English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ H ] / Hilton

Hilton Çeviri Fransızca

577 parallel translation
Sonra da Hilton Bakımevi'ne git ve Van Meer'in yanından ayrılma.
Puis allez à la maison de retraite Hilton voir Van Meer.
Onu Hilton Sokağında bulduk.
On l'a ramassé sur Hilton Street.
Doktorun telefonu orada yazıyor. Dr. Hilton.
Il y a le numéro du docteur Hilton.
- Kore Hilton'u almayı başardık.
- Le patron a pris le Korea Hilton.
- Kore Hilton.
Le Korea Hilton.
- Baş üstüne.
- Au Korea Hilton. - À vos ordres.
Conrad Hilton ona sahip olmaktan gurur duyardı.
Conrad Hilton aurait été fier de l'avoir.
Ve Berlin Hilton'un müdürüyle konuşmak istiyorum.
Suivant, je veux parler au gérant de Hilton-Berlin.
Kim? Berlin Hilton müdürü mü?
Le gérant du Hilton Berlin?
- Tamam. Şunları doldur ve Hilton balayı süitine götür.
- Bien, remplis-les... et apporte-les au Hilton.
Ingeborg, Hilton Oteli'ni bağla.
Ingeborg, je veux parler au maître d'hôtel de Hilton.
O paraya Hilton'u alabileceğini falan düşünmüyorsun ya?
Parce que tu crois tout de même pas qu'avec tes vingt-quatre briques, tu vas te payer le Négresco, non!
Arabayı İstanbul'daki Hilton Oteli'ne götüreceksin.
Voilà ce que vous allez faire. Emmenez la voiture au Hilton d'Istanbul.
Hilton'un çatısını mı kullanacaktın, yoksa balkonlardan birini mi?
Comptiez-vous aller sur le toit du Hilton? L'un des balcons?
- Hilton için bütün talimatları hatırlıyor musun?
– Vous savez, pour le Hilton?
Hilton mu? Evet.
Le Hilton?
Onun Hilton Oteli'nde bir grup Amerikalıyla kaldığını biliyorum.
Je vois qui c'est. Il y a un groupe d'Américains au Hilton.
Hilton'da mı?
Au Hilton?
- Hilton'da uşaklık.
- Chasseur au Hilton.
Grammy Ödül Töreni'ni sunmaya devam ediyoruz. Yayınımız New York'un göbeğindeki Hilton Otel'in büyük balo salonundan devam ediyor.
Nous revenons aux Grammy Awards, Et voici en direct de la grande salle de bal du Hilton, au coeur de New York, à l'instant, sur scène, va nous présenter une superbe récompense,
- Hilton'da.
- Le Hilton.
Ama neden hep o oda servisindeydin? Londra'daki Hilton köşede bir yerdeydi.
Mais vous aviez vraiment besoin de prendre tous les repas dans votre chambre?
New England'daki Hilton'da, Glenn ve astronotların şerefine düzenlenecek yemekte bin kişilik, şehrin ileri gelenleriyle Boston Al Shepard ve Johnny Glenn'e bir kez daha "Bravo size!" diyor.
Après un déjeuner au Hilton... en l'honneur de l'équipage du Mercury... une centaine de notables se joignent à la foule en liesse... pour acclamer Shepard et Glenn.
Bir bakalım. Galiba Statler Hilton Otelinin önündeydim. Evet.
Je devais me trouver devant l'Hôtel Hilton.
Statler Hilton Otelinin önünde, kalabalığın biraz arka tarafında duruyordum.
J'étais debout devant le... le Hilton... Un peu à l'écart de la foule.
Onu bizim Hilton'a götürmek gerekebilir.
Faudrait l'anener dans notre 4 étoiles au plus vite.
Ben de "Hilton Hotel." dedim.
Alors, j'ai dit : "À l'Hôtel Hilton."
- Hilton'a benzemediği kesin.
Ce n'est pas le Hilton.
Yeni Conrad Hilton olacak.
Il sera le nouveau Conrad Hilton.
Bay Hilton sabahtan beri sizi bekliyoruz. Saat 11'den beri buralardayız. - Ne oldu?
Nous vous attendons ici depuis 11 heures.
- Şu görmeye çalıştığım adamı, Hilton'ı hatırlıyor musun? - Evet.
Tu te souviens de ce Hilton que je voulais voir?
Ama doğrudan Hilton'la çalışıyorum dostum.
Je vois. Moi, je ne travaille qu'avec Hilton.
Şey, dediğim gibi, doğrudan Hilton'la çalışıyorum.
Je suis producteur indépendant. Comme je t'ai dit, je traite avec Hilton directement.
Hilton işi baltaladı, bana destek çıkarmısın?
Et quand Hilton ne voudra plus me fournir, c'est toi qui le feras?
Her gün albümü satacağını söylüyorsun ama Hilton olmadan beceremiyorsun. Yeterince bekledik dostum.
Tu ne peux pas le vendre sans Hilton.
Albümü Hilton'a 20 dolara sattın demek.
Mon disque... Tu as vendu ton disque à Hilton pour 20 dollars.
Yerlerinize oturun ve ben Hilton Plakçılık'tan çıkan yeni bir müzikal şahaser çalarken kulağınızı iyi açın.
Voici maintenant un nouveau biscuit musical de l'Empire Hilton.
Albümü nerede hazırladın. - Hilton'da.
Dis-moi, où as-tu fait ce disque?
- Seni anlayamıyorum Hilton.
- Vous pouviez me prévenir.
Sanırım bu kokteylleri yarin saat 06 : 30'da Hilton'da yapabiliriz.
Cocktail à 18 h 30 au Hilton, demain.
Atlanta'daki Hilton'un, Arizona arsasının, Cattle şirketinin büyük hissesi onların Kaliforniya'daki bir bankanın yarısı Detroit Commonwealth Bankası.
Des gros morceaux de l'Atlanta Hilton, d'Arizona Land et de la Cattle Company, une partie d'une banque en Californie, la banque du Commonwealth à Detroit.
- Gün batımında Hilton Otelinden gökyüzü... - Orası çok sıcaktır.
Des couchers de soleil jusqu'aux chambres d'hôtel.
- Hilton.
- Au Hilton.
Bundan böyle her gece Hilton'da yiyeceğim, biftek, patates kızartması ve ketçap.
Je dînerai tous les soirs au Hilton. Steak, frites et ketchup.
Orada bir Hilton Oteli'nin olduğunu sanmıyorum.
J'ai l'impression qu'il n'y a pas de Hilton sur place.
Ve pencereden iki kapıyı da görüyordum.
Monsieur, je ne sais pas si vous connaissez l'hôtel Hilton à Londres, mais il fait un angle.
Bay Hilton. Bay Hilton.
M'sieu Hilton!
Hilton'ın markası var bunun üzerinde.
Montre.
Yok.
Tu enregistres pour Hilton?
Hilton bunu istemiyor. Geri al evlat.
Tiens, Hilton ne veut pas que je le joue.
- Albüm için sadece 20 dolar aldın değil mi?
Chez Hilton.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]