Grenier Çeviri Fransızca
1,605 parallel translation
Yukarıda bir hayalet olduğu fikrine iyice alıştım.
Quand j'étais petite, je croyais à un fantôme au grenier.
Nihayetinde, o yatağı depoya kaldırmak zorunda kaldılar.
Finalement, ils ont mis son lit au grenier.
Genelde bu olaylar, tavan arasındaki bir sesle ilgilidir. Küçük, huysuz bir ruh birinin elini tutmak ister.
En général dans ces affaires, on a une voix dans le grenier, un petit esprit grognon qui veut qu'on lui tienne la main.
Buna daha fazla dayanamayacağım. "
" Je suis au grenier. Je n'en peux plus.
Pekala. Merdivenlerden ta en yukarıya çıkınca şu kapının arkasında tavanarası var.
En bas des marches qui montent tout en haut, se trouve la porte du grenier.
Sen bunlarla boğuşurken ben tavan arasında kafayı çekiyor olacağım.
Et quand ça te pèsera trop lourd sur les épaules... - Je serai au grenier à me soûler! - Très bien!
Sen tavan arasında işkence kim yeterince endişesi olmadan yapmak şeyler var.
Epargne-moi un souci de plus. Pas de torture au grenier.
Ben tavan hala sanırım.
Dans le grenier, je crois.
Çok şanslısın ki, tüm yapman gereken tavan arasını temizlemek.
Ecoute, tu as de la chance de n'avoir que le grenier à nettoyer.
Elbette. Bunu senin için bodrumumda saklayabilirim.
Oui, je pourrais le cacher dans mon grenier, si tu veux.
Tavan arasında bolca cam elyafı var, bu şapkayı da tak.
Et il y a plein de fibre de verre au grenier, donc... un petit chapeau.
Bahçe Satışı için gelmiştim?
le vide grenier.
Yok, bahçe satışını diyorum.
Non, je veux parler du'vide grenier'.
Ama aynı doğu duvarı... tavan arasındaki bacadan itibaren 4.5 m
Mais cette même façade n'est qu'à 4 m de la cheminée du grenier.
Oturma odasında bir damla kan ve... çatı katında çok daha fazla kan bulduk. Bunlar senin teşhisini doğrular mı?
On a trouvé une possible mare de sang dans le salon et une autre dans le grenier.
Muhetemelen oturma odasında bıçaklandı, ve sonra ölünceye kan kaybettiği... çatı katına taşındı.
Sûrement poignardée au salon et amenée au grenier où elle a saigné jusqu'à en mourir.
Siz yalnız yaşıyorsunuz Bay Sidley... ve kızın cesedinin... oraya nasıl girdiğine dair bir fikriniz yok mu?
C'est pas moi, je le jure. Vous vivez seul, Mr Sidley. Et vous ne savez pas comment un corps s'est retrouvé emmuré dans votre grenier?
O çatıkatına yürümemiş olmak için her şeyimi verirdim.
Et je donnerais n'importe quoi pour ne pas être allée dans ce grenier.
Açık arttırmalar, iğrenç satışlar garaj satışına benziyor, bana sorarsan.
Enchères silencieuses, ventes de domaine... C'est comme un vide-grenier pour w.a.s.p.s, si tu veux mon avis.
Hayır, çatıya.
Non. Grenier.
Büyükbabamın tavan arasındaydı.
Il était dans le grenier de mon grand-père.
Sırada ne var?
Un vide-grenier pour le berceau?
Kavga ettiğimiz gün annesinin evine gitmiştik. Tavan arasından birkaç eşyayı alacaktık.
Le jour où on s'était disputés devant chez sa mère pour prendre des trucs au grenier.
Evde güzel bir düzenim var.Annemin tavan arasında güzel bir evim var Babamın eski Plymouth Horizon'unu kullanıyorum, KJ'de en kıdemli barmen olduğumdan eve yarım ekstra tavuk kanadı götürüyorum.
La maison est bien équipée, j'ai une chambre sympa dans le grenier de maman, je conduis dans toute la ville l'automatique de papa, paix à son âme, et, vu que j'ai l'étiquette Senior j'ai droit à des ailes de poulets en plus.
Elliot'ın senin gibi birinden hoşlanmayacağını söylerken annesinin tavan arasında yaşayan 35 yaşında bir barmen olmanı ve bir değişiklik işareti göstermesi kestetmiştim.
