Fransız Çeviri Fransızca
6,816 parallel translation
Bir de Fransız var, Teğmen Jean-Claude Garment savaştan önceki Chalet Güzel Sanatlar Okulu'nun tasarım müdürü.
Et un Français, le lieutenant Jean-Claude Clermont, directeur de la conception au Chalet School of Fine Arts avant la guerre.
- Hâlâ hayattaysa, Fransız eserlerinin nerede saklandığı hakkında bir fikri vardır.
- Si c'est le cas, il saura sûrement où sont les œuvres.
Daha hiçbir Fransız köyünü yok etmediler. Sadece kaçıyorlar.
Ils n'ont détruit aucun village français.
- Fransız mıydı?
- d'art au monde. - Français?
- Her kadın Fransız parfümüne bayılır.
- Une femme aime le parfum français.
- Özellikle Fransız kadınlar.
Surtout les Françaises!
Fazla Fransız.
Très français.
Teğmen James Granger'ın yardımıyla Bavyera'da bir kalede bulunun birkaç vagonluk Fransız sanat eseri Paris'e geri gönderildi.
Avec le sous-lieutenant James Granger, des œuvres françaises retrouvées dans un château en Bavière ont été rendues à Paris.
Jean-Claude Clermont adlı bir Fransız...
Un Français, Jean-Claude Clermont...
- Ben Fransız değilim.
Je ne suis pas français.
Neden cumartesi günü o Fransız mekana gitmiyoruz?
Pourquoi ne pas aller à cet endroit Français samedi?
Fransız romanı gibi bir şeydi.
Comme dans un roman français.
- Fransız çift.
Un couple de français.
- 5, Fransız erkeği de dahil.
- 5, en comptant le français.
Annenin böyle savurganlık yaparak kaliteli fransız kağıdı kullanması çok düşünceli
Ta mère est gentille, elle a fait des folies.
Seni özleyeceğim, Fransız dostum.
Vous allez me manquer, mon ami français.
Fransız Mahallesi'nde, Billings'le beraber.
Avec Billings, quartier français.
Fransız Mahallesi'nde faaliyet var. - Lutin mi?
Je suis dans le quartier français.
Ben sizin ilk Fransız filmlerinizi tercih ederim.
Je préfère vos 1ers films français.
Verandaya açılan Fransız kapıları.
Les portes-fenêtres donnent sur le patio.
Balayından dönen yeni evli çiftimize özel Fransız şampanyası.
Quelques Veuve Clicquot fraîches pour le retour des jeunes mariés.
Fransız olmadığını biliyordum.
Je savais que vous n'étiez pas français.
Sen ne kadar polissen ben de o kadar Fransız'ım.
Je suis à peu près aussi français que tu es de la police de L.A.
- Önce davranmıştır. O deli gibi kıskanç zebani kılıklı bir Fransız fahişesi.
C'est une salope de Française folle de jalousie.
Burada, Natascha Claudet adında Fransız bir süper modele evlenme teklif edeceği yazıyor.
Il s'apprêterait à demander en mariage un top model français célèbre, du nom de Natascha Claudet.
Yarı Fransız.
- C'est un demi-français.
Kamboçyalı-Çinli Fransız.
Un Français cambodgien-chinois.
Roland Barthes, Fransız bir filozoftur. Konuyla alakalı bilgin olsaydı...
Roland Barthes est un philosophe français et si vous aviez quelques notions d'histoire...
Moda editörü olarak konumunu geri kazanmak için bütün kitabı görmezden gelen zavallı bir Fransız erkeği gibi.
Comme ce pauvre français qui a dû cligner des yeux pour rédiger son livre et regagner son ancien statut de rédacteur dans une revue de mode.
Bugünkü akşam yemeğine Fransız mutfağından yemekler hazırladım. Ayrıca bu sabah yemek istediğiniz tatlılardan da hazırladım.
Pour le dîner de ce soir, je vous ai préparé de la cuisine française, ainsi que la cuisine uniquement composée de friandises que vous aviez demandé ce matin.
Demek istediğim kesinlikle şimdiye kadar tarafımızdan meşhur edilmiş eşsiz olarak Fransız bir şeylerin olmadığı.
Ce que je dis, c'est que certainement, il y a quelque chose de tout particulièrement français que nous n'avons pas encore célébré.
Fransız devrimine kafayı takmış durumda.
Il est obsédé par la Révolution française.
Hepsi Fransız edebiyatı kitapları.
De la littérature française.
Düşündüğüm de anlayabildiğim Vlad gibi bir çocuğun.. Fransız edebiyatı kitaplarının çalmasının tek yolu uçmuş olmasıdır.
La seule façon d'expliquer qu'un garçon comme Vlad vole des livres en français, c'est qu'il était drogué.
-... Fransızca öğrenecek tek bizler varız!
- à apprendre le français.
Atlantik kıyıları geniş bir şekilde açılır Ve U-tekneleri İngiliz destek kaynaklarını tehdit edebilir. Pekala, Fransız Donanmasına ne olacak?
Churchill veut les vaisseaux français, mais l'amiral Darlan refuse.
Hemen orayı Fransız bölgesine dönüştürelim.
La guerre n'est pas un jeu.
Fransız?
Suisse.
Fransız filosunu ya bize devredecek ya da demirliyken onu bombalayacağız.
Ça a moins crié que je ne pensais.
O kadar İngiliz'sin ki pratikte Fransız'sın.
Tu es tellement Anglais que tu es quasiment Français.
- Fransız kadınlar bile mi?
Même une Française?
Fransız Mahallesi'nde.
Il est dans le quartier français.
Fransız Mahallesi'ne gidince ona kendimi affettiririm.
Je m'expliquerai avec lui quand j'arrive là.
Kendisi Fransız.
C'est un français.
PROFESSOR RADISSON : iyi bir fransız Merlot şarabı bu yemeğin yanında iyi gider.
Rien de tel qu'un bon merlot pour commencer.
bunu o anlamaz, ona fransız kalır anlamı ne?
C'est comme du grec pour elle.
- Fransız öpücüğü hem de.
- Avec la langue.
Churchill Fransız gemilerini istiyor, ama Amiral Darlan oyun oynamayacak.
Nous perdons la guerre. - Churchill ne peut-il convaincre Darlan?
Bizim Fransız Donanması'na ihtiyacınız olduğu için buraya geldiniz.
Avec votre aide, nous pouvons encore gagner cette guerre.
İngiliz hükümeti zaten Nazilerle işbirliği içeren bir Fransız planından şüpheleniyor.
Leur prochain arrêt sera Cherbourg.
İngilizler, Nazilere devredilmesi yerine tüm Fransız filosunu yok etmeyi tercih edeceklerdir.
Le gouvernement britannique suspecte déjà un plan de collaboration français avec les nazis.