Haute Çeviri Fransızca
6,269 parallel translation
Ama egonuz, inanılır gibi değil.
Mais la haute opinion de vous-même derrià ¨ re à § a... audacieux.
- Kendini bir şey sanıyor, değil mi?
Elle a une haute opinion d'elle-même, n'est-ce pas?
Yüksek sesle yap bunu.
Fais-le à voix haute.
Paddy Atwater'daki yüksek güvenlikli hapise transfer ediliyor.
Paddy va être transféré dans une prison haute sécurité à Atwater.
Yüksek güvenlikli suçlulara yaptıkları bir şey.
C'est juste quelque chose qu'il font avec les détenus haute sécurité.
Sadece sesli düşünüyordum.
Je réfléchis juste à haute voix.
Hepimizin hayalleri vardır, onları sesli söylemeye korkarsak, daha az gerçekçi olmaya başlarlar.
Eh bien, nous avons tous des rêves, même si nous avons peur qu'en en parlant à haute voix, ils puissent devenir moins réels.
Sesli söylemene gerek yok.
Vous n'avez pas à le dire à haute voix.
Sesli yaşıyorum.
Je vis à haute voix.
Hislerimi dışa vurduğum için.
C'est parce que je vis à voix haute.
Sesli yaşamıyorum Justin ama sen öylesin. Açıkçası bu bana ilham veriyor.
Je ne vis pas à voix haute, Justin, mais toi oui, et franchement, ça m'inspire.
Uzun tabureymiş.
chaise haute.
Çünkü bunu yüksek sesle söylersen bir suçluyu savunmuş olacaksın.
Parce que vous seriez alors en train d'admettre, à haute voix, que vous défendez un client coupable.
Dışından söylemek isteyebilirsin ki duygusal ayrıntıları duyabilesin.
Tu veux le dire à haute voix pour que tu puisse entendre les nuances émotionnelles.
dıştan söylemek.
à voix haute.
Neden yalnız olduğumuzu bildiğimiz halde sesli konuşuruz?
Pourquoi parlons-nous à haute voix quand nous savons que nous sommes seuls?
Nasıl fark edeceksin, hatta hissedeceksin sadece hiçbir sebep olmaksızın sesli konuşmayı seçtiğin o anlar hariç.
Comment voulez-vous le détecter, ou même le sentir sauf dans ces moments quand, sans raison apparente on choisit de parler à haute voix?
Gotham sosyetelerinden biri.
Il est l'un des membres de la haute société de Gotham.
Pantolonunu topla, başın dik bir şekilde çık git buradan.
Vous sortirez d'ici les mains propres et la tête haute.
Kız daha bu kadardı.
Elle était haute comme trois pommes.
Kuralları ihlal edersen daha yüksek güvenlikli bir tesise gönderilirsin.
Tu transgresses ces règles, et tu seras transférée dans une prison de haute sécurité.
Sadece yüksek güvenlikli bir yere transfer olmayı istemeyen biriyim, aynı senin gibi.
Quelqu'un qui ne veut pas être transféré en haute sécurité... juste comme toi.
Orası maksimum güvenlikli.
C'est une prison haute sécurité.
Yüksek güvenlikli bir hapiste çürümeyeceğim.
Je n'irais pas dans une prison haute sécurité
O bölgede çok hassas bir fiber optik kablo demeti var.
Il y a un faisceau optique de haute importance dans la région.
Hakam ve yardımcısı Omar Fatah istihbarat topluluğunun Yüksek Önemde Hedef Listesi'nin hâlâ en üst sırasında.
Hakam et son lieutenant, Omar Fatah, sont encore au sommet de la liste des cibles de haute valeur.
Oğlunun ölümü ona en yüksek mevkiyi kazandırdı mı?
Est-ce que la mort de son fils l'a propulsé à la plus haute fonction sur la terre?
VX gazının çevrede etkisi uzun sürüyor.
Le gaz VX a une haute persistance dans l'environnement.
Ya sistem hacklenmişti ya da sinyali bozmak için yüksek teknoloji bir tür verici kullandılar.
