Ensemble Çeviri Fransızca
62,343 parallel translation
Durdurduğumuz zaman sandallara binip öncü kol olarak ikimiz başı çekeceğiz.
Quand il sera arrêté, nous embarquerons ensemble pour le premier assaut.
Korsan Jack Rackham'ın hikayesi Charles Vane'i asan valinin işini Karasakal ile beraber bitirip Nassau'ya korsanlığı geri getiren adam olarak yazılacaksa eğer böyle bir son beni mutlu ederdi.
Si les récits de la vie du pirate Jack Rackham se résument à dire qu'il était l'égal de Barbe-Noire... Qu'ensemble, ils ont vengé Charles Vane et rétabli la république pirate à Nassau... C'est une perspective satisfaisante.
Belki beraber birkaç köpek haklarız.
On a chassé le chien ensemble.
Hadi birlikte söyleyelim- -
Battons-nous ensemble...
Hep birlikte onu azarlayalım.
Allez, tous ensemble!
Birlikte olamayız
Nous ne pouvons être ensemble
karşı karşıya kaldık ölüme birlikte mücadele ederdik.
Nous nous sommes battus ensemble.
Beraber geldiğimize göre beraberizdir herhâlde. Öyle zannediyorum.
Parce qu'on est arrivés ensemble, on est ensemble.
Yalnızca dört yıl birlikte oldular.
Ils ne sont restés ensemble que quatre ans.
"ve hepsi birlikte eğri küçük bir evde yaşadılar."
Et ils ont vécu ensemble dans une petite maison tordue. "
Birlikteyiz.
On est ensemble.
Hayatımın geri kalanını birlikte geçirmek istiyorum.
Je veux qu'on passe nos vies ensemble.
Şimdi, bir adım geri çekilmesini ve günlük işleri benim yönetmeme izin vermesini önerdim, fakat birlikte tutturduğumuza kararlı görünüyor.
à savoir l'amélioration du genre humain. J'ai suggéré qu'il prenne de la distance et que je gère le quotidien, mais il semble vouloir que nous restions ensemble.
Beraber olmadığını söylediğinizi sanıyordum?
Je croyais que vous n'étiez pas ensemble?
Bir çekirdek üzerinde yalnızca ikimizin çalıştığı günlerde gün boyu birbirimize on kelime bile etmemize gerek olmazdı.
Quand on travaillait ensemble sur un noyau, juste nous deux, on n'avait pas à prononcer dix mots dans la journée.
Dinleyin. Kendi kendime düşündüm. Düşündüm de hepimiz ne sıkla bir araya gelip konuşuyoruz?
Je pensais tout seul, je pensais à, quand est-ce qu'on se posait tous ensemble et qu'on parlait, vous savez, pas du travail?
Hal böyle olunca Ceres valisi tüm Yıldız Burgusu polislerini azarlamak için bir araya topladı.
Donc le Gouverneur de Cérès a rassemblé tous les policiers Star Helix ensemble pour une opération.
Pekâlâ dinle, büyük resmi gözden kaybetme.
Bien, écoutez. Ne perdez pas la vue d'ensemble.
Her erkek, kardeşim..... ve birlikte birbirini koruması gereken bir bütünüz.
Chaque homme, mon frère. Et ensemble, on est un grand groupe qui doit se protéger.
Ülkelerimiz arasında hayallerimizin ötesine geçecek ölçüde başarılı olan bir şey.
Ensemble. Un truc qui a dépassé nos espérances.
Biz birlikte hiçbir şey başlatmadık.
On n'a rien commencé ensemble.
Evet, beni de sikip attın ama baksana, resmen ortak olduk.
Tu m'as baisé et on bosse ensemble.
İkinizi bir arada görünce içim çok rahatladı.
J'aimais bien vous voir ensemble.
CIA'de beraber çalıştık.
Nous avons travaillé ensemble à la C.I.A.
- Her zaman yaptığımız gibi.
- Ensemble, comme toujours.
Daha büyük sorunların var. Buradaki arkadaşımız ikimizi birlikte videoya çekiyor.
Vous avez d'autres problèmes... notre ami qui nous filme ensemble.
Bazı insanlar birlikte olduklarında birbirlerini ne kadar severlerse sevsinler işe yaramaz.
Certaines personnes, vous les mettez ensemble, et peu importe combien ils s'aiment, ça ne fonctionnent pas.
Şu atlı hakkında bilmemiz gerekenleri bize hep birlikte anlatacaklar.
Ensemble, il nous diront tout ce qu'on veut savoir de ce cavalier.
Beraber misiniz?
Vous êtes ensemble?
Yaptığım için utanç duyuyorum, Pam, ama en azından bu sabah seninle kek yemeyi tercih edebilirim, tamam mı?
Je l'avoue, Pam. Mais on va manger des pancakes ensemble, pas vrai?
Beraber yapacağımızı sanıyordum.
Je pensais qu'on le ferait ensemble.
Sonra evime gelip kapımı çaldı. Ve sonra Mapletown'dan yakın dostmuşuz gibi davrandı. Sanki hiç beraber olmamışız gibi.
Il est venu frapper chez moi et il a fait comme si j'étais une vague relation de Mapleton, il y a des années, comme si on avait jamais été ensemble, comme s'il s'était rien passé.
Yetimlerle dolu bir dünyada,... hala beraberlerdi.
Dans un monde rempli d'orphelins, ils étaient encore ensemble.
Barıştığımızdan beri Roosevelt Adası'ndaki yaz kampında, terk edilmiş tüberküloz hastanesinde koşturan, hayalet korkutan 12 yaşındaki kız gibiyim.
Depuis qu'on s'est remis ensemble, je me sens comme la fille de 12 ans de la colo sur Roosevelt Island, courant à travers le sanatorium désaffecté en chassant les fantômes.
Bu yüzden birlikte anlaşma yapmak için önce sana geldim.
C'est pourquoi je t'ai appelé au début pour mettre en place ce deal ensemble.
- Her zaman şahsen bilgi alırdı.
On le fait toujours ensemble.
Birlikte anlaşabiliriz diye ilk seni aradım.
C'est pour ça que je suis venu vers toi à la base, conclure ce deal ensemble.
Ben ile birlikte çalıştık.
Mais Ben et moi avons servi ensemble.
- Anlaşma yapmak için bu yüzden ilk seni aradım.
- C'est pour ça que je t'ai appelé en premier, mis en place ce deal ensemble.
Ben ile beraber hareket edeceğiz.
Ben et moi vont y aller ensemble.
Beraber çalıştık.
On a combattu ensemble.
Ben ile beraber savaştık.
Ben et moi avons combattu ensemble.
Noel'i beraber kutladık.
On a passé Noël ensemble.
Beraber nasıl da oynardık.
Quand on jouait ensemble?
Ben ile beraber çarpıştık, ve bir ant içtik.
Ben et moi avons combattu ensemble, et j'ai fait un serment.
Daha önceden konuştuğumuz gibi birlikte olabiliriz.
On peut être ensemble comme on en parlait.
14 hücre var ve onların aynı anda saldırmaları şart.
Il y en a encore 14, et elle doivent attaquer ensemble.
On dört hücre daha var hepsi aynı anda saldırmalı.
Il y en a 14 autres et elles doivent attaquer ensemble. Mais sans le disque...
Birlikte yaşayacaklarını söyledi.
Qu'ils vont s'installer ensemble.
Hepimiz birlikte çalıştık.
Nous avons tous travaillé ensemble.
Akşam yemeği?
- On dîne ensemble?