Face Çeviri Fransızca
23,235 parallel translation
Yolun karşısına çıkan kapı hala duruyor mu?
La porte qui mène à l'immeuble d'en face est toujours là?
Yüzleşebileceğim ekstradan ceza yeme olasılığımı azaltmaya çalışıyorum.
Je tente de faire face aux futurs périls que je pourrais rencontrer.
Kıtlıkla karşı karşıyalar bunu yapmaya hakları var.
Ils font face à la famine. Ils ont le droit.
Bu soruşturmadaki yalan sizi yüksek mahkemeye göndereceğini hatırlatırım.
Et rappelez-vous que mentir en face de cette requête vous envoie à la haute court, de même.
Burada Paris Parlementosuyla yüzleşmen için gerekli kararı veriyoruz. Kral Francis'i öldürmeye çalıştığın için yargılanacaksın.
Vous êtes donc convoqué à faire face au Parlement de Paris, pour être jugé du meurtre du roi Francis.
Hey, küp çik.
Salut face de cube.
Her şeyi olduğu gibi kabul etmeliyiz. Gerçeği aynen olduğu gibi görmeliyiz.
Il faut voir les choses telles qu'elles sont, voir la réalité en face.
Ölümle karşı karşıya olan bir dünya dolusu insan var.
C'est un monde rempli de personnes qui font face à la mort.
Görünüşe göre kaçırmada deneyimli suçlularla karşı karşıyayız.
On dirait qu'on est face à des kidnappeurs expérimentés.
- Sen de, onun karşısına.
Mets-toi en face d'elle.
# Süz karşındaki kişiyi gözlerinle #
Contemple la personne en face de toi
... yıkımdır!
... fera face à la destruction.
İyi sahibim Tom Lea'ye karşı şansınızı denemek için mi?
Pour tenter votre chance face à un homme comme Tom Lea?
Arazide yüz yüze bir düello yapalım.
Donnez-moi satisfaction dans le champ... un duel. Face à face.
Sonra ayrılacak ve birbirinizle yüzleşeceksiniz.
Vous vous séparerez ensuite et vous vous ferez face.
Bu eylemler hepimizi etkiliyor, ve karşı karşıya olduğumuz bu virüsü daha da büyük bir tehdide dönüştürüyor.
Ces actions nous affectent tous et constituent une plus grande menace que le virus auquel on fait face.
Ama şuan neyle karşı karşıya olduğumuzu bile bilmiyoruz.
Mais là, on ne sait pas à quoi on fait face.
Sanırım ben biraz korkak gibiyim. Hayat ve ölüm durumları söz konusu olduğunda.
Je dois admettre faire preuve d'une certaine lâcheté, quand je suis face à un danger de mort.
Dierdre kabuslar goruyor, Betsy yatagini islatip duruyor, ve George okulda surekli kavgalara karisiyor. Ama en azindan gercekle yuzlestiler.
Dierdre fait des cauchemars, Betsy mouille toujours son lit, et George continue de se battre à l'école, mais au moins ils font face à la réalité.
Çift taraflı kalemlere bakabilir miyim?
Je peux également avoir le stylo double-face?
Devamlı Gordon Pinsent'la karşılaşacağım gibi geliyor.
J'expecte toujours me retrouver face à Gordon Pinsent.
Şahane yahu.
C'est parti. Ok, juste en face de la maison.
Sizinle Robyn'nin yerinin karşısındaki kıyıda buluşurum
On se retrouve en bord de mer, en face de chez Robyn.
Az önce gözümüzün önünde Jay'i öldürdü.
Il vient de tuer Jay juste en face de nous.
Bunun yerine, yeni şartlara uyum sağlayıp, kayıplarımızla başa çıkmaya çalıştık.
Au lieu de ça, on a essayé de s'adapter à nos nouvelles conditions, tout en faisant face à nos pertes.
Sürekli yolun karşısındaki apartmana bakıp duruyorsun.
Vous n'arrêtez pas de regarder l'immeuble d'en face.
Bir şeyi bulmak ve başa çıkmak öğrenmeye değer.
Pour trouver quelque chose qui vaille la peine d'être appris. Et pour y faire face.
Size bu zorlu olaydan kurtulmanız için akıl sağlığı hizmetleri sağlamayı öneriyoruz Bay Gallagher.
Nous aimerions vous apporter un soutien psychologique pour vous aider à faire face à cette épreuve, M. Gallagher.
Ve benim bundan kurtulmama gerek yok.
Et je n'ai pas besoin d'y faire face.
Ama Jay ile yüz yüze gelemem.
Je ne peux juste pas faire face à Jay.
Güreşçiler karşı karşıya geliyor.
Les lutteurs se font face.
Erkeklerle mi güreşecek?
Face à des garçons?
Nasıl yüzüne bakacağım?
Je peux pas lui faire face.
Şimdi kura atışı yapılacak.
Ca va être un pile ou face. Nous allons procéder au pile ou face.
Kura atışını kazanan güreşçiye hücum pozisyonu seçme hakkı verilecek ve puan kazanması için 30 saniye süre tanınacak.
Le gagnant du pile ou face peut choisir une prise, et a 30 secondes pour marquer.
Kırmızı taraf gelirse Naomi hücüm yapacak mavi taraf gelirse Geeta hücum yapacak.
La face rouge donne l'avantage à Naomi, la face bleue, donne l'avantage à Geeta.
Gözlerimin önündeydi.
Juste en face de moi.
Catherine Hapstall, Emily Sinclair'i öldürmek ve Annalise Keating'i öldürmeye teşebbüsten yargılanacağı davanın ön duruşması öncesi hâlâ tutuklu.
Catherine Hapstall reste derrière les barreaux en vue de son audience préliminaire demain où elle fera face aux charges pour le meurtre d'Emily Sinclair et pour avoir tenté de tuer Annalise Keating.
Kadın şokta ve önğne geçtiği an ve Jason'u azdıracak.
Cette femme est en état de choc et trahira Jason dès qu'elle sera face à lui.
- Yüzüme söyledi.
- Elle me l'a dit en face.
- Bayan Keating. - Bizzat duydum oğluna zarar vermenizden korkuyordu.
Elle me l'a dit en face, elle craignait que vous fassiez du mal à son fils.
İki aday, yüz yüze.
Deux candidats face à face.
- Evet, kendin baş ettin.
- Tu as fait face.
Gardiyanın önünde woge yapan bir Coyotl tarafından öldürüldü.
Il a été tué par un Coyotl qui a wogé en face du gardien.
- Yüz yüze gördünüz mü?
Est-ce que vous l'avez vu de face?
Yazı tura atalım.
Je te le fait à pile ou face.
Yazı mı tura mı?
Pile ou face?
Gerçekten gözümün önünde mi içeceksin şunu?
Tu vas vraiment fumer ça en face de moi?
Karşıma mı oturacaksın?
Pile en face de moi?
Mesela " Hobilerin nelerdir?
Tu t'assoies simplement en face de lui, tu le regardes dans les yeux, lui fais un grand sourire, et tu lui poses des questions, comme : " alors, t'as des passions?
Kilit pozisyon oldu yine.
L'arbitre siffle et les deux lutteuses se refont face.