Soit le système a été hacké, ou ils sont utilisé une sorte d'émetteur haute fréquence pour perturber le signal.
Sular yükselince geldigi için geri dönmesinin tek yolu kara üzerinden olmali.
Elle est arrivée avec la marée haute, le seul moyen est par le continent.
Majestelerinin ordusundan kaçmak vatan hainliğidir cezası ise ölümdür.
Déserter l'armée de Sa Majesté relève de la haute trahison, passible de mort.
Bu sıcaklık düşüşünü ve Kubbe duvarlarının dibindeki tuhaf bulutları açıklayabilir. Sanki atmosferin üst katmanı aşağı çekiliyor gibi.
Ça peut expliquer la chute de température et les nuages sur les côtés du dôme, comme... comme si la haute atmosphère était ramenée vers le bas.
- Pekâlâ. - Yüksekteki soğuk hava aşağıdaki sıcak havayla yer değiştiriyor.
L'air glacial de haute altitude remplace l'air chaud du dessous.
O da bir parçası ama basınç normalden fazla.
En partie, mais la pression... elle est plus haute qu'elle ne devrait.
Yandaki evde satılık tabelası var çimleri uzamış, kimse yok.
La maison d'à coté à un panneau à vendre, une pelouse haute, elle est vacante.
Dosya yığını genelde bu kadar yüksek olmuyor.
La pile de dossiers n'est généralement pas si haute.
Ellerini kaldır, ellerini kaldır.
Ta garde. Haute, la garde!
Bu sözleri, bir daha yüksek sesle söylemeyin Prensim.
Ne répétez pas ces paroles à voix haute, mon prince.
İşin zor gibi görünüyor.
Ce n'est pas la plus haute qualité. Je suppose que vous avez récupéré...
Evladım, anlıyorum doktoran var ve sağlığına önem veriyorsun ama burası okuldaki amfi değil.
Fils, je comprends, tu as un doctorat et une haute estime de toi, mais ce n'est pas un amphi de fac.
Peki, bu ülkede Alman ulusalcıların en çok yaşadığı yer neresi?
Savez-vous où se trouve la plus haute concentration de personnes d'origine allemande vivant dans ce pays?
Yüzbaşı siz beni hiçbir kadının yüksek sesle söylememesi gereken şeyleri açıklamaya zorluyorsunuz.
Capitaine, vous... me forcez à révéler des choses qu'aucune femme ne dirait à voix haute.
- Yüksek sesle söyleme.
- 25 ans. - Ne le dis pas à haute voix.
Maksimum güvenlikle tecrit altına alınmasını istiyorum.
Je le veux en quartier de haute sécurité.
Aramızdaki arkadaşlığı bu soruya doğru cevap verecek kadar yüksek bir yere koyuyor musun?
Peux-tu mettre notre soi-disant amitié suffisamment haute pour répondre honnêtement à cette question?
Nasıl olur da bu kadar yüksek teknolojili bir kar makinesi yapabilir?
Snart n'a même pas terminé le lycée, alors comment a-t-il construit une machine à neige de haute-technologie?
Bak ne aldım. 104 inç, yüksek çözünürlük, 3D, L.E.D. berraklığı, bebek.
Regardes ce que je viens d'acheter. 104 pouces, haute définition, 3D, clarté L.E.D!
Eğer glikoz seviyesi sürekli olarak aşağı ve yukarı doğru hareket ederse sizin de bildiğiniz gibi, yüksek ve alçak seviye ile alçak ve yüksek seviye arasında ileri ve geri hareket ederse, zihinsel fonksiyonlarınız istikrarsız hale gelir.
Si le niveau de glucose va constamment vers le haut et vers le bas, vous savez, zinging haute et basse et haute et basse et en arrière, alors votre fonction mentale est instable.
Yüksek sesle.
A voix haute.
Ama orada bir yerdeler. 449 00 : 18 : 18,019 - - 00 : 18 : 20,788 Bir teknoloji firması bu ilkel aygıtı kullanıyor.
Une entreprise de haute technologie utilise une antiquité.
Ta başta çekip gitmeliydim.
Dis-le à voix haute. J'aurais dû continuer à marcher.