English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ F ] / Football

Football Çeviri Fransızca

3,884 parallel translation
Üniversitede çok iyi bir Amerikan futbolu oyuncusuydun... ilk seçilen oyuncuydun, ama şimdi bir pası bile tamamlayamıyorsun.
Tu étais un des plus bons joueurs de football américain à la fac, numéro un du draft pick et maintenant tu sembles complètement incapable. D'accomplir une passe.
Sesli bir şey çalmamak için iyi bir sebebin var mı?
Ouais. N'importe quelle excuse pour ne pas "calling audibles" ( rapport football américain )
Futbol.
Football.
Sen ve ben eskiden futbol oynar mıydık?
Jouiez-vous au football pour la fac de l'Illinois?
Futbolcu, sağ kanat.
Joueuse de football, ailier droit?
Felaket bir araba yolculuğuyla sadece Axl'ın futbol kariyerini tehlikeye atmadı, aynı zamanda Orson Height'ın mükemmel rekorunu da mahvetti.
En un désastreux tour en voiture, Sue avait réussit, non seulement à mettre la carrière de football d'Axl en péril, mais aussi le record parfait d'Orson High.
Önce futbol hayatımı zedeledin şimdi de birşeyler taşıyabildiğin için böbürlenecek misin?
D'abord, tu me vires du football, maintenant tu vas te venter de pouvoir porter des choses?
- Ve de futbolu.
Et du football.
Futbol mu oynamak istedi?
Elle veut jouer au football?
Altı hafta daha kötü futbol.
six semaine de plus de mauvais football.
Ancak şimdi size 1991 Ordu / Donanma futbol maçının keyfini çıkarmanızı emrediyorum.
Mais... J'ai l'honneur de vous commander... d'apprécier la partie de football entre la Navy et l'Armée de 1991.
O futbolda Lucy'yle.
Il est Lucy avec le football.
Futboldan başka bir şeyle uğraşmak kesinlikle çok güzel.
Ça serait sympa de faire autre chose que du football.
Birkaç futbol delisinin ne düşündüğünü kim takar?
Qui ça intéresse ce que pense un tas de dingue de football.
Onun da futbol fanı olduğunu söyleme.
Me dit pas qu'il est aussi fan de football.
Bütün futbol takımı ayak mantarı olmuş.
La totalité de l'équipe de football a un sale cas de mycose des pieds.
Ne zamandan beri futbolla ilgilenir oldun?
Depuis quand t'es tu mise au football?
Bu kasaba futbola çok önem veriyor.
Cette ville prend le football très à coeur.
Liderliğimi küçümseyebilir, futbol kariyerimi bile küçük görebilirsiniz, ama benim çatım altımda annemin tarifine laf söyleyemezsiniz.
Maintenant, tu peux m'insulter en tant que chef, tu peux même insulter ma carrière de football, mais pas la cuisine de ma mère. Pas sous mon toit. Euh-euh.
Bak, seninle bu randevuya çıktım, çünkü kasabadaki herkes yarın ki maçta kendini göstermeni istiyor.
Ecoute, je ne suis allée à ce rendez vous avec toi juste parce que tout le monde en ville veut que tu joues au football demain.
Günün birinde... kızın biri seninle olduğu için çok şanslı olacak, ama bu futbol.
Quelques filles... elles seront contentes d'avoir la chance d'être ta petite amie, mais ce match de football... ça n'a rien à voir avec la chance.
Şansla melekle alakası yok, tamamen cesaretle ilgili, bu yüzden şimdi oraya çıkmalı, kalabalığın sesini bastırmalı... ve sadece futbola odaklanmalısın. Onlara günlerini göster.
Tout est à propos de courage, donc tu as besoin d'y aller, ignore les voix et la foule, concentre toi sur le football et botte leur le cul!
Futbolla işin bitti mi?
Fini avec le football?
Kesinlikle, futbolla işim bitti.
Mm-hmm, fini avec le football.
Futbol maçının süresini geçmesinden ötürü şovun ertelenebileceği de söylendi mi?
