English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ F ] / Fine

Fine Çeviri Fransızca

1,628 parallel translation
- Minyon-- - Ten rengi mi?
- Elle est fine.
"Summer breeze makes me feel fine Blowing through the jasmine in my mind"
Summer breeze makes me feel fine Blowing through the jasmine in my mind
Şu Lily, tam tilki.
Cette Lily est une fine mouche.
Özel bir sıvı sürecekmiş. Çok özel bir karışım ve içine işleyip bir daha vücudunda...
C'est une vapeur fine, vraiment... et ça pénètre dans le tissu d'une telle manière que ça procure à votre corps...
Bu inkar etmekle inanç arasında ince ir çizgi.
Il y a une fine ligne entre dénégation et foi.
İçini göstermedi. Metal, yüksek yoğunlukta bir çelik. Muhtemelen kurşunla kaplıdır.
La haute densité du métal, probablement avec une fine couche de blindage.
Derisi çok ince. o çok yaşlı.
La peau est trop fine. Elle est trop âgée.
Bileklerindeki izler, ince ölçü ipinden kaynaklanıyor.
Les marques sur ses poignets viennent d'une fine corde.
Gerçek olanı, bu beton bloğun ağırlığı 300 ton kadar, ve ince bir yağ tabakanın üstünde duracak.
Sur le vrai, le bloc de béton pèsera environ 300 tonnes, et reposera sur une fine épaisseur d'huile.
Peki ya Fine Arts?
Et pour... Beaux Arts...
Başım beladaydı. Kartlarımı düzgün oynamazsam, ne olacağını biliyordum.
Il fallait la jouer fine pour sauver les meubles.
Dünya Tarihine Giriş Ve ben deniz Profesör Milton Fine.
"l'introduction à l'histoire mondiale", et je suis le professeur Milton Fine.
Bu kişinin adı Milton Fine.
Le nom de cette personne... est Milton Fine.
Tamam mı, Milton Fine sıradan bir öğretim üyesi değil.
Ok, Milton Fine n'est pas un professeur ordinaire.
Profesör Fine demişti ki ; insanlar önemsiz ve güvenilmezdir.
Tu sais, le professeur Fine disait que l'être humain était insignifiant et qu'on ne pouvait pas compter sur lui.
Anlayamadığım şey Fine'ın peşine nasıl düştüğün.
Ce que je ne comprends toujours pas c'est comment tu as su pour Fine.
Fine hakkındakileri nasıl biliyor?
Comment a t-il su pour Fine?
Annenin virüsünü Fine yaptı, Jor-El değil.
Le virus de ta mère a été causé par Fine, pas par Jor-El.
Profesör Fine?
Professeur Fine?
Eğer Profesör Fine'dan geliyorsa önemli.
Seulement si ça venait du professeur Fine.
Fine'ın sandığın gibi bir dost olmadığı kanısındayım.
Je ne crois pas que Fine est l'ami que tu penses qu'il est.
Seni uyanık tilki.
Tu es une fine mouche.
Sanırım büyük tehlikeden dolayı kafayı yediğimden kulaklarım çok hassas.
Notre ouïe est sûrement plus fine quand nos roupettes sont en jeu.
Kırık pisuvarların üzerindeki o ağır çantalarla wabi-sabi etkisi yaratıImış.
Ce gros sac au-dessus de l'urinoir saccagé ajoute une fine touche japonaise au tableau.
ince bir bıyığı vardı.
Attendez. Ici, je crois qu'il avait une fine moustache.
Çok ince bir bıyık.
Oui, c'est ça. Une très fine moustache.
Arkadaşlarım ve ben nasıl formumuzu koruyoruz biliyor musun?
Sais-tu comment mes amies et moi gardons la taille fine?
Yumurtayı yuvanın tabanına batırıp üzerini ince bir çamur ile örtüyor.
Elle expulse ses œufs sur le fond du nid et puis recouverte d'une fine couche de boue.
Seçici olmayı sürdüreceksen, o zaman tuvalet suyu iç, seni beyinsiz.
Si tu joues la fine bouche, va boire l'eau des chiottes.
Duymam daha hassas.
Mon ouïe plus fine.
İşimize gelen kuralları seçip uymayız. Dini öğretiye uyarız.
Nous ne faisons pas la fine bouche, nous suivons la doctrine stricte.
Beyaz saçlı, ince bıyıklı özgüven saçıyor ve tamamen kayıp.
Cheveux blancs, moustache fine, débordant de confiance, mais complètement perdu.
Sosyetik yiyenler, dejenere ırklar yetiştirir.
La fine cuisine donne des dégénérés.
" Hele o muhteşem çıkıntı ve sivrilik yok mu.
Un somptueux renflement et une fine pointe.
Eğer kartlarımızı doğru oynarsak, 30,000 dolar kazanabiliriz.
Si on la joue fine, on peut faire 30.000 dollars de bénef.
Sen zaten tığ gibisin.
Tu es fine comme une brindille.
Buz zaten yeterince ince, bir de siz zorlamayın.
La glace est déjà fine, ne la fragilisez pas!
Buz ince olabilir, ama on tonluk bir mamutu ve dokuz tonluk bir opossumu taşıyacak kadar sağlam.
Même si elle est fine, elle porte un mammouth de 10 tonnes et un opossum de 9.
Bu işi düzgün yaparsak gazetelere çıkabiliriz.
Si on la joue fine, on sera dans le journal.
Evet, dünyadaki en akıllı kızın sen olmadığını biliyordum. Ama aslında en aptal olduğunu bilmiyordum.
Je savais que vous n'étiez pas fine, mais j'ignorais que vous étiez idiote.
Ben de senin Eileen'den daha zayıf olduğunu sanıyordum.
Je te croyais plus fine qu'Eileen.
8 leri yapmak çok zor olduğu için fırçanın ucunu inceltmek için kadınlar dilleriyle ıslatıyorlardı.
Les 8 étaient les plus difficiles à faire, alors les femmes suçaient la pointe de leur pinceau pour qu'elle devienne très fine.
Tüm ihtiyacımız..... yarasalarda olduğu gibi pürüzsüz bir yüzey.
Maintenant, il faut encore une peau très fine, comme celle des chauves-souris.
Pürüzsüz kaplama!
Une peau très fine.
Evet, pürüzsüz yüzey...
Oui, très fine.
Aile takımı gibi.
Tu sais, la "fine équipe".
Çok iyi bir kılıç ustasıdır.
C'est une fine lame.
Evet, bunu benim için söyleyen bir kaç hanım da oldu.
En parlant de fine lame, il paraît que j'en suis une, moi aussi.
Ne kadar iyi bir kılıç ustası olduğunuzu unuttunuz.
Tu oublies que tu possèdes aussi des dons de fine lame.
Bir zamanlar, Lucinda ve Jane adında iki mükemmel hizmetçi, güzelce döşenmiş yemek odasındaki masalarını süslemek için parlak porselen yiyecekler almışlar.
Ce jour-Ià, nos deux ménagères modèles, deux gentilles et jolies poupées, Lucille et Janet, mirent la belle nourriture en porcelaine fine, qu'elles avaient achetée au marché, sur leur table bien décorée puis décidèrent d'aller se promener.
Kuş tüyü gibi yumuşacık!
Aussi fine qu'une aile d'éphémère.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]