English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ G ] / Grams

Grams Çeviri Fransızca

71 parallel translation
Burada olduğuma memnunum büyükanne.
Je suis contente d'être ici, Grams.
Genelde sabahları yemem, büyükanne.
En général je ne mange pas le matin, Grams.
Hiç sanmıyorum, büyükanne.
Je ne pense pas, Grams.
Büyükanne, buraya geldiğimden beri bunun içine girmeyi istemiyordum ama baş ağrısı ve o tarz şeylere eğilimli sayılırım. Kilise, İncil, dua ve o tür şeylerle aram iyi değildir.
Grams, je ne voulais vraiment pas en venir à ça, puisque je viens juste d'arriver ici et je risque le mal de tête et tout mais je suis pas trop du genre église, Bible et tout ces trucs de prière.
Sadece bir kelime büyükanne.
C'est juste un mot, Grams.
Büyükanne, seni gerçekten seviyorum. Ama biraz anlayışlı olman lazım.
Grams, Je t'aime vraiment, mais tu vas devoir t'animer.
- Hayır. Büyükannem söylenmek için bekliyordur.
- Pas avec Grams qui attends pour bondir.
- Afedersin, büyükanne!
Désolée, Grams.
Grams her zaman, o merdivenin günaha davet çıkardığını söylerdi.
Pour Grams, l'échelle est une invitation au péché.
Ama ne yazık ki, Grams'in Şükran Günü Şöleni filiz veren seks yaşamımızdan daha öncelikli.
Mais Thanksgiving a la priorité sur notre vie sexuelle bourgeonnante.
Kremalı soğanlara bile rağmen Grams'i bir alternatif sunduğu için sevmek gerek.
Malgré les oignons, Mémé m'offre une alternative.
- Grams!
- Mamie!
Grams'in bu birbirine uymayan gruba evsahipliği yapması bence oldukça güzel.
Mme Ryan est bien gentille d'inviter cette bande de détraqués.
- Grams'e mutfakta yardım etmeliyim.
- Mamie a besoin d'aide.
Grams, ben giderim.
J'y vais, mamie.
Seni Grams'in yanına yollamak.
T'envoyer vivre chez mamie.
Grams, fileli çoraplar sadece siyah renkli oluyor ve ona uygun deri kamçının da siparişini verdim.
On ne trouve que des bas résille noirs, et j'ai commandé le fouet.
- Hadi ama Grams.
- Je t'en prie, grand-mère.
Grams, seni kırmayı hiç sevmem ama sen, takım ruhundan biraz daha fazlasını sergiliyordun.
Si tu veux mon avis, les garçons aussi devaient y prendre du plaisir!
Komşuda birini gördüğümü sandım, ama aslında o Jen'miş Grams'ı rahatsız etmemek için sessizce camdan giriyormuş.
J'ai cru voir quelque chose à côté, mais c'était juste Jen qui se glissait par la fenêtre pour ne pas réveiller Grams.
Özür dilerim, Grams.
Désolée, Grams.
- Eve, son olarak Grams'lerin evinde ne işin vardı?
- Pour la dernière fois, que faisais-tu chez Grams?
- Ve şunu anlamalısın büyükanne. Hayatımı sürdürmek için yasal bir veliye ihtiyacım yok.
Grams, il faut que tu comprennes... que je peux me débrouiller sans tuteur légal.
Biri beni kesiyormuş.
Grams!
- Büyükanne, lütfen?
- Grams, je t'en prie!
Anneanneyi de getir.
Amène Grams. Peut-être.
İçkili araba kullanırken büyük anneni öldürmüşüm gibi bakmazsan, sorunu daha hevesli bir şekilde yanıtlarım.
Je serais plus enclin à répondre à ta question si tu ne me regardais pas comme si je venais de tuer Grams en conduisant en état d'ivresse.
- Bu adamı tanıyor musun? - Evet. C.J.'in Bill amcası.
Oui, c'est Bill, l'oncle de C.J. Lui et Grams ont eu un truc.
Bill'e kirli işlerini yaptığı için teşekkür etmeyecek misin?
Grams, ne vas-tu pas remercier Bill pour avoir fait le sale boulot pour toi? Merci, Jennifer.
Bilemiyorum.
Grams m'a dit qu'elle avait un cancer du sein, et c'était comme si le monde s'écroulait, mais j'avais des milliers de questions dans ma tête sur comment j'allais prendre soin d'elle et combien de temps on allait avoir... Je ne sais pas.
Anneanne, en sağlam kişi rolünü oynamaya çalışmamalısın çünkü bu seni daha mutlu ya da sağlıklı yapmıyor. Hayatını kolaylaştırmıyor. Bu yüzden şu anda yapabileceğin en iyi şeyin ailenin yanında bulunmak olduğunu düşünüyorum.
Grams, tu ne peux pas essayer d'être un roc, parce que ça ne te rends plus heureuse ou meilleure, et ça ne rend pas ta vie plus facile, alors je crois que la meilleure chose pour toi, c'est d'être entourée de ta famille.
Jen, sen ve Anneanne aşağı yukarı sahip olduğum tek ailesiniz.
Jen, tu dois réaliser que toi et Grams êtes toute la famille que j'ai.
Anneanne beni evden attıktan sonra size geldiğim günü hatırlıyor musun?
Tu te rappelle la fois où je suis venu chez toi après que Grams m'ait mise à la porte?
Anneanne. Çok üzgünüm.
Grams, je suis désolé.
- Anneannem, karadul. Kim bilirdi?
Grams a brisé le cœur d'oncle Bill.
Sorun bu değil.
Je peux aider Grams. Laisse-moi venir.
Günaydın hayatım.
Bonjour, rayon de soleil. - Où est Grams?
- Bu kesinlikle doğru değil.
Pas depuis que Grams est allée au bingo.
Büyük annemin bizi evde günah işlerken yakalamasından korktuğumdan bahsetmeye gerek bile duymuyorum.
Sans parler du fait que je vis dans la terreur que Grams nous surprenne en plein acte irréligieux.
- Hoşçakal büyükanne.
Salut, Grams.
Grams, biliyorum.
Je sais, je ne mange rien avant le repas.
- Merhaba büyükanne.
Bonjour, Grams.
- Hayır cevabını kabul etmiyorum.
Grams, il revient.
Sorun ne?
Grams?
- Büyükanne?
Grams?
- Büyükanne?
- Grams?
Grams hippi müziğini kapatmamız için bağırıp durmuştu. Evet.
Joey.
- Hadi Anneanne, öylece toplanıp gidemem ki.
Grams, voyons.
- Beni yataktan çıkaran sensin.
Ma grams, la veuve noire. Qui l'eu cru?
Adam kendini kaybetmiş.
Grams, on doit parler.
Fleetwood Burgeri yok.
Je dois aider Grams.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]