement pas de quoi s'inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok diyorlar.
Ils disent de ne pas s'inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok.
Nous n'avons rien a craindre.
Endişe edecek bir şey yok.
Il n'y a pas de quoi s'inquiéter.
- Endişe edecek bir şey yok.
- Pas de quoi s'inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok.
Pas de problème.
Endişe edecek bir şey yok.
Alors, ne t'en fais pas.
Endişe edecek bir şey yok.
Ne vous mettez pas dans un tel état.
- Beni nereye götürüyorsunuz? - Endişe edecek bir şey yok...
Je dois faire quelques ajustements sur votre lobe temporal.
Endişe edecek bir şey yok.
Ne t'inquiète pas pour ça.
Sadece birkaç test. Endişe edecek bir şey yok ki.
Ce ne sont que des examens.
Endişe edecek bir şey yok artık.
Tu n'as plus à t'en faire.
Öyleyse endişe edecek bir şey yok.
Donc nous n'avons pas à nous en soucier.
Endişe edecek bir şey yok.
Vous n'avez pas à vous inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok beyler.
Il n'y a pas à vous inquiéter, messieurs.
Endişe edecek bir şey yok. Her şey yolunda gidecek.
Ne t'inquiète pas, tout ira bien.
Gerçekten endişe edecek bir şey yok.
Vous n'avez vraiment aucun souçi a vous faire
Selam. Ben Joseph Quinn. Endişe edecek bir şey yok.
- Bonjour, je suis l'inspecteur Quinn, ne vous inquiétez pas,
Sen ve çocuklar için endişe edecek bir şey yok.
Il n'y a plus que toi et les enfants. Il n'y a plus à s'inquiéter.
Endişe edecek hiç bir şey yok.
Tu n'as pas à t'inquiéter.
Endişe edecek hiç bir şey yok.
Vous n'avez pas à vous inquiéter.
Endişe edecek bir şey yok
Il n'y a pas de quoi t'inquiéter.
- Endişe edecek bir şey yok mu?
Vous n'avez pas trop de soucis?
Endişe edecek bir şey yok.
Il ne t'entend pas.
Endişe edecek bir şey yok.
Aucune raison de s'inquiéter.
- Endişe edecek bir şey yok.
Tu tinquiètes trop.
Endişe edecek bir şey yok.
Pas de quoi s'inquiéter. - Oh bordel!
- Gördün mü, endişe edecek bir şey yok.
- Marcel Marceau est mort.
Endişe edecek bir şey yok.
- Rien de grave.