Quand j'ai dit qu'Elliot ne s'intéresserait jamais à un mec comme toi, c'est parce que tu es un barman de 35 ans qui vit encore dans le grenier de notre mère et qui ne montre aucun signe de changement.
Çabuk, herkes çatı katına çıksın.
Vite, tout le monde au grenier.
Bir Van Gogh tablosu bulup bakın bunu ben yaptım demeye benziyor!
C'est comme trouver un Van Gogh inédit dans son grenier, et dire que tu l'as dessiné pendant tes vacances! T'es un ostie de voleur ou t'es juste très con?
Bak, bunun bir destek duvarı olmadığı için neredeyse pozitif sayılırım. Ama eğer gerçekten ilgiliysen, Neden Atlayıp tavan arasına gitmiyorsun?
C'est pas un mur porteur mais va sauter dans le grenier pour vérifier.
- Bahçe satışı yapıyormuşsun, erkek kıyafetleri ve spor malzemeleri varmış.
Tu fais un vide-grenier de vêtements d'homme et d'équipements de sport.
- Hepsini topla... sat... sandığa koy.
Mon porc doit être abattu. Vendez tout, de la cave au grenier.
- Evet hepsini.
- De la cave au grenier.
Birkaç gün sonra onu tavan arasına sakladı Mode dergisinin binlerce sayısını yaktı.
Quelques jours plus tard, elle l'a cachée au grenier et a mis le feu à mille exemplaires de Mode Magazine.
Tavan arasında.
Au grenier.
O aptal kedi ellerimi yakıyor,... gözlerimi sulandırıyor ve dilim tavan arasında yediğim pembe pamuk helvası görünümlü şeyin hissettirdiği gibi olmaya başladı.
Ce bête chat rend mes mains en feu et fait pleurer mes yeux et ma langue devient comme quand je mange cette espèce de barbe à papa dans le grenier.
Oh, evet. Tavan arasındaki sızıntıdan ne haber? Garaj kapısının tamir edilmesi lazım, kablo tv çalışmıyor.
Oui, et cette fuite dans le grenier, la porte du garage a besoin de réparation, et le câble qui est en rade.
Okulun son senesinde Danny McCullough denen çocukla tavan arasında bir ilişkim... olana kadar, daha çok kendime saklıyordum.
Je le gardais très bien en moi jusqu'à ma terminale quand j'ai un peu plus que flirté avec ce type Danny Mccullough dans son grenier.
Ağaç evi vaftiz etmek istediğini biliyorum ama... çatı arası seksi, ağaç ev seksinden çok daha iyidir.
Je sais que tu voulais baptiser la cabane dans l'arbre mais l'amour au grenier, c'est mieux que dans la cabane. - Ah, oui?
Evet, çatı arası kapılmışı.
Oui, le grenier était pris.
"Tahta kurusu ilacıyla ve çatı izolasyonuyla" "Ve dünya etrafında uçan diğer çöplerle birlikte."
Avec le traitement anti-cafard et les isolants pour grenier, et toutes les autres merdes qui flottent dans notre monde.
"Muzlu milkshakeler, çatı izolasyonları ve rastgele ayakkabılar."
C'est fait de milk-shakes à la banane, d'isolement de grenier et de chaussures aléatoires.
Seni ve Jonas'ı çatı katındaki, eski odaya yerleştiririz.
On vous met avec Jonas dans la vieille pièce du grenier.
Çatı katındaki odaya çıkardık.
On l'a mise en haut dans le grenier.
Bu çatı katı labirent gibi.
Ce grenier est un véritable labyrinthe.
Geri dönmek için yol yok.
C'est impossible... de retrouver la sortie du grenier.
Bir fare silonuzdan asla gözyaşıyla ayrılmasın.
"Puissent les souris ne jamais quitter votre grenier les larmes aux yeux".
Limon değil. Silo.
Pas grainier, grenier.
Sanırım garaj satışında satmıştık yanılmıyorsam satmamızı söylemiştin.
Je crois qu'on l'a vendue au vide-grenier, à ta demande, si je me souviens bien.
İlk önce, ailesine para toplamak için bir kermes düzenledi.
Elle a d'abord fait un vide-grenier pour que la famille ait de l'argent.
Oturma odasının üzerindeki çatı katı.
Le grenier est au-dessus du salon.
- Galiba oraya tavan arasındaki pencereden gidiliyordu.
Christopher! Toi, tu partais de la fenêtre du grenier.
Neden bu kadar endişelendin?
Votre mère qui était dans le grenier et la femme de cet homme...