Etin Çeviri Fransızca
432 parallel translation
Etin çeyreğine ne oldu?
Où est passée cette pièce de buf?
Yerlilerden ötürü. - Etin tadını bilmezler.
À cause des indigènes Ils n'ont jamais goûté de viande
Ve bu uykuyla yürek acısına ve etin maruz kaldığı binlerce doğal şoka son verdiğimizi söyleriz.
par ce sommeil nous mettons fin! Aux souffrances du coeur et aux mille douleurs léguées par la nature!
Ve bu uykuyla yürek acısına ve etin maruz kaldığı binlerce doğal şoka son verdiğimizi söyleriz. "
par ce sommeil nous mettons fin aux souffrances du cœur et aux mille douleurs léguées par la nature
Etin büyüklüğüne bakın.
Regardez la taille de ce rôti!
Buna hırsızlık diyemeyiz. Çünkü öldüklerinde etin de bir sahibi olmayacak.
Ce ne sera pas volé et personne fera de réclamations.
Bunca etin yanında patates yok.
Toujours ces boîtes...
Kaldırım kenarlarına dikkat etin.
Surveillez le trottoir.
Bir sürü sığır etin olacakmışa benziyor.
On dirait que vous allez acheter beaucoup de bœufs M.Melville.
Bir miktar acı biber olmasa etin tadı tuzu olmaz.
Sans Tabasco, la vie est triste.
Hamburgerin, etin, fasulyenin, sosisin fiyatını ben mi arttırıyorum?
Suis-je responsable de la hausse du porc et des petits pois?
Etin kokusunu almış olmalı.
Il avait vraiment faim.
Etin üzerine tuz ekmeyi özledim dogrusu.
II manque une pincée de sel sur ma viande.
Mark etin karşısında arabamda uyuyorum.
Je dors dans mon auto sur la zone.
- Her şeyi berbat etin.
- Tu es encore pire que moi!
Etin tadını çıkarın çünkü her zaman böyle et bulamazsınız.
Prenez un peu de viande, on n'en trouve plus de la comme ça.
Evet. Ateş ve etin nasıl olduğunu hatırlıyorum.
Oui... je me souviens comme la viande et le feu s'assemblent!
Yani, Zelda etin sosuna bakıver, olur mu?
Polly... je veux dire, Zelda, tu peux surveiller cette sauce?
Sen henüz etin zevklerini bilmiyorsun, Maya canım.
Petite Maya, tu ignores la vraie joie d'un corps de femme.
Kıskanıyorsunuz. Etin sırlarını benim bilip sizin bilmemeniz sizi kıskandırıyor.
Vous êtes jalouses, car je connais le secret de la chair.
Etin yarım kilosu 40 Yen, doğru muydu?
Une livre de bœuf, c'est 40 yens.
Etin yanında beyaz kuşkonmaz alacağız. bir şişe de Chateau Lafite Rothschild'47.
Avec la viande, des pointes d'asperges et une bouteille de Château Lafite Rothschild 1947.
Etin filizlenmesiyle meşgul arılar.
Des abeilles qui butinent les fleurs.
Orda dillerin ışıldamasını ve etin nemli... çiçeğinin açılışını göreceksin.
Là, vous verrez la prise de vue sur le flash des languettes... Et l'ouverture de la fleur humide de la chair.
Kan, ateş ve etin ötesinde bir şey.
C'est le sang et la fièvre dans ma chair.
O etin asiler için anlamını biliyordum.
Je savais ce que la viande représente pour eux.
Teslimatı yapana getirdiği etin parasını veriyordu... ama hükümetten fazla etin parasını alıyordu. Aradaki farkı da cebe indiriyordu.
Il règle ce qu'on lui a effectivement livré... facture à l'État plus qu'il n'a commandé... et empoche la différence.
O kadar etin yarısı bile yeterdi.
La moitié de la viande suffirait.
Midendeki etin tadı hala ağzında mı, senyor?
Autant que ce qu'on vous a fait manger?
Etin, kanın, kemiklerin, saçların, tırnakların, kulakların var.
Faite de chair et de sang, d'os, de cheveux, d'ongles.
Sıcak, fiziksel ve çıplak etin içinde.
La chair chaude, physique et nue.
Etin içi böyle kırmızı kalmalı.
L'intérieur doit être rouge comme ceci.
Siyah etin kemiklerinde çürüyene dek yardıma muhtaç ve ölerek, seyredeksin.
Vous attendrez, désarmée et mourante, jusqu'à ce que la chair noire de vos os pourrisse.
Bu İngiliz genci iki haftadır bir kutu etin üzerinde asılı duruyor.
Ce Britannique qui depuis deux semaines est suspendu au-dessus d'une boîte de conserve périmée.
Etin çürümesini önlüyor.
Ça empêche la viande de pourrir.
- Evet. - Ve sen de itaat etin? - Evet.
Et tu as obéi?
Etin bir parçası, bir kasa Jack Daniels,.. ... ve belki de iki parlamento üyesi.
Du bon steak, une caisse de whisky, et peut-être un ou deux membres du Congrès.
İşte etin faturası, Bay Carnegie.
Voici les factures de viande, M. Carnegie.
Bak, önce etin en kötü tarafını, kemiğini ver, sonra gerisini.
Ecoutes, donne d'abord les mauvais morceaux, les os et tout, et après le reste.
Bildiğim tek şey, etinin bana büyük bir güç verdiği... Her neyse, sana çok müteşekkirim, hayatımı kurtardın. Bu yüzden işte etin, onu sana geri veriyorum!
Si seulement j'avais su que ta chair me donnerait tant de forces... pour m'avoir sauver la vie je te la rends!
Etin gücü ve kudreti.
La force et le pouvoir de la chair.
Ölmüş etin olmadığı bir yemek, yemek sayılmaz.
Pour finir en beauté, quoi d'autre qu'un peu de viande morte?
Görüyor musun? Etin içinden geçmiş.
Elle a traversé la chair.
Parlak kırmızı kanı seksi bir şekilde akmaya ve beyaz derisinde desenler oluşturmaya başladığı zaman, kan ve etin çiçekleri kızıl bir denizde sarhoş edici ve gerçekten göz kamaştırıcı bir sevinçle büyüyüp gelişir.
Quand son sang rouge vif commence à couler voluptueusement tel une créature sur sa peau blanche, comme des fleurs de chair et de sang fleurissant dans une mer rouge, c'est vraiment un éblouissement et un ravissement enivrant.
Hayır, genelde etin iki tarafına ekmek parçası koyuyorlar.
En général, ils ajoutent deux tranches de pain de chaque côté.
Ve erimiş peynir, etin suyu ile karışır.
Le fromage fondu se marie très bien... avec le jus de ce steak succulent.
Şimdi niye beni buraya davet etin?
Je vous en prie. Pourquoi m'invitez-vous ici?
Müşterilerimi kaçırmak mı istiyorsun! Etin üstüne öksürmesene!
Ne toussez pas sur la viande!
Etin iyi yerinden yarım kilo alayım lütfen. - Her zamanki et iyiydi.
La viande ordinaire est bonne aussi.
Çünkü sen genellikle, etin iyi kısımlarını berbat edersin.
Je vais le tuer et le découper.
Bir şans yakaladı, ahmak.
On lui a posé un lapin, cr étin.