Fuller Çeviri Fransızca
746 parallel translation
Ve siz de saç fırçası satardınız! Sizinkilerin yanında yaşamak...
Et vous, vous pourriez vendre des brosses Fuller... en habitant chez vos parents.
Archer Fuller'ın ailesi de vardı.
Il y avait la famille d'Archer Fuller.
Fuller'daki dükkânlardan artık bana kredi veremezmiş ama ölene dek burada yaşayabilirmişim.
Il ne pouvait plus me faire crédit dans les boutiques de Fuller, mais je pouvais rester ici jusqu'à ma mort.
Fuller'a gidiyorum. Kazağım nerede?
Je vais à Fuller.
Fuller'a niye gidiyorsun?
Qu'est-ce que tu vas faire là-bas?
Fuller'a dönüş yoluna koyulsak mı?
On devrait peut-être essayer vers Fuller.
Evet, o piyanist onu baştan çıkardı sonra da Fuller gibi fırlatıp attı.
Oui, le pianiste la lui a volée puis il l'a plaquée.
"Fuller" mı?
"Plaquée"?
Fuller, Santa Monica ve Poinsettia.
Fuller, Santa Monica et Poinsettia.
Santa Monica ve Fuller çevresindeki tüm birimlere Rowlins cinayetinin şüpheli katili kaçmıştır.
À toutes les unités dans le secteur de Santa Monica et Fuller, le suspect dans l'affaire Rowlins s'est enfui.
Meselenin aslını öğrenmek bayım. Evimi yakan Wes Fuller'miydi.
La vérité c'est que Wes Fuller est en train de brûler ma maison.
Fuller, Haland ve ben belediye meclis üyeleriyiz.
Fuller, Howe et moi, formons le Comité de Vigilance...
Git Anderson, Howe ve Fuller'i bul, ve onları buraya çağırdığımı söyle.
Dis à Henderson, à Howe et à Fuller que j'ai besoin d'eux ici.
- Merhaba, Bayan Fuller.
Bonjour, Mme Fuller! Sam est là?
Sağolun, Bayan Fuller.
Merci, Mme Fuller.
George Fuller, Vince'in avukatı ve Larry Gordon.
George Fuller, l'avocat de Vince, et Larry Gordon.
Nerede olduğunu göstereceğim. Hepsi senin olabilir onu da yanına alırsan.
Vous pouvez l'emporter, si vous emmenez Fuller.
Fuller'den bir servet devralıyorlar.
Ils héritent une grosse fortune... de Fuller.
- Nereden biliyorsun? - Fuller.
D'où tenez-vous ça?
- Onları gördü mü?
- De Fuller. - Il les a vus?
Sor bakalım Fuller'i taşır mı? Ya sen?
Demande-lui s'il veut porter Fuller.
- Fuller'in sana söyledikleri.
- Quelle vérité? - Ce que Fuller a dit de vous.
Fuller'ın kaçmasına izin verdi.
Il est mort. Il a aidé Fuller à partir.
Senatör Fuller. Beyaz Sarayda görmek istediğim adam.
J'aimerais le voir à la Maison Blanche.
Çok ilginçti. Ama kulübümde bir randevum var. Senatör Fuller ile yemek yiyeceğiz.
Je m'excuse, je déjeune chez le Sénateur Fuller.
"Yalnız Rhodes." Şimdi de karşınızda Senatör Worthington Fuller röportajıyla Mike Wallace.
Mike Wallace interviewe le Sénateur Fuller.
Senatör Fuller, Başkanlık ateşinin sizi sarmadığını mı söylemek istiyorsunuz?
N'éprouvez-vous pas certaines démangeaisons présidentielles?
Adaylığını açıkladığı ilk günden bu yana gazetelerim Worthington Fuller'i destekledi.
Mes journaux ont soutenu le Sénateur Fuller dès ses débuts.
Worthington Fuller denilen bu ürünü satın alacak 35 milyon alıcı bulmalıyız.
Il nous faut 35 millions de clients pour ce produit appelé Worthington Fuller.
"Kıvırcık" Fuller'in dürüst olmadığı tek konu saçını tarama şekli.
Ce qui nuit à Fuller le Frisé, c'est sa façon de se peigner.
Bakın, kim bizimle çene çalmaya ziyaretimize gelmiş Senatör Worthington Fuller.
Regardez qui vient tailler une bavette avec moi. Le Sénateur Worthington Fuller.
Evet, birazdan, bizim Kıvırcık Fuller'a bazı sorular soruyor olacağım. Aslında Senatör Worthington Fuller demeliyim.
Dans un instant, je vais poser quelques questions à mon bon vieux Frisé ou plutôt au Sénateur Worthington Fuller.
General, Fuller'ı ikna ediyor.
Le Général a parlé au Sénateur.
Fuller'ın kazanmasını sağlarsak, ki bunu yapacağımızı biliyorum bunu bana borçlu olacak.
Si nous arrivons à faire élire Fuller. Il me devra bien ça!
General, Fuller'dan, yarın akşam Fuller'ın Savaşçıları için vereceğim partiden sonra benimle el sıkışmasını istiyor.
Fuller me donnera son accord après le banquet de demain soir pour les Combattants de Fuller.
- Fuller'ın Savaşçıları. - Evet, Fuller'ın Savaşçıları.
Oui, le banquet des "Combattants de Fuller".
Ülkenin en güçlü adamlarından 20'si yarın akşamki Fuller'ın Savaşçıları partime geliyor.
Vingt des plus gros bonnets y assisteront.
Henüz bilmiyorlar ama hepsi Fuller'ın Savaşçıları olacaklar.
Sans le savoir, ils deviendront les Combattants de Fuller.
Muhteşem avcı, Fuller.
Fuller, le grand chasseur...
Fuller telgraf bile yollamadı.
Fuller ne m'a même pas prévenu.
Bayan Fuller'da ders kitapları ve günlük gazeteler var.
C'est Mlle Fuller qui a les livres et les journaux.
Bayan Fuller bizim için ikinci sunumu hazırlarken... biraz mola verelim.
Faisons une petite pause pendant que Mlle Fuller prépare le deuxième film.
Bayan Fuller sizin için bir randevu planı hazırlayabilir.
Mlle Fuller vous préparera un emploi du temps.
Bir süre bu işlerden uzak kalsan iyi olur, Fuller.
Ne fatiguez pas votre jambe, Fuller.
- Sadece iç şunu, Fuller.
Buvez, Fuller.
- Ya Fuller?
- Et Fuller?
Fuller'i bizimle götürüyoruz.
Nous emmenons Fuller.
Hem, neden kalmıyor ki?
Fuller n'a qu'à rester ici!
Fuller kalamaz mı?
Fuller ne peut pas rester?
Ve Fuller kımıldayamaz.
Et Fuller ne peut pas bouger.
- Misafirim.
- Le Sénateur Fuller.