Fıyat Çeviri Fransızca
208 parallel translation
1000 dolar çok iyi bir fıyat.
Et 1 000 dollars, c'est du vol.
Piyasa fıyatından biraz fazla değil mi?
Un peu plus que le tarif habituel, non?
Bana sorarsan bu çok iyi bir fıyat.
Un bon prix, tout bien considéré.
Böylece son olan müessif olayda araya girerek ortalığı Yatıştırmanızın taktire şayan olduğunu söyleme fırsatımız olur.
Nous serions honorés de vous compter parmi nous et de vous témoigner notre admiration quant à votre attitude durant l'émeute. Cordialement.
Kızları. Bir tanesi birinci sınıf bir borsacı ile evli. Paralarıyla nasıl daha akıllıca yatırım yapabileceklerini biliyor.
L'une a épousé un financier de haute volée... à qui elle confie son argent.
Yangtze-kiang, bir nehir değil, bir caddedir..... 5.000 km uzunluğunda, Tibetten başlayan..... Sarı Deniz'e uzanan bir cadde..... tüm güzellikler kıyında yatıyor.. .. ve fırtınaların merkezi, ayrıca yüzen adalar,
Le Yang-tseu-kiang n'est pas un fleuve, c'est une avenue, une avenue de 5000 km qui dégringole du Tibet pour finir dans la mer Jaune, avec des jonques et puis des sampans de chaque côté, et au milieu, y a des tourbillons d'îles flottantes,
Bu yat alınabileceklerin en iyisiydi ve her fırtınaya da dayanabilir.
Ce yacht vaut son prix. Il traversera n'importe quel orage.
Zenci olan onu giydiriyor, tıraş ediyor, yemeğini yediriyor,..... yatırıyor, tuvalete götürüyor, dişlerini fırçalıyor.
Ce type de couleur l'habille, le rase,
Ve bir dakika sonra, "aman" demeye fırsat bulamadan, kıçının üzerinde yerde yatıyorsun.
Et une minute plus tard, on se retrouve face contre terre, sans avoir eu le temps de dire "ouf".
Zingara'daki işgücü koşulları yabancı yatırımcılar için olağanüstü fırsatlar sunuyor.
La main-d'œuvre au Zingara offre d'excellentes opportunités pour l'investisseur étranger.
Evet, biliyorum. Onunla yatıyordum ama o bana F verdi.
Je couchais avec lui et il a eu le toupet de me mettre un F.
Koca bir fıçı benzin aldılar, ve beni yere yatırdılar.
Ils ont pris un grand jerricane, et m'ont fait m'allonger.
Şu gördüğün kabul kartını almış ve 3500 franklık bir depozit yatırmış. Bu parayı ne yazık ki ona ödemek zorunda kaldık.
Il a craché un acompte de 3500 F que nous avons dû lui rembourser.
Aslında bütün o palavraların altında ikinci sınıf bir vatandaş olman yatıyor, değil mi?
Au fond, malgré tous les chichis, tu te crois une citoyenne de second ordre, hein?
Ve... adam... yerde yatıyordu kafasındaki bir delikten kan fışkırıyordu.
Et... le mec est couche par terre avec du sang qui lui coule de la tête.
- O vakitte ve yerde, yatınızın fırtınanın eşiğinde olması gerekirdi.
Eh bien, à ce moment-là à cet endroit... votre yacht aurait été dans l'oeil de l'ouragan.
Bu yatırım fırsatı ile son derece ilgileniyorum.
Je suis très intéressé par cette... histoire de placement.
Şimdi dişlerini fırçala ve beraberce yatın.
Maintenant on se brosse les dents, et sous les couvertures.
Bir gecelik fırçalamadan yat.
J'ai oublié ma brosse à dents.
Düşman Amerika devriyesine pusu kurmuştu, ve böylece subayı yere yatırdı, bir adet M-16 ve bir kaç tane el bombasıyla onlara saldırdı.
Il tombe sur une troupe ennemie qui voulait prendre en embuscade une patrouille américaine. Il pose l'officier par terre. Et avec son F.M. et quelques grenades, il attaque l'ennemi.
Fırçanı al ve onu biraz amonyak katacağın bir suya yatır. Beş sentle iflas mı edeceğiz?
Alors, tu prends ton peigne et tu le mets dans une bassine avec un peu d'ammoniac... 50 cents vont nous ruiner?
O ki, denizi ve fırtınayı yatıştırdı.
Lui qui apaisa la tempête...
Bir zenciyle yatıp kalktığın için annen mezarında fırıl fırıl dönüyordur. Onun anısına nasıl böyle leke sürersin?
C'esr comme ça que ru la respectes?
Çok ciddiyim. 90'lı yılların en gözde yatırım fırsatı olacaklar.
Je suis sérieux. C'est l'investissement no. 1 des années 90.
Yatırım fırsatlarını televizyon olmadan, dergi reklamları olmadan nasıl sunabilirsin?
"Comment promouvoir nos investissements " sans pubs à la télé ou dans des magazines? "
Fırında yatıyorsunuz galiba.
Vous dormez dans le four, je suppose?
Bütün parasını bu ekipmana yatırdı. İçine edeceksiniz ha?
Il y a mis tout son f ric, et vous f outez tout en l'air?
- Sadece yatakta yatıyorum.
