Fïrsat Çeviri Fransızca
73 parallel translation
Her birimiz odadan en az bir kez çïktïk. Suçu islemek için büyük bir fïrsat.
Chacun de nous a quitté la salle à manger ce soir... et a eu tout le temps de commettre le crime.
Söz verdigim gibi, size bir firsat sunuyorum.
Je vous mets sur un gros coup.
Izciler olarak bu... bu firsat bize verildigi için gururluyuz.
Les boy rangers sont três fiers de saisir cette opp... occasion...
Bidwelller'in hiç sahip olamadigi bir firsat yakaladim.
J'ai enfin une chance de devenir quelqu'un.
Onlari buradan kovmayi düsünüyordum ama bir sekilde firsat bulamiyorum.
Je voulais les virer d'ici mais, j'ai pas trouvé le temps.
Söylemek için bir firsat bekliyordum.
J'allais justement vous le dire.
Kendilerini ispatlamalari için firsat tani.
Il faut la laisser faire ses preuves.
Firsat ve macera dolu, taºi topragi altin olan bir yerde... her ºeye sifirdan baºlama ºansi.
Prenez un nouveau départ au pays de la chance et de l'aventure.
Saatte sadece 5 dolar ama iyi bir firsat.
Ça paye que 5 $ de l'heure mais c'est une super opportunité.
Ben bir firsat daha hak ettigimi düsünüyorum.
J'ai pensé que je méritais peut-être une autre chance.
- O sahip oldugun en iyi firsat.
- Lui seul peut retrouver Franky.
- Değerlendirme mi? FIRSAT ARALIĞI İyi misin, yoksa sorumu geçiştirmeye mi çalışıyorsun?
- Au briefing? ça va, ou tu cherches à éluder ma question? Non, ça va.
BÜYÜK FIRSAT TÜM ÖDÜL AVCILARINA
BIG SHOT POUR TOUS LES CHASSEURS DE PRIMES
Melllvar dönmeden kaçmamiz için bir firsat bu!
Attend Bender! C'est maintenant qu'il faut s'enfuir, avant que Melllvar revienne.
Kaçirilmayacak bir firsat var.
C'est une opportunité unique.
- Bu bir firsat. - Ne yapmak için?
– C'est l'occasion.
Bu buyuk bir firsat.
C'est une énorme opportunité.
Henuz firsat bulamadim.
Je n'en ai pas encore eu le temps.
Seni arayacak, sana yazacak ve firsat buldukca ziyaretine gelecek.
Il t'appellera, il t'écrira, il viendra te voir dès que possible,
Belki bunu duygularimiza dokunacak bir firsat olarak kullanabiliriz.
On peut utiliser cette opportunité pour parler de nos sentiments.
Boyle bir firsat hayatta bir kere basina gelir degil mi?
Une chance comme celle-là ne se présente qu'une fois dans la vie, non?
Otlamanin sona ermesiyle,... Uyuyacaklari yamaclara donmeden once, sosyallesmek icin son bir firsat daha vardir.
Quand ils ont fini de brouter, ils ont une dernière chance de discuter avant de retourner aux falaises.
Linkie, babacigina sihirini kullanmasi icin biraz firsat ver, tamam mi?
Tranquilo : Laisse papi faire son travail tu veux?
Aile olacağımızı düşünürsek, bu iş bize seni daha iyi tanıma firsatı verecek.
On va être de la même famille : c'est l'occasion de mieux se connaître.
Firsat firsattir.
C'est une opportunité.
Hayatini degistirmek için bir firsat.
Commencer une autre vie.
EVE GOZ KULAK OLMANIZ, NE KADAR SORUMLULUK SAHIBI YETISKINLER OLDUGUNUZU GOSTERMEK ICIN COK IYI BIR FIRSAT.
Vous faire garder la maison sera l'occasion de me prouver que vous êtes responsables.
yani Gro Plus'ta çalışmaya başlamadan önce hamile kalmak için firsatınız olmamasının nedeni bu.
On peut donc affirmer que vous et votre mari n'avez jamais essayé d'avoir d'enfants avant de travailler pour Gro Plus.
Eline Amerikan Havayollari için bir firsat geçerse kullanirsin.
American se présente, tu sautes.
Ne güzel bir firsat.
Quelle chance.
Firsatını buldun diye sonuna kadar bu hadiseyi sömüreceksin, değil mi?
Tu oserais quand même pas profiter de la situation?
Bu size verdigim buyuk bir firsat.
C'est une super occase que je vous donne.
Buyuk bir firsat.
Une super occase.
Skyler, firsat buldugunda beni ara.
Skyler, appelle-moi quand tu peux.
Büyük firsat.
C'est une chance unique.
Leon ona bir firsat vermis.
Leon lui a donné l'opportunité.
Elimize firsat geçse 100 kere onu alasagi etmistik.
On l'aurait attrapé 100 fois si on on avait pu.
Duygusal olarak etkinlestirilmis iki yapay zekanin etkilesimini incelemek mükemmel bir firsat.
Étudier l'interaction de deux I.A. douées d'émotions est une opportunité incroyable pour le neurocomputing.
ISTE FIRSAT, EVLAT.
Tu as eu ta chance, mon garçon.
ISTE FIRSAT KHALAR.
C'était ta chance, Khalar.
Ne zaman firsat bulsak giderdik.
On y allait chaque fois que c'était possible.
Bu futbol oynamayi öğrenmek için çok iyi bir firsat.
C'est le meilleur moment pour apprendre à jouer au soccer.
Firsat yakaladigim anda ailemi Güney'e götürüyorum.
Dès que l'occasion se présente, j'emmène ma famille dans le sud.
Bugün, ulusumuzun gerçek gücünün ordularimizin imkanlarindan ya da maddi durumumuzdan degil... ideallerimizin baki gücünden geldigini kanitladik... but from the enduring power of our ideals... demokrasi, hürriyet, firsat ve boyun egmez bir umut.
Ce soir, nous avons prouvé une fois de plus que la vraie force de notre nation... ne vient pas de la puissance de nos armes ou l'étendue de notre richesse... mais du pouvoir durable de nos idéaux... la démocratie, la liberté, opportunité et espoir.
Bir firsat olsaydi da... silahi kapip evine gitmis olsaydim...
S'il y a jamais eu un instant... prendre le pistolet, aller à sa maison...
Bowling kupasi daha cok firsat silahi gibi.
Le trophée de bowling est plus une arme de fortune.
Babama ihanet etmesi için ona firsat veren?
en lui donnant l'opportunité de le trahir?
Lütfen, Catherine, bu hayatımın firsatı.
S'il te plaît, c'est la chance de ma vie!
- Bu firsat için tesekkürler.
- Merci pour l'opportunité.
Ayrica, evlenme teklifi etmek icin daha iyi bir firsat bulamam.
En plus, j'aurai plus de meilleure occasion.
Mordred bize bir firsat verdi.
- J'ai vu Morgana.