Et on vous a dit que l'émission serait décalée à cause des prolongations du match de football?
Ya futbolcu ya da revü kızı olacak.
Ce sera sans doute soit un joueur de football ou une choriste.
Adamı pek tanımıyorum ama bu akşam futbol maçı izlemek için beni evine davet etti.
En fait, je sais pas grand chose sur lui, mais il m'a invité ce soir pour regarder un match de football américain.
Bütün hayatım boyunca futbolu sevdim bu garip ama senin için önemli değilse benim için de değil.
Et toute ma vie, j'ai adoré le football, mais c'est bizarre, parce que ça ne semble plus avoir d'importance pour moi si ça n'a pas d'importance pour toi.
Kimler Cuma günkü maçta beni izlemek istiyor?
He! Quelqu'un veut venir me regarder jouer au football vendredi soir?
Roosevelt High'tan minnettar değilim. Özellikle dans savaşında hile yapan ve insanların tavuklarının kafalarını çalan futbol oyuncularından minnettar değilim.
Je ne suis pas reconnaissante pour le Lycée Roosevelt, surtout les joueurs de football du lycée Roosevelt, qui trichent aux combats de danse et volent les têtes de poulet des autres.
Hamur işlerinden bahsetmişken, futbolu sever misiniz?
À propos de gluten, vous aimez le football?
Futbol takımının kaptanıydı.
Il était capitaine de l'équipe de football.
Tamam, sadece tüm yolu taksiciyle futbol hakkında konuşarak geçirdim.
OK, c'est juste que... J'ai passé tout le chemin de retour des Pénnines à parler football avec le mec du taxi.
Ve şu konsarve topunu alın ve ait olduğu malzeme dolabına geri koyun.
Et rangez cette boîte de football à sa place, dans la remise.
Son sınıf bir futbol oyuncusuyla.
Avec un joueur de football senior..
Şimdiden futbol konuşmaya başlamadın, değil mi?
Vous parlez déjà de football?
O 5 saat götürmek istemiyordu Knew - bir futbol oyunu görmek için.
"Conduire cinq heures pour voir une partie de football", c'est trop pour vous?
O Hollanda ekibinin destekçisi söyledi.
Il dit qu'il est supporter de l'équipe Hollandaise de football.
- Futbol takımı.
- L'équipe de football.
Hiç futbol takımına girmedim veya okul piyesinde rol almadım.
Je n'ai jamais fait de football universitaire, ou participer à une pièce de théâtre.
Ve babam sonra futbola yazdırdı.
Mon père m'a inscrit au football.
Lanet olsun, futbol antremanına geç kalacağım.
Je suis en retard pour le football.
Kıpırdama kelimesini duyduğunuz anda, hepiniz futbol oyuncusu olacaksınız.
Quand vous entendrez les mots "Pas un geste", vous serez tous des joueurs de football, d'accord?
Çok kendini beğenmişsin. Tek bildiğin futbol ve caz.
Ce que tu es suffisant, alors que tu sais juste ce qu'est le football, le jazz... et...
Her sabah, futbol veya rugby... oyuncularına konuşma yapan kişi gibi... onlarla büyük söylevler veriyordum.
Tous les matins, je leur faisais un discours, comme un entraîneur de football ou de rugby qui motive ses joueurs.
Futbolu seviyorum tabii ama bu bir iş.
J'adore le football, mais c'est un métier.
Konumuz futbol olduğu sürece sıkıntı yok.
Tant qu'on parle football, ça va.
Bütün gece futbol mu konuşacağız Allah aşkına?
On va pas parler football toute la soirée!
Tanrı, aile, futbol.
Dieu, la famille, le football.
LANCE SULLIVAN'lN HİKAYESİ TANRI AİLE FUTBOL
L'HISTOIRE DE LANCE SULLIVAN DIEU FAMILLE FOOTBALL
Benim, evde bir sürahi "sangria" m ve bir kutu dominom var.
Ooh, on peut regarder le football

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]