F. MULDER RÉGRESSION - HYPNOTHÉRAPIE
Şimdi, bende olduğu gibi, eğer bir erkek cinsel organın varsa ve eğer erkeklik organı olan başka biriyle yatıyorsan... Demek ki tamamıyla onun hakkında birinci sınıf bilgiye sahipsin demektir.
Donc, si tu as des organes masculins, comme moi, et que tu couches avec quelqu'un qui a aussi des organes masculins, tu sais de première main comment fonctionne son outil.
Lenny'i, etrafında biri "F" harfiyle başlayan bir şey söylerse... yatıştırmak çok güç olur.
Pas ce nom-là devant Lenny, ça déclenche des jérémiades.
Oğlan çok tombul, yatınca, fırıldak gibi dönüyordur, Bugün yaş günü!
Il est si gros, le temps de se retourner, il prend un an!
Geç dönem Orta Çağ'da ticaret ve dolayısıyla yatırım fırsatları büyüdükçe borç para vermenin borç verene bir risk ve yitik fırsat olarak bir maliyeti olduğu anlayışı yayıldı. Onun için bir ücrete izin verildi.
Comme le commerce se développait, les opportunités d'investissement ont donc augmenté à la fin du Moyen-Âge, il en vint à être reconnu que prêter de l'argent comporte un coût pour le prêteur, à la fois en terme de risques et en terme de coût d'opportunité.
Napolyon ilerliyordu ve savaş koşullarında yatırım fırsatları neredeyse sınırsızdı.
Mais Rothschild a utilisé cet argent pour ses propres fins.
Üç kişiyi öldürmekle suçlanan birinin savunmasını kapma fırsatı çıktı. Ve bu adam aynı zamanda bu şehirdeki en büyük emlak yatırımcılarından biri.
Il y a de fortes chances que je défende un accusé de trois crimes qui est aussi un des plus grands promoteurs de la ville.
Fırtına yatışmış olduğu zaman, bu dişleri veredada buldum.
Je les ai trouvées dans le porche.
µ Hepimiz kendi yapımızda özeliz, herkes farklıdır, µ µ ama sorun değil, çünkü her ne kadar µ µ farklı renkte tenimiz, farklı bakış açılarımız olasa da, µ µ uzun veya zayıf olsak da, bu seni yatıramam anlamına gelmez.
Y'a que des cas particuliers On est tous différents mais c'est OK Même s'il y a des différences de couleur de peau
F.B.I.! Yere yatın!
Tout le monde à terre!
Beni yere yatırdı yine taşı aldı ve yine ileri fırlattı.
Il m'a plaqué au sol... il a repris la pierre... et il l'a relancée plus loin.
Yatırım bankerleri ve onlardan nefret eden kadınlar Steiner, Dalton ve Brown'dan sınıf arkadaşları ve biz.
Il y avait des banquiers d'affaires et les femmes qui les détestent... les camarades de classe de Steiner, Dalton et Brown... et nous.
"Harika bir yatırım fırsatı."
une proposition d'investissement.
Bay Ray, annesini üçüncü sınıf bir bakımevine yatırdı... ve kendisine bir Şark halısı satın almak için annesinin evini sattı.
M. Ray a mis sa mère dans une maison de retraite de 3ème classe... et a utilisé les bénéfices de la vente de sa maison... pour s'acheter un tapis oriental.
Bu kongreye beş günümüzü ve üç bin dolarımızı yatırdık ama sonuç elde sıfır.
Cinq jours, 3 000 $ d'investis et on n'a que dalle.
Sana ilginç bulacağını düşündüğüm bir yatırım fırsatı sunuyorum.
Je vous propose un investissement qui peut vous intéresser.
Dinle, şu anda bomba gibi bir yatırım fırsatı var.
Harry, nous sommes dans une situation explosive.
Kocam hastalandı, ben f... şelik yatım, neden olsa Rosa bu, parçaları her zaman o toplamak zorunda, yalan mı?
Qui se fait baiser? Rosa! Que Rosa fasse le sale boulot!
terlemiş halde baygın yatıyordun... 112 F derece ateşin vardı ve ölüyor gibiydin.
Tu étais tout vacillant, en sueur... avec une fièvre de 45 ° C et on aurait dit que tu allais mourir.
Dalağım dışarı fırlamış vaziyette yolun ortasında yatıyorum... ve bir bakıyorum, bir dansözle birlikte güle oynaya geliyor.
Je suis par terre avec la rate qui me sort du ventre... et je le vois rappliquer avec une danseuse du ventre.
O, hepinizin nefret ettiği arkadaşınız, şu anda kum yengeçlerine yem olurken, gözleri dışarı fırlamış bir halde, bir bataklığın içinde yatıyor!
C'est pas un jeu vidéo. Le copain qui vous faisait chier a la tête enfoncée dans le marais avec des crabes partout.
Henry Ford'dan beri en büyük yatırım fırsatı ve görünüşe göre kimsenin ilgilenmiyor.
L'idée la plus prometteuse depuis Henry Ford et ça n'intéresse personne
Bay Arden, anladığım kadarıyla karınız Ellen, bir trans-Pasifik yat yarışında bir yattaymış. - Fırtınada yat kaybolmuş.
M. Arden, si je comprends bien... votre femme ìtait a bord d'un yacht lors d'une course transpacifique... et il s'est perdu dans une tempete.
Bir yatırım fırsatı.
Une opportunité d'investissement.